Sözün doğru olması önemli ama söylendiği yer de çok

önemli.

Davetlerin en mükemmeli olan Ezanı tuvalette

okuyamazsınız.

Merhum Seyyid Kutub, Kelime-i Şehadeti, Kur an ın

anlattığı şekilde dünya insanına anlatmaya çalıştığı için Mısır devlet başkanı

tarafından idamına karar verilir.

Halbuki Nasır ve onun emrindeki Hakimler, namazlarını

kılan, Ezan okunurken Şehadetleri tekrarlayan insanlardı ve onlar idam kararı

vermişlerdi.

İdam edileceği günün sabahı Mısır ın en tanınmış İslam

alimini hapishaneye gönderirler ve Şehadet kelimesini Peygamberimizin anladığı

şekilde anlatmaya çalışan mücahide Şehadet getirtmesini isterler.

Kralın, Padişahın, Cumhurbaşkanının, kabile şefinin emrindeki

adama ilim adamı denmez.

Kişi eğer bilim adamı ise kralın emrinde değil, bilimin

emrinde olmalı.

İlim adamı ise bütün ilimlerin kanunlarını koyan Allah ın

emrinde olmalıdır.

Mısır ın kralı Nasır, tanınmış birini göndermekle halkın

yanında Seyyid Kutub u aşağılamayı ve hakimin kararının haklılığını

vurguluyordu.

Gönderilen adam, Seyyid Kutub a Biraz sonra öleceksin,

son kelimen Eşhedü en la ilahe illallah, Muhammedün rasülüllah olsun der.

Seyyid Kutub da ona Ben, bu kelimeleri, Allah rasülünün

anladığı şekilde söylediğim için idam ediliyorum diye cevap verir.

Kaynağını görmedim ama kaynak olmayan bazı kitaplarda

yazdığına göre Şeytan bir gün Hazreti İsa ile karşılaşır ve Bir defa olsun

benim dediğimi tutmadın demiş.

Hazreti İsa aleyhisselam da ona Bir defa doğru teklifle

gelmedin ki demiş.

Şeytan- La ilahe İllallah de diye teklifte bulunmuş.

Hazreti İsa aleyhisselam- O benim devamlı söylediğim

zikrimdir. Ancak şu anda sen teklif ettiğin için söylemeyeceğim demiş.

26 Yıllık resmi görevim esnasında müftülükten gönderilen

hiç bir hutbeyi veya vaaz konusunu okumadım.

Çok güzel ve doğru yazılmış hutbeler de vardı. Ama işime

müdahale olarak gördüm ve okumadım.

Hâlâ bu uygulama devam ediyor.

Konu belirleyip hutbe göndermek ve aynı konu olmak şartıyla

kendilerini serbest bırakmak bile müdahaledir.

Yalnız camiler değil, Kabe miz kontrol altında.

Konuşacak adamları ve konuları kral belirler.

Türkiye nin en yetkili kabul edilen kişisi bile Haremi

Şerif içinde konuşma yapamaz.

Pakistanlısı da yapamaz, Yemenlisi de yapamaz.

Hani, krallara medhiye yazan şairlerin ağzı doluncaya

kadar inci doldururlarmış.

Şair onu taltif olarak alırmış ama aslında şairin ağzı

kapatılırmış.

Bizim yalnız ağzımız değil, aklımız da gönlümüz de

kapatılıyor.

Müslüman insanın iktidar olmasını İslam ın iktidarı

zannediyoruz.

Rotası Vaşington a çevrilen geminin kaptanı ister sağcı,

ister solcu, ister komünist, isterse Budist olsun hiç farketmez.