Türkiye nin Arap ve İslam dünyasında son zamanlarda büyük

bir saygınlık kazandığına dair bir görüş hakim medya ve siyaset çevrelerinde.

Bu görüşü seslendirenler, ülkemizin Filistin davasına verdiği desteği, dünyanın

gözü önünde açlık ve sefaletle karşı karşıya kalan Somali ve diğer Müslüman

ülkelere yaptığı yardımları gösteriyorlar. İslam dünyasının gözünü Türkiye ye

çevirmesi ve bizlere karşı hissettiği dostluk ve kardeşlik duygusundan ancak

memnun oluruz, ki yukarıdaki iddiaları dillendirenler önemli ölçüde de haklı.

Ancak bu görüşü seslendirenlerin İslam dünyasının Türkiye ilgisini bir başka

faktörle daha açıklıyorlar: Onlara göre, Türk dizileri Arap ve İslam dünyasında

Türkiye ve Türklere karşı bir sempati oluşturmuş. Peki gerçekten öyle mi Daha

bundan birkaç ay önce Temmuz 2012 tarihinde El Arabiya televizyonunda şöyle bir

haber vardı: Türk dizileri, Yemen de birçok aile problemlerine neden olmakta,

boşanma ve cinayet olaylarına yol açmaktadır. Yemenli bir adam Kurtlar

Vadisi ni izledikten sonra beş kişiyi öldürürken, Yemenli kadınlar da

eşlerinden dizilerdeki başrol oyuncuları kadar romantik olmadıkları için

boşanmak istemektedir. Haberin devamında da şöyle deniliyor:  Türkiye birçok açıdan Arap dünyasına yakın

olduğu için, Araplar batının etkisi altında kalan ve bu nedenle gençlerin etik

değerlerinin zarar gördüğü Türk geleneklerinden farkında olmadan

etkileniyorlar.

İslami değerlerle zıt olan Batılı değerleri Türk dizileri

üzerinden Araplara enjekte eden Türk yapımcılar belki Batılı değerlere sahip

Türk diplomatları Türkiye ye sempati artıyor diye sevindirebilir, ancak

Müslüman hayat değerlerine zıt bir hayat tarzı sunan diziler Türkiye nin başına

yakında iş açabilir. Türkiye nin Filistin davasına olan desteği nedeniyle artan

ilgi, yakında ilgisizliğe hatta düşmanlığa dönebilir. Üstelik bu dizilerin

İslami değerlere ters olması bir yana, dizilerde sunulan İslami olmayan bireyci

hayat tarzı Arapları İslam kardeşliğinden dolayı Türkiye ye bağlayan bağlara da

ters düşüyor. Eğer bugün Araplar Türkiye ye ilgi duyuyorsa bunun tek sebebi var

o da İslam dır. Dolayısıyla Türkiye uzun vadede Arap ve İslam dünyasına yönelik

Batılı hayat tarzı sunan dizilerin ihracıyla stratejik bir hata yapıyor.

Aslında Türk Dış Politikası nda eğer diziler, filmler bir

kamu diplomasisi aracı olarak kullanılacaksa bunun yolu İslam la yoğrulmuş

kültürel değerlerimizi yansıtan hikayelerin filmleştirilmesiyle olur. Ancak,

bunlar bile bizim elimizde İslam dan arındırılıp sadece Türk olarak

bırakılıyor maalesef. Bunun en önemli örnekleri de TRT Çocuk kanalında

yayınlanan Keloğlan ve Pepe animasyon filmleridir. Küçük kızım dolayısıyla

izlemek zorunda kaldığım Keloğlan filmindeki Bilgecan Dede nin namaz kıldığını

hiç görmedim. Keloğlan ve diğerlerinin bizim kültürümüzde büyüklere bir

saygının ifadesi olan Bilgecan Dede nin elini öptüğünü de görmedim. Keşke,

bilge kişi karakteri taşıyan Bilgecan Dede, deneyleri öncesinde ya da

sonrasında namaz da kılsa, Çocuklar ben namaz kılıp döneceğim. Hadi siz de

abdest alıp namazınızı kılın dese.

Sadece Keloğlan da mı var bu olmayanlar Pepe de aynı şey var.

Ne Pepe nin anne babası ne de dede ve nenesi namaz kılıyor. Pepe uzun süre

görmediği dede ve nenesini ziyaret ettiğinde onların ellerini de öpmüyor.

Filmde gösterilen Türk bayrağıyla bize filmin yerli unsurlar taşıdığı mesajı

veriliyor ama maalesef hiç de yerli unsurlar taşımıyor. Yüzde 99 unun Müslüman

olduğu ve bu yüzdenin büyük çoğunluğunun namaz kıldığı, oruç tuttuğu, zekat

verdiği, hacca gittiği, Selamünaleyküm diye birbirini selamladığı bir ülkede

sözde kamu yayıncılığı yapan bir televizyon kanalında bunların yansıtılmaması

çok ilginç. Türk Dış Politikası, Filistin, Türk dizileri derken nereden nereye

geldik