Son günlerde gazetelerin manşetlerine bakınca insan hangisine inanacağını şaşırıyor.
Bir gazete “PKK kendini feshetti” diyor, diğeri “PKK Irak, Suriye ve İran’dan çekilmeli” diye başlık atıyor.
Bir başkası ise “İki bin PKK’lı SDG’ye geçti” haberini servis ediyor.
Üçünü yan yana koyunca, ortada ne terörün bittiğine dair bir umut kalıyor, ne de söylenen sözlerin bir inandırıcılığı…
Eğer bir örgüt “kendini feshetmişse”, o örgüt artık yoktur.
Ama hâlâ “çekilmeliler” deniliyorsa, bu demektir ki o örgüt varlığını sürdürüyor.
O hâlde soralım:
Feshedilen bir yapı neden çekilme planı yapıyor?
Ve daha önemlisi, nereye çekiliyor?
Cevabı aslında manşetlerin arasında gizli:
PKK’lılar silahlarıyla birlikte Suriye’ye geçiyor, orada SDG saflarına katılıyor.
Yani tabelayı değiştirip, üniformayı değiştirip, aynı hedefe doğru ilerliyorlar.
Buna “çekilme” değil, “yer değişikliğiyle yeniden yapılanma” denir.
Bu tabloyu “terörsüz Türkiye” olarak sunanlar, halkın zekâsıyla alay ediyor.
Gerçek şu:
Bir terör örgütü sahneden silinmiyor, sadece bir üst kimliğe taşınıyor.
Irak’ta PKK denilen yapı, Suriye’de PYD veya SDG adıyla yeniden sahneye çıkıyor.
Arkasında da kim var?
ABD’nin silahları, Batı’nın planları ve bölgesel taşeronlar…
Bir yandan “terörsüz Türkiye” sloganı atılırken, diğer yandan Suriye’nin kuzeyinde adım adım bir Kürt devletçiği kuruluyor.
Bu devletçik, Irak’ın kuzeyindekinin devamı olarak tasarlanmış bir koridorun parçası.
Yani mesele sadece terörle mücadele değil; haritanın yeniden çizilmesidir.
PKK feshedilmedi, sadece proje el değiştirdi.
Bu oyunu görmeyenler ya görmek istemiyor, ya da bu oyunun bir parçası.
Bir gün “terör bitti” diyenler, ertesi gün “çekilme süreci”nden bahsediyorsa, burada samimiyet değil, zaman kazanma siyaseti vardır.
Üstelik bu süreçte sınırın ötesinde binlerce terörist ellerini kollarını sallayarak geçiyor, yeni mevzilere yerleşiyor.
Sonra da “bölgenin güvenliği için çekilmeliler” deniliyor.
İyi de, çekildikleri yer neresidir?
Orada kimlerin himayesine girmektedirler?
Ve bu durum Türkiye’nin güvenliğini gerçekten mi artırmaktadır, yoksa yeni bir tehdidi mi büyütmektedir?
Devlet aklı, günü kurtarmak değil; geleceği korumaktır.
Bugün kamuoyuna “terör bitti” diyerek moral verenler, yarın Suriye sınırında bayrağını diken bir başka örgütle yüzleşecek.
PKK’nın yerini PYD alacak, PYD’nin yerini SDG…
Ama perde arkasındaki akıl aynı kalacak.
Halkı oyalamayın.
Bu millet, yıllardır aynı filmi farklı isimlerle izlemekten yoruldu.
Terörle mücadele, medya manşetleriyle değil, kararlı bir stratejiyle yürütülür.
Fesih ilanıyla değil, bağımsız bir iradeyle, samimi bir devlet aklıyla başarıya ulaşır.
Bugün “terörsüz Türkiye” diye sunulan tablo, yarın “devletsiz Suriye”nin doğum belgesi olabilir.
Ve o gün geldiğinde, kimse “Biz bilmiyorduk” demesin.
Çünkü bugün bu çelişkiler, her gazetede, her manşette apaçık ortadadır.
Unutmayalım, bu coğrafyada hiçbir plan “tesadüfen” yapılmaz.
Bir asır önce masaya konulan Sevr haritası, bugün daha ince bir mühendislikle yeniden çiziliyor.
Silahlar değişti, oyuncular değişti, ama senaryo aynı:
Sınırlar yeniden tanımlanıyor, devletler küçültülüyor, etnik yapılar büyütülüyor.
Batı, Kürt meselesini çözmek değil, yönetilebilir bir kart olarak elinde tutmak istiyor.
İşte bu yüzden, her “terör bitti” açıklamasının ardından yeni bir örgüt, yeni bir tabela ve yeni bir proje devreye sokuluyor.
Amaç, bölgede sürekli bir istikrarsızlık ortamı oluşturarak Türkiye’yi masaya bağımlı hale getirmektir.
Bugün “PKK çekiliyor” denilen yerlerde, yarın “güvenli bölge” bahanesiyle yabancı üsler kurulursa şaşırmayalım.
Çünkü Sevr’in güncellenmiş versiyonu artık tankla değil, diplomasiyle, medya manşetleriyle ve sahadaki vekil güçlerle uygulanıyor.
O yüzden mesele sadece terörle mücadele değil, emperyal projeleri boşa çıkarma mücadelesidir.
Ve bu mücadele, halkın ferasetiyle, milletin basiretiyle kazanılacaktır.


