Kur’an-ı Kerim’de, “Kim, Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur…” (Nisa, 80) ve “… Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının…” (Haşr, 7) ayetleri Peygamberimize itaatin önemini belirtmektedir. Kur’an’da, “O hevâdan (kendi nefsinden) konuşmaz. Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahiy iledir” (Necm, 3-4) denilmek suretiyle Peygamberimizin sözleri ve açıklamaları teminat altına alınmıştır.

Allah-u Teâlâ Peygamber Efendimize (S.A.V.) ittiba etmeyi emrederek şöyle buyurmuştur: “(Ey Muhammed) Deki: Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” (Âl-i İmrân, 31), “Kim Resulüne itaat ederse muhakkak ki Allah’a itaat etmiş olur” (Nisa, 80) buyrulmaktadır. “(Ey Muhammed)! Deki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resulüne, o ümmi Peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 158) ayetiyle Peygambere uymanın önemi vurgulanmaktadır.

Peygamberimizin (S.A.V.) misyonu, Kur’an’ı öğretmek, açıklamak ve yaşayarak uygulanabilirliğini göstermektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, “Biz, o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Rasûlüm, sana da Kur’an’ı indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara anlatasın olur ki; iyice düşünürler” (Nahl, 44) ve “Biz kitabı (Kur’an’ı) sana ancak, onlara, hakkında ayrılığa düştükleri hususu açıklayasın ve onu iman eden bir millete doğru yolu gösterici, rahmet sunucu olsun diye indirdik” (Nahl, 64) buyrulmaktadır.

Yine Peygamber Efendimizin (S.A.V.) misyonunu belirtmek için, “Daha önce sapıklık içinde olsalar da, onlara ayetlerini okusun, kitap ve hikmeti öğretsin…” (Cuma, 2) ve İbrahim ve İsmail’in (A.S.) duasında, “Ey Rabbimiz, bir de onlara kendilerinden bir Peygamber gönder de, senin ayetlerini onlara okusun. Kitabı ve hikmeti öğretsin. Onları tüm kötülüklerden arındırsın. Sen Aziz ve Hâkim’sin” (Bakara, 129) denilmiştir. Demek ki Kur’an’a göre Peygamber Efendimizin misyonu, gönderildiği kavme “kitabı (Kur’an’ı) ve hikmeti” açıklamak, öğretmek ve uygulanabilirliğini göstermektir.

Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in (A.S.) duasında, “Ey Rabbimiz, bir de onlara kendilerinden bir Peygamber gönder de, senin ayetlerini onlara okusun. Kitabı ve hikmeti öğretsin. Onları tüm kötülüklerden arındırsın. Sen Aziz ve Hâkim’sin” (Bakara, 129) denilmiştir.

Peygamber Efendimizin (S.A.V.) Kur’an’ı açıklama, pratik hayatta uygulama ve bize aktarma görevini yok sayarak Kur’an’ı bağlamından kopartmakta ve 15 asırlık İslam anlayışına darbe vurmaktadır. Kur’an’ın “mübin/açık” olduğu iddiasıyla ortaya çıkan ve hadisleri inkâr eden bu zihniyet, Peygambere layık görmedikleri Kur’an’ı açıklama yetkisini kendilerine layık görerek, kafalarındaki dini inşa etmeye çalışmaktadır. Bir yandan binlerce yıllık birikime “uydurulmuş din” kulpu takarak kendi uydurdukları dinin zeminini oluştururken; diğer yandan Peygamber Efendimizin (S.A.V.) hadislerinin güvenilirliğini sorgulamakta ve hadisleri rivayet eden sahabenin güvenilirliğini zedelemekteler.
(Devam edecek.)