Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in geçenlerde -benim de izlediğim- Avrasya Bir Vakfı’nda yaptığı açıklama…

Buradaki önemli bir hususu siz okurlarıma ‘daha sonra’ ileteceğimi söylemiştim! Boşta kalmasın. Şimdi yazıyorum…

Milli Eğitim Bakanı Tekin, Avrasya Bir Vakfı’nda yaptığı açıklamada, Türkiye’de yasal dayanağı bulunmayan yabancı okul sayısı ve bu okullarda öğrenim gören öğrenci sayısı hakkında bilgi verdi.

Buna göre; * Özel Fransız Okulları: 6, * Özel Amerikan Okulu: 1, * Özel Avusturya okulu: 1, * Özel Alman Okulu: 1, * Özel İtalyan Okulu: 3 tane.

Ülkemizde toplam yabancı okul sayısı: 12.

Bu okulların 10 tanesi İstanbul, 2 tanesi İzmir’de.  

Bakan Yusuf Tekin, Lozan Anlaşmasından sonra bu okulların kapatılması gerektiğini ama bu okullarla ilgili Atatürk’e mektuplar yazıldığı için açık kaldığını ifade etti.

7 yıllık bir süre olmasına rağmen bu okullarla ilgili hâlihazırda bir sorun olmadığına da dikkat çekti.

***

Fakat ve de ancak… Asıl mesele aşağıdaki satırlarda…

Bu okullar dışında; asıl sorunlu olan Türkiye’de yasal dayanağı bulunmayan yabancı okullar var...

Bu okulların sayısı, 32. Bu okullardan bazıları şunlar;

* Charles De Gaulle Lisesi (Fransa), * Pierre Loti Fransız Okulu (Fransa), * George Marshall Okulu (ABD). İtalyan, Alman, Avusturya okulları da var bu sorunlu kategoride.

Peki, Türkiye’de yasal dayanağı bulunmayan yabancı okullarda kaç öğrenci var?

Bakan Yusuf Tekin, bu okullardaki öğrenci dağılımını da şu şekilde ifade etti;

* İtalyan: 831, * Amerikan: 1.042, * Fransız: 4.131, * Alman: 651, * Avusturya: 518. Toplam: 7.173 öğrenci.

Bakan Tekin, bu durumu, “Türkiye’de yasal dayanağı olmayan okullardaki öğrencilere diploma veriyoruz olmak kabul edilir bir durum değil!” cümleleri ile açıkladı.

Tekin, bir noktanın altını daha çizdi; “Tamam biz bunu kabul edelim ama siz de kendi ülkenizde mütekabiliyet esaslarını kabul edin o zaman! Siz de okullarınızda Türkçenin ve Türk kültürünün öğretilmesine müsaade edin!”

O BÜYÜKELÇİLİKLER HESAP VERDİLER Mİ?

Yukarıdaki ehemmiyetli ve bugüne kadar fazlaca bilinmeyen bilgileri şunun için verdim; hem fikri takip hem de Bakan Yusuf Tekin’in ülkemizin sonuna kadar haklı olduğu bir konuda ülkemizin hakkını sonuna kadar korumak istediği için…

Bu alanda milli ve yerli iradeyi sonuna kadar ortaya koyduğu için…

Mesele şudur; Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin, bir süre önce dikkat çeken şu çıkışı yaptı;

* “56 azınlık okulu var ülkemizde. Beni Batı Trakya’dan soydaşlarımız ziyaret etti geçtiğimiz günlerde. Biz devlet olarak Lozan Anlaşması’na sadık iken Batı Trakya’da 300'den fazla Türk okulu 80 dolayına düşmüş. Bunu doğru bulmuyoruz.” 
* “Ülkemizde yabancı okul sayısı 12. Bu okullar bir dönem çok fazlaydı. Yenisini açmıyoruz! Lozan Anlaşması’nda bunlar yok. Ama o dönem Atatürk’ü arıyorlar, mektup yazıyorlar, bu yabancı okulların devamı için. 7 yıl devam etmesi öngörülüyor. Biz de devam ettiriyoruz!”
* “32 tane yasal dayanağı olmayan okullar var. Bizim böyle okullarımız yok. Kanunen yok. Bu okulların ait olduğu ülkelerin büyükelçileri bizi oyaladılar. Denkliklerini müsteşarken vermedik. Benden sonra tekrar verildi. Ben bakan olduktan sonra da yine bu denklikleri iptal ettik.”
* “Büyükelçilere kızdım, öfkelendim; biz yabancı okullar konusunda mütekabiliyet istedik. 800 bin Türk öğrenciye Fransa’da da Türkçe öğretilsin istedik. ‘Ama bizim kanunlarımızda bu yok!’ dediler. Fransa’daki kanun da bizimki kanun değil mi? Bu ahlaksızlık!”

***

Sahi, ne oldu bu mesele? İlgili büyükelçilikler bu konuda hesap verdiler mi, vermediler mi? 

AİLE HEKİMLERİNİN SORUNLARI ARAŞTIRILSA İYİ OLMAZ MIYDI?

Saadet Partisi İstanbul Milletvekili ve Meclis Grup Başkan Vekili Bülent Kaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bir Meclis araştırma önergesi verdi; aile hekimliği uygulamalarındaki yeni düzenlemelerle ilgili…

TBMM Genel Kurulu’nda Saadet Partisi Grubu adına konuşan Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap, bu önergeyle ilgili şunları ifade etti;

* “Türkiye’de hiçbir kamu personeli bu şekilde bir performans ve cezalandırma sistemine tabi değil.”

* “Hastaya istediği ilacı yazmadığı zaman hekim tehdit altında kalacak, şiddete maruz kalacak, ilacı yazacaksınız. Ama yeni sistemde, yönetmelikte diyor ki: İlaçlarda kısıtlamaya tabi tutacaksınız… Hastanın istediği ilacı yazmayacaksınız. Hekim ile hastayı karşı karşıya getiriyorsunuz!”

* “Loğusa kontrolünde yüzde 98 performans istiyorlar yani -yüzde 98- doğum yapan kadını kırk gün içinde mutlaka aile hekimliğine getireceksiniz, getirmediğiniz takdirde maaşınızdan neredeyse on binlerce rakam düşecek…”

“BİR HÂKİM, BİR SAVCI, BİR ÖĞRETMENE BÖYLE UYGULAMA YAPILMIYOR!”

Kendisi de bir hekim olan Ali Fazıl Kasap, aile hekimlerinin sorunları hakkında şu çarpıcı birkaç hususun daha altını çizdi;

* “İşe geç geldiğinizde maaşınız kesiliyor, artı, işe geç geldiğiniz zaman sözleşmeniz feshedilebiliyor. Böyle bir ceza doğru değil!”

* “On iki gün ve üzeri izne çıkarsa aile hekiminin maaşı kesiliyor. Türkiye'de hiçbir kamu personeli, kamuda çalışan memur on iki günün üzerini izne çıktığında; bir hâkim, bir savcı, bir öğretmen izne çıktığında bu şekilde bir uygulama yoktur!”

* “Artık yeni sistemde, acil servislerde de nöbet tutturuluyor; aile hekimleri acilde nöbet tutacak. Ya, acil hekimi mi bunlar, aile hekimi mi? Acil hekimliği ayrı bir branş, aile hekimliği ayrı bir branş.”

* “Bu karman çorman sistemin düzeltilmesi gerekiyor.”

***

Bu Meclis araştırma önergesi, Meclis Genel Kurulu’nda AK Parti + MHP oylarıyla reddedildi.

Hâlbuki rahatsızlığa, iş bırakmaya sebep olan bu hususlar araştırılsa, bir rapor hazırlansa, bu rapor muvacehesinde gerekli önlemler alınsa, düzeltmeler yapılsa fena mı olur? Ki kurulacak Meclis araştırma komisyonunda ağırlıklı isimler zaten iktidar kanadından olacak.

Bu arada, hekimlerin, Aralık ayında da 5 günlük iş bırakma eylemi yapacaklarına ilişkin haberler geliyor.

Duruma Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu acil et atmalı!

Bilmem siz ne dersiniz…