Krizi tek merkezden yönetmek

Sizi yere yıkan yumruk nereden geldiğini bilemediğiniz

yumruktur.

Giriş

Suriye meselesi, 1- İç dinamikler, 2- Bölgesel dinamikler

ve 3- Küresel dinamikler olmak üzere 3 ana eksene bağlı olarak

şekillenmektedir. Bugün Suriye kapsamında karşı karşıya gelen bölgesel ve

küresel güçlerin Suriye bağlamında projeleri, amaçlar ve hedefleri birbiri ile

çatışmaktadır. Bu üç ana dinamik birbiri ile çatışırken gelişen ve değişen

duruma bağlı olarak yer değiştirmeler olmakta, yeni saflar ve yeni fay hatları

meydana gelmektedir. Bu tür saf tutma, yer değiştirme, yeni ittifaklar

oluşturma, beraberinde belirsizlikleri getirmektedir. O nedenle üç boyutlu bir

mücadelede belirsizlikler arttıkça, karar vermek ve süreci idare etmek

zorlaşmaktadır. Bunun için stratejik bir akla, dingin zekâlara ihtiyaç vardır.

Strateji aynı zamanda bilinmeyenleri görme, hissetme, tahmin etme ve belirsizlikleri

ve ihtimalleri yönetme sanatıdır. Çok konuşma, rastgele konuşma, küfretme,

hakaret etme ve herkesin her şeyi konuşması değildir.

Dağlıca, Çukurca, Aktütün, Akçakale, Cilvegözü, Uludere,

RF-4 uçağı ve Reyhanlı olaylarında sürecin yönetimi tek merkezli yürütülmemiş,

birçok yönetici adeta rast gele konuşmuş ve birbirlerinin söylediklerini,

bilerek ya da bilmeyerek tekzip etmişlerdir. Taksime tarihi kışlanın

yapılmasını engellemek için Türkiye sathında yapılan eylemlerle ilgili benzer

tutum ve davranış sergilenmiştir.

Reyhanlı meselesini geçen hafta incelerken, kim ya da

kimler ne mesaj vermektedir sorusunu incelemiş, ihtimaller arasından en güçlü

ihtimalin, Suriye meselesi ile ilgili yeni oluşan ABD-Rusya hattının olduğunu

belirtmiş ve gerekçelerimizi söylemiştik. Bu yeni hat (Konsorsiyum), çok daha

farklı aktörlerin devreye girmesini sağlayarak, Türkiye den istediklerini alana

kadar Türkiye yi, gerilim ortamında tutmak isteyeceklerdir.

O nedenle Türkiye bir ve bütün olarak hareket etmeli,

edebilmelidir. Türkiye nin iç dinamikleri, bu gerçeği görerek ortak,

bütünleştirici bir dil kullanmalıdır. Bunun için Başbakanlığa bağlı bir Krizi

Yönetim Merkezi kurularak her kafadan bir ses çıkmasına mani olunmalı ve süreç

tek merkezden yönetilmelidir. Küresel tuzak bozulmalı ve kırılmalıdır.

Burada Reyhanlı bağlamında bu konu ele alınacaktır.

Reyhanlı Psikolojik Harekâtının Ortaya Çıkardığı Acı

Gerçekler

Daha önceki benzer olaylarda olduğu gibi Reyhanlı da da

iktidar partisi, muhalefet partisi, yazarların bir kesimi, medyanın bir kesimi

ve STK ların bir kesimi sorumlu davranmamışlardır. İktidar suçluyu anında

tespit edip ilan etmiştir. Buna karşı farklı görüş bildirenler, Esed yanlısı

hatta hain ilan edilmişlerdir.  Bunun tam

tersi durum da, İktidar partisini ve onun dış politikasını savunanları da ABD,

AB uşağı, hain ilan etmek şeklinde tezahür etmiştir. Her iki kesimin kullandığı

dil yanlıştır ve tehlikelidir. Osmanlı dan bugüne bu dil ve tutum hep

kaybetmemize neden olmuştur. Bu sorunu çözmenin bir yolu, öncelikle Başbakan ın

ve iktidar partisi yöneticilerinin dillerini değiştirme basiretlerini

göstermeleridir.

Reyhanlı ve benzer olayların ortaya çıkardığı bir başka

acı gerçek, hem iktidar partisi hem de muhalefet partileri rakiplerini

yıpratmak için dış politikayı iç politika malzemesi yapmış olmalarıdır. Dış

politika, iktidar ve muhalefeti ile devlet politikası olarak ortaya konmalı ve

ona ülke olarak, bütün olarak, sahip çıkılmalıdır. Ne yazık ki Cumhuriyet

tarihi boyunca Türkiye yi yönetenler, ben yaptım oldu mantığı içerisinde

hareket etmişlerdir. İktidarda iken yaptıklarına muhalefette iken karşı

çıkmışlar; muhalefette iken karşı çıktıklarına da iktidarda iken sahip

çıkmışlardır. Bu, Türkiye nin çok acı bir gerçeğidir. O nedenle devlet

politikası olması gereken konular, hükümet politikası olmaktan çıkarılmalı ve

muhalefet partilerinin sürece katkısı, desteği sağlanmalıdır.

Dış politikada kullanılacak dil ile iç politikada

kullanılacak dil aynı değildir ve olmamalıdır. Bu açıdan Suriye olaylarında

süreci yönetirken kullanılan dil, sorunlu bir dildir. Suriye Türkiye nin

eyaleti değildir, Esed de eyalet valisi değildir. Esed e şunu yap bunu yap gibi

emir sığası kullanarak hitap etmek ya da bir bakanın Hizbullah a Hizbuş Şeytan

diyerek hitap etmesi doğru değildir. Başbakan dahil Türkiye yi yönetenlerin

Suriye olaylarında kullandıkları dili, STK lar kullanabilir, kullanmaktadırlar

da. STK ların baskısı altında kalarak, onların gönlünü kazanmak için hükümet

ricalinin STK gibi davranması uluslararası ilişkilerde sıkıntılıdır.

Uluslararası ilişkilerde kullanacağımız dil, diyaloğa,

iletişime açık olmalıdır. Düşmanlık halinde bile her an temas kurulabilecek bir

dil kullanılmalıdır. Türkiye yi yönetenlerden en azından bir ya da birkaç

yetkili böyle bir dil kullanmalıydı. En azından Cumhurbaşkanı sert söylemin

dışında kalacak bir dil kullanmış olsaydı, Suriye ile ilgili süreci, doğrudan

temas ve görüşmelerle Türkiye yönetebilirdi. ABD-Rusya ekseninin devreye

girmesi ile dil ve üslup değiştirmek ya da başka aktörler üzerinden ilişki

kurmak, bir zafiyet olarak görülecektir. O nedenle dış politikada itidalli bir

dil kullanılmalıdır.

Krizi Tek Merkezden Yönetmek

Reyhanlı ve benzeri olaylarda operasyonu yapan güç ya da

güçler, operasyondan önce ülkenin köşe başlarına yerleşmekte, değişik

ittifaklar kurarak bir örümcek ağı oluşturmakta, ülkenin kılcal damarlarına

yerleşmektedirler. Operasyon öncesi, esnası ve sonrası için yürütülecek

psikolojik harekâtı planlamakta ve işaretle birlikte uygulamaya sokmaktadırlar.

İç ve dış ittifakla birlikte yürütülen psikolojik harekâta, çok yönlü ve çok

merkezli bir görüntü verilerek organizatör gizlenmekte, hedef şaşırtması

yapılmaktadır. Yüzlerce doğru ve yanlış bilgi, operasyonu yapan gücün amacına

ve hedefine hizmet edecek şekilde sunulmaktadır. 99 doğrunun içerisine bir

yanlış, yalan eklenerek, paketlenerek ve harmanlanarak kamuoyuna servis

edilmektedir. Amaç, o yanlış ve yalan olan bilginin halk tarafından kabul

edilmesi ve ona göre tepki vermesi ya da onun yaygınlaşmasını sağlayarak

kamuoyu oluşmasıdır. Bu şekilde oluşan kamuoyu ile hedefe konan iktidar,

muhalefet, cemaat ve yapı yıpratılmakta, itibarsızlaştırılmakta ve

yalnızlaştırılmaktadır. Hedefe konan yönetici veya yöneticilerde kafa

karışıklığı ile birlikte panik hali meydana getirilmek istenmektedir. Doğru ve

güvenilir bilgi alamayan yöneticiler, halkı sakinleştirmek için, birbirlerinden

habersiz bir görüntü vererek rastgele konuşmaktadırlar. Birbirlerinden habersizmişler

gibi yaptıkları konuşmalar arasında tezat ortaya çıkmakta, kafalar daha da

karışmaktadır. Hatta yöneticiler arasında ihtilaf var intibaı meydana

gelmektedir.

Bu tür operasyonların bir başka boyutu da, yanlış bir

hedefe yönlendirmektir. Özellikle operasyon öncesi ve esnasında öyle bir hava

oluşturulmaktadır ki, bütün işaretler, belirtiler, bu işi o (yanlış) hedefin

yaptığı şeklindedir. Önce yöneticiler bu tuzağa düşürülüp açıklama yapmaları

sağlanmaktadır. Arkasından, farklı bilgi ve belgelerle kafalar karıştırılarak

yöneticiler itibarsızlaştırılmakta ve güvenirlilikleri sorgulattırılmaktadır.

Suriye ile ilgili bütün olaylarda bu yaklaşım tarzını görmek mümkündür.

RF-4 uçağı hadisesinde Türkiye ye oynanan oyun ortadadır.

Türkiye nin BM ye ve NATO ya başvurması üzerine, ABD ve Rusya nın yaptığı

açıklamalar, Türkiye nin tezlerini zayıflatmış ve yöneticileri çok zor durumda

bırakmıştır. Olayın üzerine daha fazla gidilememiştir. Reyhanlı operasyonunda

da benzer bir durum meydana gelmiştir. Rus Dışişlerinden yapılan açıklama, bu

işi Suriye nin yapmadığı istikametindedir. ABD ise susmuştur; ya da zamanını

beklemektedir. O nedenle Türkiye yi yönetenler olayın sıcaklığında, acele ile

açıklama yapmamalıdırlar. Özellikle ilk açıklama, başbakan tarafından yapılmamalıdır.

Reyhanlı operasyonunu bu açıdan değerlendirmekte fayda

vardır. Reyhanlı olayında, Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri

Bakanı Davutoğlu, İçişleri Bakanı Güler, Devlet Bakanı Atalay, Devlet Bakanı

Arınç, Genelkurmay Başkanlığı ve Hüseyin Çelik açıklama yapmışlardır:

Hüseyin Çelik: Bunlar Suriye istihbaratıyla El

Muhaberat la irtibatı olan bizim kendi içimizdeki hainlerdir. Çok net bir

şekilde ortada. El Muhaberat la irtibatlı bizim kendi içimizdeki maalesef bir

terör örgütüdür. (1)

Devlet Bakanı Atalay: Saldırıyı düzenleyen örgüt ve

mensuplarının Suriye deki rejim yanlısı El Muhaberat örgütüyle bağlantılı

oldukları belirlenmiştir. Kişiler de büyük oranda bellidir. Plaka tespitleri

yapılmıştır. (2)

İçişleri Bakanı Muammer Güler: Saldırıyı düzenleyen

örgüt ve mensuplarının Suriye deki rejim yanlısı El Muhaberat örgütüyle

bağlantılı oldukları belirlenmiştir. Örgüt de bellidir, kişiler de büyük oranda

bellidir. Plaka tespitleri vesaire yapılmıştır. Hemen o depolardan

çıkartılarak olay yerine getirilip kısa süre içerisinde patlattıklarını tespit

ettik.   MOBESE kameralarıyla ilgili bir

sıkıntı yok, ama yeniden plaka okuma sisteminin geliştirilmesi gerekiyor. (3,

4)

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: Banyas katliamını kim

yapmışsa Reyhanlı saldırısında da onların ayak izleri var. (2)

Başbakan Yardımcısı Arınç:  Suriye El Muhaberatı olağan şüpheli

noktasındaki düşüncemizdir. Suriye tarafından planlanıp icra edildiğini

gösteriyor. (5)

Genelkurmay Başkanlığı: Reyhanlı da meydana gelen, insanlıktan

nasibini almamış, vicdanı kararmış, gözünü kan bürümüş odaklar tarafından masum

kişilere yönelik olarak yapılan menfur saldırıyı şiddetle kınıyor, hayatlarını

kaybeden vatandaşlarımıza Allah tan rahmet, aile yakınlarına sabırlar,

yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. (1)

Başbakan Erdoğan: olay kesinlikle rejimle alakalı bir

olaydır. Rejim bu işin arkasındadır. Bu belli. Ama rejimin Türkiye de tabii

uzantıları var. Bu uzantılar üzerindeki çalışmalar derinleştirilerek devam

etmektedir. (6)

Bütün bu açıklamalarda en ihtiyatlı davranan Genelkurmay

başkanlığı olmuştur.

Yöneticilerin açıklamaları arasında MOBESE, plaka ile

ilgili bilgiler arasında tezat olmuş olmasını bir tarafa bırakırsak eylemi

yapan belli demektir. O zaman soru şudur: Elimizde bu işi yapanın Suriye

olduğuna ilişkin belgeler kesinse niçin uluslararası hukuk harekete

geçirilmemektedir   Türkiye NATO

müttefiki olduğuna göre niçin 5. Maddenin yürürlüğe konması için harekete

geçilmemektedir Eğer Suriye Devleti bu işin arkasında ise Türkiye bunun

cevabını askeri olarak verme gerekmez miydi Bütün bu girişimlerin yapılmamış

olmasının sebebi nedir

Yoksa bu operasyon geçen haftaki yazımızda ifade

ettiğimiz Rusya-ABD konsorsiyumu tarafından mı gerçekleştirilmiştir   Eğer böyle ise yanlış hedef göstermeyin. Ana

düşmana yönelin, planları, tuzakları usulüne uygun olarak deşifre edip kamuoyu

oluşturun, milleti daha sıkıntılı günlere şimdiden hazırlayın.

Reyhanlı dan sonraki Taksim e kışla yapılmasına mani

olmak için Türkiye sathında yürütülen operasyona bu açıdan bir bakın. Türkiye,

yeniden 1968 dekine benzer bir sürece sokulmak istenmektedir. Amerikancı

Demirel , ABD isteklerine karşı çıkıp taviz vermediği ve Sovyetlerle antlaşma

(Seydişehir Alüminyum tesisleri, İskenderun demir çelik, Aliağa rafinerisi)

yaptığı için ABD tarafından, ABD nin yerli işbirlikçisi güçler aracılığıyla, 12

Mart muhtırası ile düşürülmüştür. Bunu unutmayın.

O nedenle Türkiye yeni krizlere hazır olmalıdır. Bunun

için Başbakanlık bünyesinde Kriz Yönetme Merkezi kurularak rastgele

açıklamalara mani olunmalı, Kriz tek merkezden dengeli bir şekilde

yönetilmelidir. İstihbarat örgütleri arasındaki güven bunalımı ortadan

kaldırılmalı, Devlet kurumları arasındaki çatışma durdurulmalıdır. Böylelikle

etkin bir Karşı psikolojik harekât yürütmek, sağlanmış olur.

Sonuç: Çok Tefekkür Etmek ve Az Konuşmak

Devlet Kurumları arasındaki güven bunalımını ortadan

kaldıracak olan irade, başbakandır. Toplumsal gerilimi düşürme sorumluluğu da,

öncelikle başbakanın omuzlarındadır. Küresel güçlere direnecek bir siyasi

irade, öncelikle ülkesinde birlik beraberlik ve dayanışmayı sağlamak

zorundadır. Muhalefeti partilerini, milletvekili çoğunluğuna dayanarak yok

saymak en büyük yanılgıdır. Oy her şey değildir ve de asıl güç de değildir. Ne

iktidarın yaptığı ya da yapmak istediği her şey doğrudur. Ne de muhalefetin

söylediği her şey yanlıştır. Veya bunun tersi.

Başta Başbakan olmak üzere herkes fay hattı oluşturacak

bir dil ve söylemden kaçınmalıdır.

Hepimiz olaylar üzerinde çok tefekkür etmeli ve az

konuşmalıyız.

 Ve Gereğini

yaptığımızda;

Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa

onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara

hazırlanmış düzen vardır. (14 İbrahim 46)

Kaynaklar

1- Star 12.05.2013

2- Zaman 12.05.2013

3- NTVMSNBC 12.05.2013

4- Cumhuriyet 16.05.2013

5- BBC 13.05.2013

6- NTVMSNBC 13.05.2013