Değirmen taşı gibi dönen dünyada

Acıyla tatlıyla geçti bir ömür

Beşikten mezara bir ömür boyu

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Ne devlet der ne kral der ne de şah

Nice köşkler öğütür nice padişah

Çadırlarda, saraylarda gezerken

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Oslo’dan Asya’ya gezdim, dolaştım

Uçakla, trenle yolları aştım.

Görmedim bir yerde baki kalanı

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Lale, sümbül, papatya ve gül derken

Ecel geldi çattı hiç beklemezken

Yaylakta kışlakta gezerken bu ten

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Helallerin hesabını tutmadan

Haramların azabını tatmadan

Soframızda balı yağa katmadan

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Fani dünya dedik çok fena olduk

Ahiret yurduna eli boş dolduk

Bir güzel uğruna sarardık solduk

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Dünya hapishane, cennete perde

Mahkûmlar kavgaya girdi bu yerde

Derman arar iken düştük her derde

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Dünya gelinlik kız, herkes dünürcü

Derviş berduş, hepsi ona oyuncu

Gerdeğe girmeden en son oyuncu

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Makam, şöhret, şehvet bizlere tuzak

Ecel bize yakın, hedefse uzak

Derin deniz gibi dipsiz dünyada

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Helalinde hesap varken

Haramında azab varken

Bala konan sinek gibi ölürken

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Fakirlik bedende esir olurken

Zenginlik bizi esir alırken

Dünya borsasında volta atarken

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Dünya çiçek gibi bize bakarken

Hayvan gibi dalıp otlaklarına

Helaliyle haramını ayıramadan

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Gecelerde uyku bastı, gündüzlerde gaflet

Önümüzde kaçan servet, şehvet, şöhret

Kanaatsiz karınları doyuramadan

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Tuzlu denizlerin dalgasına takıldık

Susuz kuşlar gibi koştuk peşinden

Ömrümüz bitti de suya doymadık

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Dünyanın en değerli altını

Gölde karın doyuramazken,

Çölde susuzluğumuzu alamazken

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Koyun elbisesi giymiş kurtlar gibi

Dili ballı, kalbi katı haydut gibi

Ahireti verip dünya alırken

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Allah’a değil de kula taparken

Cehennemde kendine kuyu yaparken

Dünya karşılığında cenneti satarken

Bir kefen uğrunda göçtü bu ömür.

 

Rahmet deryasına daldıraman

Tağutlara başkaldıramadan

Rızayı ilahiye kavuşamadan

Bir kefen uğrunda geçti bu ömür.

 

Rahman’sın, Rahim’sin rahmet isterim

Rahmet denizine oranla benim günahım

Zerre kadar olmaz sen de bilirsin

Ğaffar’sın, Settar’sın afvın isterim

 

Rahmet kapından hiçbir zaman ayrılmam

Susuz çölde boynu bükük gül gibi

Rahmetin beklerim yağmurlar gibi

Yıka günahımın kirlerini kar sularıyla

Lütfunla nasip eyle cennetine girmeyi