Önce ikincisinden başlayalım başlığın... Bayern München

ile Borrusia Dortmund un süper kupa finalini izledim. Sezon başıydı. İki takım

da daha ilk resmi maçlarını oynuyorlardı. Ama bendeniz ekran karşısında müthiş

yoruldum. Bunlar manyak mıydılar ki, sezon başı böylesine yüksek bir tempo ile

oynayabiliyorlardı.

Sahada hiç boş alan bırakmamaya böylesine özveri

gösterilebilir miydi, sezon başında Böylesine bir finalde altı gol... Hem ne

goller. Sahada da iki Türk... Nuri ve İlkay... Siz hiç Nuri yi bizim milli

takımda böyle oynarken görebildiniz mi Farkın sebebi mi Eh, Nuri ile bu

takımda oynayanlar futbolu biliyorlar da ondan. Kenardaki teknik adam da öyle.

Bizde öyle mi Top Nuri de ise, herkes onu izler ve bakalım ne yapacak diye meraklı

bakışlar atar. Dortmund da öyle mi Hayır! Herkes, belki kaleci bile Nuri yle

görevi paylaşmak için hareket halindedir. Buradan bir kere daha bakınca,

Türkiye de futbol eleştirisi yapmak, yorum yapmak, maç kritiği yazmak bile bana

ağır geliyor. Şimdi bu finalden sonra, çok değil 11 Ağustos ta bizim süper kupa

var. Eh, yazıp, konuşacağız mecburen... Ama neyi yazıp, neyi konuşacağız

Sırasıyla, büyük ihtimalle hakemi, sonra sahada terör estirenleri, tribünleri

ve belki de stat içi, stat dışı kavgaları... Oysa siz koca Bayern in dört

yiyerek bitirdiği finalden sonra, bırakın taraftarı, iki sineğin kapıştığı

gördünüz mü Tribünlerde 80 bin kişi varken ve bunlar sarılı, kırmızı, yani

rakipler olarak yan yana yerleşmişken hiç bizim stat görüntüsüne tanık oldunuz

mu Of be of!

İşte böylesine bir spor, futbol gösterisinden çok değil

dört saat önce bu ülkenin en eski üç kulübünden birinin Yüksek Divan Kurulu

toplantısı yapıldı. Orada, daha önce çok önemli bir kurumun başkanlığı yapmış,

ancak 1988 de hayali ihracattan (322.000 kontak otomatiği yerine 6500 kilo

demir yollamak) yargılanıp 1994 de İst. 4.Sulh Ceza Mah.  93/ 2511 esas ve 23/ 1040 kararı ile mahkum

olmuş ve sonra Yargıtay safhasında zaman aşımından yırtmış kişi tutup diyor ki,

Genel kurul seçtiği sürece başkanı kimse değiştiremez. Yani diyor ki zat-ı

muhterem, 16. Ağır Ceza, Yargıtay falan havagazı terkos... UEFA ise fasa

fiso... Burada Türkiye Cumhuriyeti nin yasaları değil bizimkiler geçer. Hele

hele uluslararası ahkama yürrrü deriz.. Burası kurtarılmış bölgedir. Tıpkı 80

Eylül öncesi ülkemin bazı bölgeleri gibi... Aynı kişinin bir aylık başka

mahkumiyeti de var da, neyse... Durun onu da vereyim de sonra yine düşman ilan

ediliriz. O da şöyle: 24. Asliye Hukuk, 22. 11. 2005 tarih ve 2005/ 1266 ile

tedbir kararına uymamak suçu... Var mı belgeli habere dik durabilen  

Bitti mi Hayır! Almanya futbol, centilmenlik,

sportmenlik dersi verirken bizde ise aynı toplantıda bakın daha neler oluyor.

Elinde hem mahkeme kararı, hem de Yargıtay ın, esas: 2012/ 12573 ve karar

2013/229 numara ile onanmış o kararı bulunduran kişi o toplantıya alınmıyor ve

karga tulumba dışarı atılıyor. Buradan soruyorum; Türkiye de mahkemelerin ve

Yargıtay ın kararlarının geçmediği başka yerler de var mı Lütfen

bilgilendiriniz! Biz de yaşamımızı ona göre ayarlayalım...

Ve bütün bu çirkinlik ve hukuksuzluk ortamında

yumruklaşmalar oluyor. Hukuksuzluğun koruyucularından biri de araya giren eski

futbolcu... Hani şu kulübe zenci bir palavra futbolcuyu tonla paraya sokan

menajerin babası...

Yazık!

Yarın bir günlük boşlukta gelen görüşlere yer vereceğim.