Bir haftadır Tahran dayız. Seçim gerginliğini geride
bırakan İran da halk da reygîri olarak tanımladığı oy toplamaya çalışan aday
destekçilerinin akınlarından kurtulmuş olmaktan hayli rahatlamış görünüyor. Her
ne kadar dün sabah duyduğumuz Hamaney in Tahran Radyosundan yayınlanan
hizmetlerinden ötürü Ahmedinejad a teşekkür ettiği iğneleyici mesajı, seçim
öncesi çok tartışılan ikili arasındaki gerginliğin hiçbir zaman bitmeyeceği
izlenimini bizlerde bıraktıysa da artık bu tartışmaların hiçbir önemi yok.
Çünkü artık yeni bir Cumhurbaşkanı var ve tüm gözler Ruhani nin yeni dönemde
hem iç hem de dış politikada nasıl bir yol izleyeceği üzerine çevrilmiş
durumda.
Dünyanın Ruhani Algısı
Seçim öncesi kimi adayların Cumhurbaşkanlığına uygun görülmemesi
ile başlayan uluslararası tepkiler, tüm dünyada seçimlerin tamamlandığı güne
kadar Hamaney e yakın isimlerin dışındaki isimlerin desteklenmesine yol
açmıştı. Öyle ki seçimi kazanması gereken kişinin isminden ziyade reformist bir
aday olması gerektiği dünyayı daha fazla ilgilendiriyordu. Ruhani nin
kazanmasından sonra ise bir taraftan İran halkının ülkeyi uzun süredir ülkeyi
bataklığa sürükleyen Ahmedinejad yönetiminden kurtulmak için böyle bir tercihte
bulunduğu belirtiliyorken, diğer taraftan da Ruhani insider olarak
tanımlanıyor ve uluslararası baskılardan bunalan rejimin özellikle ekonomik
anlamda rahatlamak için kendi içerisinden reformist bir aday çıkardığı iddia
ediliyordu. Böylelikle baskılardan yorulmuş olan İran kendine gelecek ve en azından
bir süreliğine rahat bir nefes alacaktı.
Halkın Gözünde Ruhani
Uluslararası âlemde dolaşan haberlerden bir şekilde
haberdar olan İran halkı da Ruhani nin Cumhurbaşkanlığı konusunda farklı
cephelere ayrılmış durumda. Bunları seçim öncesindeki gibi muhafazakârlar ve
reformistler şeklinde tanımlamaktan ziyade iyimserler, kötümseler ve
bekle-görcüler olarak üçe ayırabiliriz. İyimserler, seçimlerin akabinde
Ruhani nin daha koltuğa oturmadan rahatlamaya başlayan ülkenin gidişatından
memnun olanlar olarak tanımlanabilir. İyimser olmayanlar ise Ruhani yi rejimin
içerisinden çıkarılan, dışı reformist içi muhafazakâr bir Cumhurbaşkanı olarak
görmekteler. Bu açıdan rejimin dış güçlerle olan ilişkilerini iyileştirmek için
böyle bir oyuna başvurduğunu düşünmekteler. Üçüncü grupta ise Ruhani nin bir
reformistten ziyade yarı-muhafazakâr olarak tanımlanabileceğini kabul eden ama
yine de kendisine bir şans verilmesi gerektiğini düşünenler yer almaktadır. Bu
grup ülkedeki son gelişmelerden memnun olmakla birlikte olası bir eskiye dönüş
ihtimali karşısında şüpheciliği elden bırakmamaktadır.
Rahatlayan Tahran Sokakları
Bir önceki seçimin hemen akabinde hepimizin hatırlayacağı
üzere özellikle Tahran meydan ve sokaklarında seçimin sonucuna dair büyük bir
protesto başlamıştı. Bugün ise özellikle ekonominin seçim sonrası gidişatından
olsa gerek en ufak bir rahatsızlığa rastlanmıyor. Son gelişimizdeki doların
ezici yükselişi, piyasadaki durgunluk, yerini doların neredeyse her gün
düşüşüne ve piyasanın yeniden canlanışına bırakmış görünüyor. Bu canlılığın
İran sokaklarında yeni devletin her şeyi yoluna koyacağına olan güven ile
paralel ilerlediğini belirtmek gerekmektedir. Tabi İran da birkaç haftada bazı
şeylerin tamamen değişmesini beklemek imkânsız olduğundan, ileriki günlerde bu
gidişatın devamlılığını rejimin uluslararası sermaye ile olan ilişkisi
belirleyecektir.
Türk Öğrencileri Zorda
İran da politika bu şekilde yoluna devam etmekte iken,
ilginç bir ayrıntıyı da paylaşmakta yarar var. İran a Farsça öğrenmek amacıyla
gelen Türkiyeli öğrenciler ülkenin en önemli Farsça Öğretim Merkezi olan
Dehoda da parasının verilmiş olmasına rağmen yurtsuz bırakılmış durumdalar.
İşin ilginç tarafı Bolivya dan gelen öğrencilere bile yer verilmekteyken sadece
Türk öğrencilerin dışarıda bırakılmış olmasıdır. Burada altı çizilmesi gereken
asıl nokta ise Türkiye den giden öğrencilerin maruz kaldıkları bu durumu, kötü
olan iki ülke arası ilişkilerin bir yansıması olarak gördükleridir. Çünkü kötü
ilişkilere de sahip olsalar iki ülke arası ilişkilerin kurbanı olarak
öğrencilerin seçilmesi dünyanın hiçbir yerinde kabul edilemez ve bu tarz
gelişmeler karşı tepkiler ile birlikte toplumlar arası kırılmalara da neden
olabilmektedir. Bu sebeple kurumsal bir hatayı daha fazla büyütmeden gerekenin
yapılması başta İran ın Ankara Büyükelçiliği olmak üzere tüm yetkililerin
görevidir.