İletişim profesörü Haluk Şahin ile televizyonların yayın mantalitesi üzerine yaptığımız bir röportajımızda, Hocamız mealen bize şunları söylemişti: “Televizyonların yayın mantalitesi maraz merakları gıdıklamak üzerine kurulu. Maraz merakların ise sonu yoktur. İnsanların bu arizi yönlerini kurcaladıkça daha fazlasını isterler”…

Televizyonlarımızı kuşatan zehirli sarmaşık ve kirli ahtapot kolların getirdiği çirkin sistematiğin özeti budur. Türk televizyonlarında insanlarımızı güzele, doğruya, hakkaniyete yönlendiren program yoktur.

Tüm programlar, diziler, yarışmalar hem maraz meraklar üzerine kurgulandığı hem de reyting damarından beslendiği için insanlarımızın önüne konulan yemek hep aynıdır. Reytingi olan ürün… Zaten televizyoncular ve televizyonların program koordinatörleri de bu durumu farklı şekillerde itiraf etmekte, “Ne yapalım, halk istiyor, biz de veriyoruz. Talep edilenleri görmezden gelemeyiz” sözleriyle yaptıklarına ve minareye kılıf uydurmaya çalışmaktadırlar.

Tuzu kuru ailelerin gayri meşru ilişkilerini, kötülükleri, ahlaksızları içselleştiren diziler, insanlarımızın maraz meraklarını gıdıklayan yapımlar, öğleden sonra kuşaklarını istila eden kadın programları ve ekranlara konulan her yapımın, dayandığı temel unsur, reytingdir. Maalesef, ülkemizde ne idüğü belirsiz ve nasıl şekillendiği, boyutlandığı belli olmayan reyting sistemi, ekranlarımızı işgal eden tüm kötülüklerin anası hükmündedir.

Ekranlarımıza hakim olan kalitesizliğin, rezilliklerin, madrabazlıkların, ahlaksızlıkların, düzenbazlıkların, kimin eli kimin cebinde belli olmayan ama insanlarımızın empati kurarak yerinde olmak istedikleri renkli magazinel dünyanın kahramanlarının önümüze konulmasının temel nedeni, reyting getirmesi, izlenmesi, seyredilmesidir.

Yani, kısacası, öncelikle ekranlarımızı sürekli kirleten bu arızalı zihniyetin ve reyting sisteminin yeniden yapılandırılması, ailece seyredilebilir, kaliteli, insanlara doğru mesajlar veren, ahlak yapısını tamir edecek yapımların hakimiyetinin kurulması gerekiyor.

Yapılan düzenlemelerle, yeni dönemde ülkemizdeki bu çirkin düzenin ortaya çıkmasını sağlayan reyting sistemini RTÜK’ün denetimine verileceği ifade ediliyor.

Mevcut kötülüklere ve ekran kirliliğine prim veren bir anlayışla hareket eden, ahlak kavramını yerle bir eden dizilere zevahiri kurtarmak adına arada sırada usülen ceza veren RTÜK’ün, reyting sistemini denetlemesiyle, reyting sistemini ele almasıyla mevcut kötülükler ortadan kalkabilir mi? Cevap aranması gereken soru budur….

Reyting sisteminin A şirketinden, televizyonlarımızın yayın politikalarını ve yayın anlayışlarını Türk aile yapısına uygunluğunu denetlemek adına işler yapan RTÜK’e geçmesi aslında hiçbir şeyi getirmemiştir.

Ekranlarımızdaki kalitesizliğin sebebi, bu ekranlara program üreten zihniyetin “ahlak ve maneviyattan” yoksun anlayışıdır. Televizyon ekranlarını reyting sisteminden beslenerek kurgulayanlar, kendilerine çeki düzen vermeyi kesinlikle düşünmezler. Zira, onların beslendiği damar, reyting ve paradır.

Ahlaksızlığı ve maneviyatsızlığı ekranlara yerleştirmek için ellerinden geleni ardına koymayan ekranların program koordinatörlerinin reyting ve para hırsı ellerinden alınmadıktan sonra ekranların düzelme şansı yoktur. Tuzu kuru ailelerin, nerde akşam orda sabah tiplerin reyting getirdiğini bilen dizi tüccarlarını, kirli ilişkileri, birbirinden rezil aile ilişkilerini ekranlarda faş etme üzerine kurgulanan kadın kuşaklarını adam edecek unsur, “Önce ahlak ve maneviyat” ilkesinin zihinlere hakim kılınmasını sağlayacak bir süreçle mümkün olabilecektir.

Reytinglerin televizyon ekranlarına kalite getirmesinin önü açılacak bir sistematik ve matematik ortaya konulmalıdır.