Referandum ile de imtihan edersin Allah’ım

Abone Ol

Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c)’a hamd ederim. Salât ve selâm, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’ya, âline ve sahabelerine olsun.

Sorular vardır, insana yolunu buldurur. Sorular vardır insanı karanlığa, sapıklığa, helak olmaya götürür. Mümkün olanı soranlar ve doğru cevaplarıyla iş görenler kurtuluşa ererler. ENBİYA SÛRESİ 7: “…Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz.” Bilinmesi mümkün olan bir şeyi bilmeyen insan, onu bilene sorar, öğrenir, o bilgi ile işini görürse rahatlar. Mümkün olmayanı soranlar ve aldıkları anlamlı cevaplar ile tatmin olmayanlar ise helak olup giderler. BAKARA SÛRESİ 108: “Yoksa siz de (ey Müslümanlar), daha önce Musa’ya sorulduğu gibi peygamberinize (anlamsız) sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı (din ve düzen olarak İslam’ı) küfür ile (faizci, maddeci kapitalist düzen ile) değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan (din ve düzenden) sapmış olur.” Bizim görevimiz mümkün olanı sormak ve bilinmesi gereken manayı idrak etmektir. Biz, neyiz, kimiz, ne yapıyoruz, niçin yapıyoruz, nasıl yapıyoruz? Bu sorulara verilecek doğru cevaplar, bizi aradığımız saadete taşıyacaktır. İnsanın önünde iman ve inkâr olmak üzere iki yol vardır. Bu iki yolun sonunda varılacak bir menzil vardır. İnsan düşünürse, aklını Kur’an ve Sünnet ile işletirse, varacağı menzil saadet menzilidir. İnsan düşünmezse, aklını heva ve hevesat ile işletirse varacağı menzil azap menzilidir. Düşünen bir insan “İmana” evet, “İnkâra” hayır der. Helal olana evet, haram olana hayır der. İyiye, güzele, doğruya, faydalıya, adalete evet, kötüye, çirkine, yanlışa, zararlıya, zulme hayır der. İnsan, mümkün olan veya mümkün olmayan sorular sorabileceği gibi, kendisine de mümkün olan veya mümkün olmayan konularda sorular sorulabilir. İnsanlar, kendisine sorulan her soruya ya evet veya hayır diye cevap verirler. Yine insanlar, kendilerine yapılan bütün olumlu veya olumsuz tekliflere de ya evet veya hayır derler. Allah Teâlâ, insana İslam’ı, şeytan ise batılı teklif eder. İnsan, Allah Teâlâ’nın teklifine evet, şeytanın teklifine hayır derse kazanır. Yine insan, Allah Teâlâ’nın teklifine hayır, şeytanın teklifine evet derse kaybeder. Çünkü insanı, tercihlerinden dolayı mükâfatlandıracak veya cezalandıracak olan yalnız Allah Teâlâ’dır.

REFERANDUM DA BİR İMTİHANDIR

Son zamanlarda ülkenin neredeyse tek gündemi 18 maddede yapılacak anayasa değişikliği ile ilgili referandum konusudur. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın dediği gibi, bu anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kuruluyor ve devlet otoritesi bu sayede tek elde toplanıyor. Yani “tek kişilik hükümet” dönemine geçiliyor. Geçilecek de ne olacak? Türkiye’nin bütün mukadderatı bir tek kişiye emanet edilecek. Bu tek kişinin denetlenmesi, hem konulan oranlar ve hem de TBMM’yi seçime götürme vesayeti sebebiyle mümkün olmayacaktır. Bir “Korku İmparatorluğu” kurulmak isteniyor. Muhalifler sindiriliyor, hayırcılar baskı altına alınıyor. Bir Müslüman’a “içki içer misin?” diye sorsalar adam, ola ki biri duyar diye HAYIR demekten çekiniyor. Getirilen sistem bir başkanlık sistemi değil, tek kişilik hükümet sistemidir. Bu model bu haliyle, bu yetkiyi kullanacak kimse için de zararlı bir şeydir. Millet olarak ağır bir imtihanın içindeyiz. Bu imtihanı başarıyla vermek zorundayız. Rejim değişmiyor. Mevcut faizci kapitalist nizam olduğu gibi korunuyor. Sadece hükümet etme şekli değişiyor. Eskiden biz daha zor eziliyorduk, şimdi daha kolay ezileceğiz. Çünkü bu getirilen sistem, hakem olan başkanlık sistemi değil, korkutan, sindiren, gardiyan devlet zihniyetini hortlatacak olan bir başkanlık sistemi özelliği taşıyor. Bu da bizi ürkütüyor, tedirgin ediyor. Bu referandum da bir imtihandır. Bununla biz imtihan oluyoruz. Vereceğimiz karar, hesap gününde sevap hanemize yazılacak faydalı bir amel olmaz ise kaybedenlerden oluruz. Bunun için Milli Görüşçüler ve Saadet Partililer olarak bu değişikliğe EVET diyemiyoruz.

İSLAM VE BAŞKANLIK 

İnsanlık için önemli olan İslam’ın “din ve düzen” olarak yaşanır halde olmasıdır. Çünkü bütün insanlık İslam’ın kabul ettiği doğru hak anlayışı üzerine bina edilecek “Adil Bir Düzen” ile saadet bulabilir. Bunun dışında insanlığın saadetini sağlayacak başka bir yol da yoktur. Başkanlık sistemi ve diğer bütün hükümet etme biçimleri, şayet insanlığın iki cihan saadetinin tek çaresi “Adil Bir Düzeni” yürütmeyi esas almıyorsa bu yönetme biçimlerinin hepsi insanlık için zararlı olur. Çünkü İslam’ın hak anlayışına dayanmayan bütün düzenlerde yönetimin temeli kin, nefret ve intikam esasına dayanır. Bugün dünyada tatbik edilen rejimlerin tamamının temelinde kin, nefret ve intikam vardır. Bu özellikten dolayı bütün insanlık, ırkçı emperyalizmin kurduğu “zulüm düzeni” sebebiyle zelil ve perişan bir haldedirler. 15 yıl ülkeyi idare eden AK Parti “faizci kapitalist zulüm düzenini” yürüttüğü için büyük bir ekonomik yıkım yaşanmaktadır. AB’nin talep ettiği yasaları çıkararak büyük bir manevi tahribata sebep oldular. Ayrıca uyguladığı işbirlikçi dış politika sebebiyle de büyük bir facianın içine sürüklendik. Şimdi Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçince bütün bunların hepsi değişecek mi? Lütfen düşünerek cevap verelim. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilince, manevi tahribata sebep olan AB yasaları iptal edilip yerine inancımızın din ve ahlak düzeni ikame edilecek mi? “Faizci kapitalist ekonomik düzenin” yerine “adil ekonomik düzen” kurulacak mı? Materyalist eğitimin yerine maneviyatçı eğitim esas alınacak mı? İnancımızın benimsediği “adil hukuk sistemine” geçilecek mi? Bizim okumalarımıza göre Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinde bunların hiçbirisi olmayacak. Mevcut düzen olduğu gibi devam edecektir. Yapılan gelen yanlışlıklar daha kolay yapılır hale gelecektir. Biz niçin bu günaha ortak olalım beyler. Selam hidayete tabi olanlara…