Nişantaşının göbeğinde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esadın Mazlum-Der ile Özgür-Derin ortaklaşa düzenlediği eylemle protesto edileceği haberi internet ortamına düştüğünde içim kıpır kıpır oldu...

Sosyetenin göbeğinde, Teşvikiye Camiinin hemen karşısında üstüne üstlük gecenin bir yarısı nasıl bir protesto gösterisi olacaktı

Oradan gelip geçenler bu eylemi nasıl karşılayacaktı

Bu duygularla Rumeli Caddesinin yolunu tuttum...

Herkesin tahmin ettiğinin aksine gecenin o saatinde Osmanbeyden başlayarak Teşvikiye Caddesine kadar devam eden ve Remzi Kitabevinin de yeraldığı Rumeli Caddesinde tabir yerindeyse tık yok... Ortalıklarda kimsecikler gözükmüyor.

Ta ki Rumelinin devamı niteliğindeki Teşvikiye Caddesine kadar.

Çoğunlukla Beyaz Türklerin cenaze törenlerine sahne olan Teşvikiye Camiinin avlusunda polis araçları dikkat çekiyor. Avlunun hemen girişinde de polis nöbet pozisyonu almış...

Eylemin merkezi olarak belirlenen Suriye İstanbul Başkonsolosluğunun hemen karşısında yeralan R. Hüsrev Gerede anıtının önüne geldiğimde beni bir hayli şaşırtan sahneyle karşılaştım; Suriyeli olduğunu sandığım üniversiteli gençler anıtın önünde mum yakıyorlardı... Eylemin sonlarına doğru taşıdıkları meşaleler de bir o kadar tuhafıma gitti...

O arada oradan geçen ve kalabalığı ve polisleri gören bir çiftten erkek olanının, "1 Mayıs kutlanacak ya, polisler şimdiden önlem almışlar" cümlesi kulağımda yankılanıyor. Nişantaşının göbeğinde 1 Mayıs kutlamasını da ilk kez duymuş oldum. Oysa bildiğim kadarıyla 1 Mayıs törenleri bu yıl Valiliğin de onayıyla Taksim Meydanında yapılacak...

Bir başka kadın ise cep telefonundan hayli şaşkın bir ifadeyle karşısındakine anlatıyor, "Ne oldu, ne oldu biliyor musun, burada eylem var...

Neyse...

Ülkesinde kendi insanlarına katliam emri veren Suriye Devlet Başkanı Esadı protesto gösterisinin başlama saati 21:00 olarak açıklanmıştı.

Başkonsolosluk önünde belirlenen saatte kalabalık ve tam teçhizatlı güvenlik güçlerinin dışında 3-5 göstericiden başka kimse yoktu...

Bir genç pankart açmaya çalıştığında da yanındaki uyardı: "Eylem aşağıdan başlayarak bu yöne doğru gelecek. Hadi biz de gidelim..."

Gerçekten de 5-10 dakika içinde Teşvikiye Caddesi tekbir sesleriyle inlemeye başladı.

Suriye Başkonsolosluğunun ışıkları kapalıydı ve hiçbir hareket farkedilmiyordu... Başkonsolosluğun sadece bir penceresi yarıya kadar açıktı ve pencerenin hemen yanında Suriye bayrağı dalgalanıyodu...

Atılan sloganlar dikkat çekiciydi:

Suriye halkı yalnız değildir

Katil Esad hesap verecek

Diktatörler tek tek devrilecek

Yaşasın intifada

Teşvikiye Camiinden yatsı ezanı okunmaya başlandığında ise sloganlar bıçak kesilir gibi durdu. Ezan bittiğinde yine başladı.

Tam da o sırada yanında bir kadınla birlikte kendisini eylemin tam ortasında bulan Kurtlar Vadisi dizisinin fenomenlerinden Tuncay Kantarcı (Osman Wöber) "Bu ne kardeşim..." diye bilinen repliğini tekrarlayarak oradan geçmesin mi

Protesto gösterisinde benim en çok dikkatimi çeken ise Türkçe, Arapça ve İngilizce hazırlanan pankartlar oldu;

lm not Assad

Suriyede katliama hayır

Fight for mothers

Fight for future

Stop the genocide

Yüzlerce şehit, binlerce yaralı, on binlerce gözaltı, Bu mudur Esadın reformu

Die for

Motto, shuara 227

Suriyede diktatörlüğe hayır

Belki en çarpıcı pankart ise Akşam Gazetesinin Suriye kökenli yazarı Hüsnü Mahalliye dönük olanıydı: Baas Sözcüsü Hüsnü Mahalli Sus Artık!

Babalarının omuzunda 4-10 yaşlarındaki kız çocuklarının gecenin o saatindeki eylemde Suriye bayraklarını sallamaları da görülmesi gereken bir tabloydu...

Türkçe, İngilizce ve Arapça yapılan konuşmalarda AKP iktidarına dönük sert mesajlar verildi. Suriye ile ortak Bakanlar Kurulu yapılması hatırlatılarak, "İşbirlikçi hükümet istemiyoruz" sloganı atıldı.

Suriye bayraklarının dalgalandığı eylemde bir göstericinin taşıdığı Hama Katliamında öldürülen çocuğun sembolleşen fotoğrafı da çok çarpıcı sahnelerden biriydi...

Sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra Türkiyede üniversite öğrenimi gören Suriyeli gençlerin de katıldığı gösteride dikkatlerden kaçmayan bir başka ayrıntı da bir gösterici başına en az 3 polisin Teşvikiye Caddesinde sıkı güvenlik önlemi almasıydı. Eyleme yaklaşık 200 kişi iştirak etti. Başlarındaki yeni ve modern kasklarla polis kimseye müdahale etmedi. Gerginlik yaşanmadı ve trafik bir şeritten de olsa aktı.. Oradan geçen bir vatandaşın, "Gel polislerin arasından geçelim de emniyette olalım" cümlesi ilginçti... Anlayacağınız tam bir Nişantaşıvâri bir protesto gösterisiydi, yaşanan...

Teşvikiye Caddesinden geçen lüks araçlardan bazılarının klaksonlarla eyleme destek vermeleri atlanmaması gereken bir ayrıntı. Ama benim daha çok şaşırdığım şu oldu; gecenin o saatinde neredeyse hiçbir araç kullanıcısının "Ne bu kardeşim, burada da eylem mi olur" türünden çıkışlarda bulunmamasıydı...

Eylemin sonuna doğru oradan geçen bir Nişantaşı sakininin ne olduğunu anlamaya çalışarak söyledikleri ise birçoklarını gülümsetti;  "Gecenin bu saatinde ne bu kardeşim! Millet kafayı yemiş!"

Bu tür eylemlerde sık yaşanan poster yakma sahnesi bu kez yaşanmadı.

Protesto gösterisi bittiğinde Teşvikiye Camiine yatsı namazına gelen cemaat dağılmak üzereydi.

Suriye Başkonsolosluğunun yarım kalan bir penceresi de kapanmıştı...

Nişantaşının göbeğinden ilginç notlarım devam edecek...

Bakan Ömer Dinçerin

haberi var mı acaba

VEFAT eden emeklilerin eşlerine bu yılın başından beri maaş bağlanamamakta, sorulduğunda da "sistemde yenileme/sorun var" denmekte. En üst kademedekiler bile, sanki kabahatli bilgisayar sistemiymiş gibi, sanki o bir bireymiş gibi 4 aydır çalışmayan sistemi hedef göstermekteler. Ayrıca bu insanlara biriken işlemlerin yoğunluğu sebebiyle daha da 2-3 ay maaş bağlanamayacağı söylenmektedir. Bu dul kalmış kişiler, aç mıdır, açık mıdır, kimsesiz midir, bunu bilgisayar sistemine sormak isterim...!!! Konu ile ilgili, Bağ-Kur ile yazışmaları, Bilgi Edinme Kanunu çerçevesindeki yazışmaları veya alo 189 hattı ile olan yazışmaları sizlere sunabilirim. Değerli bilgilerinize. (Turgay Türkozan)