Önce kısaca bir tarihi gerçeklerimizi hatırlayalım. Nedir? Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin toprakları sömürgeciler tarafından paylaşılmıştır. Cephede yenilmeyen Osmanlı masada yenik sayılmıştır. Sömürgeciler tarafından Osmanlı toprakları üzerinde bugünkü paravan devletler kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın başında tarafını belli etmeyen ABD, o günün şartlarında güçlü taraf olan İngiltere ve Fransa saflarında savaşa katılarak paylaşımda en büyük payı almıştır. Savaşa kadar dünyanın dengesini sağlayan büyük güç Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı sonucunda toprakları paylaşılarak ortadan kaldırılmak istenmiştir. Dahası Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış sebebi aslında Osmanlı Devleti’ni dünya haritasından silmektir ki bunda kısmen başarılı da olunmuştur. Kısmen diyoruz çünkü her ne kadar Osmanlı otoritesini ortadan kaldırmayı başarsalar bile Osmanlı milletlerini (Müslüman milletler) ortadan kaldıramadıkları için başarı tam sömürgecilerin istediği gibi olmamıştır. Osmanlı Devleti’ni Birinci Dünya Savaşı’na yanlış taraftan götüren basiretsiz siyasetçiler (İttihat ve Terakki), Türk tarihinde fatih olarak değil beceriksiz olarak yer almaktadır. Osmanlı’yı dışardan çökertmenin mümkün olmadığını gören sömürgeciler, İttihat ve Terakki eliyle içerden bitirmenin planını uyguladıkları yaşanan gerçeklerle ortaya çıkmıştır. Zaten Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranların İttihatçılar olması da bu gerçeği ortaya koymaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Batılılaşma adına yapılan inkılâpları düşündüğümüzde, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı topraklarını işgal edenlerin istekleri doğrultusundaki uygulamalar olduğu apaçık ortaya çıkmaktadır. Yani yenilgimiz Birinci Dünya Savaşı’ndan beri sürüyor. Müslümanları güçlü bir şekilde bir arada tutan Osmanlı ortadan kaldırıldıktan sonra Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya, Balkanlar’dan Kafkaslar’a kadar tüm Müslüman milletler ırkçılıkla parçalanarak birer paravan devlet kurdurulup sömürgecilere hizmet eder hale getirilmiştir. Örneğin bugün Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Katar, Yemen, Ürdün denilen paravan devletler Osmanlı toprağıdır. Türkiye de öyle. Bütün bu parçalama yetmemiş olacak ki sömürgeciler Irak denilen paravan devleti ikiye bölmek istemektedir.
Bilindiği gibi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bağımsızlık için referandum yaptı. Kimlerin bağımsızlığı, Kürtlerin! Peki, Müslüman Kürtlerin bağımsızlık referandumunu neden Yahudi bir aşiret reisine yaptırıyorlar? Barzani ailesinin Yahudi olduğu yıllar önceden biliniyor. Çünkü Müslümanları daha küçük lokma haline getirip köle yapmak isteyen ABD, İsrail eliyle bu referandumu yaptırdı. Barzani tek başına değil arkasında İsrail ve ABD var. İngiltere’nin yüz yıllık planı uygulamaya konuldu. Yani referandumu Kürtler yapmadı; Avrupa devletleri ve ABD yaptı. Bu konuda Türkiye’nin karşısında Barzani yok; Avrupa ülkeleri ve ABD var. Parçalanmış Osmanlı toprakları daha küçük parçalara bölünüyor. Bu bölünme Türkiye’ye de gelecek. İşte bu noktada siyasetçilerimize tarihî sorumluluk düşüyor. Türkiye ya Irak gibi bölünmeyi kabul edecek ya da Irak’ın bölünmesine müsaade etmeyecek. Her ne pahasına olursa olsun bu bölünmeyi engellemelidir Türkiye. Söz konusu referandumu kabullenmek demek Türkiye’nin bölünmesini de kabullenmek demektir. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Müslüman siyasetçilerin politika yapmadan Müslüman’ca bir duruş sergileyerek siyaset veya savaş da içine diğer seçeneklerle bölünmeyi engellemeleri gerek. Halkı Müslüman ülkeler her ne pahasına olursa olsun siyaseten birleşerek birlikte hareket etmelidir. Örneğin Türkiye, İran, Irak, Suudi Arabistan vb. bütün bu ülkelerin hareket noktaları Müslümanlık olmalıdır. Ümmet bilinciyle karşı koymak gerek bölünmeye. Etrafımızdaki savaş kapımızda!
Ya Müslümanlar Müslüman gibi karşı koyacak ya da tarihten silinecektir. Türkiye yeniden dirilişe öncülük edebilir. Çünkü sancak düştüğü yerden kalkacak!