HAMAS’ın silahlı kanadı olan El-Kassam Tugayları’nın düzenlediği, Aksa Tufanı operasyonundan sonra, dünyanın birçok süper gücü tarafından desteklenen İsrail terör şebekesi, tarihin tozlu sayfaları arasındaki yerini almaya hazırlanıyor. İsrail, Aksa Tufanı operasyonunun üzerinden tam olarak 1 yıl geçmesine ve elindeki tüm imkânları seferber ederek, bölgeye var gücü ile saldırmasına rağmen henüz tam anlamıyla bir zafer elde edebilmiş değil. Hatta tam aksine Lübnan, Suriye, Yemen gibi yeni cepheler açarak sonunu hızlandırmaya devam ediyor.

İşte bundan sebep, reel politika söylemlerinin miadı doldu. Rasyonalizm, realite gibi kendi yaptığımız helvadan putlar savaşı kaybetti. Kur’an-ı Kerim, insan idrakinin çok üzerinde bir tasarımın tezahürüdür. Olmuş olanları, olmakta olanları ve olacak olanları haber verir. İsra Suresi’nde bunun çok bariz bir örneğini görmek mümkündür. Surenin ilk ayetlerinde Yahudilerin dünya üzerinde iki kere bozgunculuk çıkaracağından ve ilkinin gerçekleştiğinden bahseder. “Biz, kitapta (Tevrat'ta) İsrailoğullarına, "Yeryüzünde muhakkak iki defa bozgunculuk yapacaksınız ve büyük bir kibre kapılarak böbürleneceksiniz" diye hükmettik. Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va'd idi.” (İsra-5) Kur’an-ı Kerim’in yönlendirmesi ile tarihi bir yolculuğa çıkacak olursak, ilk fitne diye nitelendirilen dönemin tespit edilebilmesi için temel şartın, Yahudilerin kibirlenecek ve böbürlenecek kadar güçlü olduğu bir dönem olması gerekmektedir. Yahudi tarihi açısından bakıldığında bu denli güçlü olunan yegâne dönemin Hz. Davut ve Hz. Süleyman sonrası kurulan Yehuda ve İsrail krallıkları dönemi olduğu söylenebilmektedir. (MÖ 930) Mantıksal olarak bakıldığında fitne dönemi o dönem olarak kabul edilirse ayette cezalandırmak maksadıyla, anlamında kullanılan “üzerinize pek güçlü olan bir takım kullarımızı gönderdik” diye bahsedilen kavmin ise II. Nebukadnezzar önderliğindeki Babiller olduğu söylenebilir. Çünkü Süleyman Mabedi’nin de içerisinde bulunduğu Yehuda Krallığı’nı yok ederek, mabedi yıkan ve Yahudileri sürgün eden Babillerdir. Bu varsayım üzerinden ilerlemeye devam ederek ikinci fitne döneminin ne zaman olduğunu kestirmek pek de zor olmasa gerek... Yehuda Krallığı yıkıldıktan sonra, tarih boyunca Yahudilerin kibirlenecek böbürlenecek güce ulaştığı bir başka dönemi olmamıştır. Ta ki yakın tarihe kadar… 1947’ye kadar…

İsra Suresi’nin devamında Yahudilere tekrar toparlanma şansı verileceğinden bahsedilir. Bu bağlamda yönelimlerini haktan yana tercih etmeleri emredilmektedir. İkinci kez fitne çıkarmaya meylederlerse akıbetlerinin ilk fitne dönemi ile aynı olacağı konusunda net bir dil ile ikaz vardır. “Sonra onlara karşı size tekrar egemenlik verdik. Mallar ve çocuklarla sizi güçlendirdik; sayınızı daha da çoğalttık. Eğer iyilik ederseniz kendiniz için iyilik etmiş olursunuz; kötülük ederseniz yine kendinize edersiniz. Nihayet ikinci cezalandırma vakti gelince, düşmanlarınız onurunuzu çiğnesinler, daha önce girdikleri gibi yine mescide girsinler ve ellerine geçirdikleri her şeyi yakıp yıksınlar istedik. Umulur ki Rabbiniz size acır. Ama eğer yine fesatçılığa dönerseniz biz de cezayı tekrarlarız. Biz cehennemi kâfirler için ebedî bir ceza yeri yaptık.” (İsra Suresi, 6-8)

Durmadılar. Lanetmiş olan kavim Yahudiler yine durmadılar. Üstünlük iddiasından geri durmadılar. Haddi aşmaktan, sapkınlıklardan, fitneden geri durmadılar. Arz-ı Mev’ud safsatası ile insanları yerlerinden yurtlarından etmekten geri durmadılar. Üstün ırk iddiası ile tüm insanlığa karşı bir nefret büyütmekten geri durmadılar. 1800’lerden itibaren bulundukları coğrafyanın ve tüm dünyanın dengelerini alt üst etmekten geri durmadılar. Kapitalist ekonomik nizam kurdular. İnsanları aç açıkta bıraktılar. Zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olması için çabaladılar. Savaşlar çıkarttılar, mikroplar yaydılar. Şer uğrunda teknoloji geliştirerek tüm dünyayı etkileri altına aldılar. Kabbala kaynaklı sapkınlarını gerçekleştirmek adına; kan dökmeye, çoluk çocuk, kadın, yaşlı tüm insanlığı katletmeye doymadılar. Ve ses kesildi. Oldu olacak olanlar… “Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler.” (Rum, 60)
7 Ekim 2023 tarihinde sabah 09:30 sularında El-Kassam Tugayları, İsra Suresi’nde geçen hak olduğuna iman ettiğimiz vaadin sürecinin başlaması için gerekli olan adımı attı. Neden gerekli olan adımı attı diyoruz? Çünkü gerçek iman sahipleri bilirler ki imtihandan kaynaklı hareketin kuldan gelmesi gerekir! “Onlarla savaşın ki, Allah onlara sizin ellerinizle azap etsin, onları rezil etsin, onlara karşı size yardım etsin, mümin topluluğun gönüllerini ferahlatsın ve onların kalplerindeki öfkeyi gidersin. Allah, dilediğinin tövbesini kabul eder. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe, 14-159

Aksa Tufanı operasyonu Siyonizm açısından bir kırılma noktasıdır. Aksa Tufanı’ndan sonra İslam âleminin kazanımlarını, Siyonizm’in kayıplarını tartışmak için bir gazete yazısı değil, en az bir doktora tezi gereklidir. Özet olarak İsra Suresi’nde bahsedilen ikinci fitne döneminin cezalandırma safhasının yavaş yavaş yüklendiğine inanıyoruz. Çünkü Allah’ın vaadi haktır! Çünkü Aksa Tufanı Siyonizm için sonun başlangıcıdır Allah’ın izniyle…