4- İşin gücün artmadan evvel boş vakitlerinin kıymetini bil. Boş vakitlerini değerlendir. Tembel tembel oturma, yararlı hizmetler yap.

5- Ölüm gelmeden evvel hayatının kıymetini bil. Düzenli ve tertipli olarak hem dünyan için ve hem de ahiretin için çalış. Hiç ölmeyecek gibi dünya işlerini yap, yarın ölecekmiş gibi ahiret hazırlığı yap. Yani, her ikisi için muvazeneli çalış."14

Unutmayalım ki; içinde bulunduğumuz bu aylar, bu günler ve bu geceler, her zamankinden daha feyizli, daha bereketli, tevbelerin daha çok kabule şayan olduğu vakitlerdir.

Bu mukaddes vakitlere yetişmek belki her zaman bizlere nasip olmaz, bunun için bu vakitlerimizin kıymetini bilelim. İnsanoğlu nimetin içerisinde iken kıymetini her zaman takdir edemez. Bunun için her zamankinden daha çok ibadet edelim. Daha çok tevbe ve istiğfarda bulunalım.

Çünkü bu mübarek üç aylar Yüce ALLAH ın ruhumuza ikram ettiği faziletli ve feyizli bir zaman dilimidir. Yapılan dileklerin, dalga dalga ALLAH a ulaştığı, dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip, yok ettiği kandiller geçididir. Melekî olduğu kadar, şeytanî özelliklere de sahip, günah işlemeye müsait olan insanın, günahlarından temizlenmesi için bu aylar bir fırsattır. Kısaca bu aylar, günahlardan arınma, sevaplarla bezenme mevsimidir. Ramazan dan önce oruçla buluşanlar, Cuma Namazına koşanlar, namaza başlayanlar, ibadetlerini çoğaltanlar, tevbe ile ALLAH a yaklaşanlar... gibi manevî kazanç elde edenlerin çokça görüldüğü anlardır, üç aylar. İnsanoğlu, yaşadığı günlerde farklılıklar olmazsa belli alışkanlıklarıyla hayatını sürdürür. Fakat alışkanlıklarının dışında ve farklı durumlarla karşılaşırlarsa kendine bir çeki düzen verir. İşte idrak ettiğimiz üç aylar ve bu aylar içerisinde bulunan mübarek geceler, mü minin hayatındaki mutad gün ve geceler arasında, fazlasıyla sevap kazanacağı kıymetli zaman dilimidir. Unutulmamalıdır ki, insan bu dünyada nasıl yaşamışsa, kıyamet gününde ALLAH ın huzuruna, dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyi ise sevinip mutlu olacak; kötü ise pişmanlık duyarak mahcub olacaktır. Ancak bu mahcubiyetin orada faydası da olmayacaktır.

Önümüzdeki üç ay içerisinde gündelik hayatın tek düzeliğinden ve sıradanlığından bizleri alıp, kendi hususi atmosferine götüren bu güzel ve özel günleri ardarda yaşayacağız. Güzel ülkemizin insanları, kandil, Ramazan ve Bayram gibi bu hususi zamanları, sosyal barışın ve sükunetin bir vesilesi sayarak karşılıklı sevgi ve hoşgörüyle karşılayıp uğurlayacak, kendi inanç ve değerlerini yaşama ve yaşatmayı, bizzat yaşayarak öğreneceklerdir. Hayatımızda adeta otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olan mübarek bu aylar ve kandiller, dünyevî meşguliyetlerimizden sıyrılıp, yaratılış gayemizi düşünmemiz; Yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi de güçlendirmemiz için son derece değerIi fırsatlardır. İşte idrak ettiğimiz mübarek Üç Aylar, Yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza, milletimize ve bütün insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızı hatırlatmalı, hata, ihmal ve kusurlarımızdan dönmemize, gaflet uykusundan uyanmamıza vesile olmalıdır. Aramızdaki çekişmeleri, tefrika ve ihtilafları, şahsî menfaat hesaplarını, basit düşünce farklılıklarını bertaraf etmeli; her zamandan daha çok muhtaç olduğumuz ve Yüce Dinimizin bizden ısrarla istediği, barış, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizin güçlenmesine, insanî ve ahlakî meziyetlerin yeniden yeşermesini sağlamalıdır.