Niyetlerin tashihi, amellerin tashihinden daha öncelikli ve önemlidir. Bu evleviyyat fıkhının (öncelikler fıkhının) önemli bir kaidesidir.
Meşhur niyyet hadisi, İslam’ın temelini teşkil eden hadislerin ilkidir.
Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifleri, her biri birer hikmet pınarı, hakikat ve marifet denizidir. Hakikati arayanlara hidayet levhaları, fitne dalgalarından kurtaran Nuh’un gemisi, zahiri ve batıni düşmanlarından koruyucu bir zırhtır.
Ebu Dâvud şöyle demiştir: "Rasulüllah'tan beş yüz bin hadis yazdım. Bunlardan hükümler konusunda dört bin sekiz yüz hadis seçtim. Zühd ve takvâya dair hadislere gelince; bir kimseye bunlardan dini için aşağıdaki dört tanesi yeter:
1) Ameller niyetlere göredir.
2) Helâl ve haram bellidir.
3) Kişinin kendini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesi Müslümanlığının güzelliğindendir.
4) Sizden biriniz, kendisi için sevip arzu ettiği şeyi mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamaz." hadisleridir.
Bu dört hadise ilaveten önemine binaen "Kim bizim dinimizde olmayan bir şeyle amel ederse [bidat işlerse] o reddolunmuştur" hadis-i şerifini beşinci hadis-i şerif olarak zikredebiliriz.
Her birisi müstesna kıymeti haiz olan Efendimiz'in bu hadisleri ulemanın pek çoğunun "Medarul İslam hadisleri" diye haber verdiği (yani İslam’ın temelini teşkil eden hadisler) hadislerdir.
Bunların ilki niyyet hadisidir. Çünkü amellerin kabulü ve kıvamı niyetlere bağlıdır.
“Ameller ancak niyetlere göredir. Herkese ancak niyet ettiği vardır. Artık kimin hicreti, Allah ve Resulü’ne ise hicreti de Allah ve Resûlü’nedir. Ve her kimin hicreti de elde edeceği dünya veya nikâhlayacağı kadın için ise hicreti ancak hicret ettiği şey içindir.”
(Buhari, Müslim)
Niyyetin iki vazifesi vardır;
Birincisi: Amelleri birbirinden ayrıştırmak.
İkincisi: Âdetleri iyi niyetle ibadet ve salih amellere çevirmek.
İyi niyyet, haramları ve günahları meşrulaştırmaz. Haramları iyi niyetle yapmak mazeret kabul edilmez. Hatta denilir ki; cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.
Müminlerin niyeti, amelinden daha hayırlıdır. Çünkü amellerin yok edicisi ve yıkıcısı vardır ama niyetin yok edicisi yoktur; yeter ki iman dairesinden kişi dışarı çıkmasın.
Günümüzde Müslümanlar, Allah'a karşı hüsnüzan besleyerek ona karşı niyetlerini düzeltecek olsa her şey düzelmeye başlayacaktır. İnandım dediği Allah'a tevekkül edip onun güç ve kudretini hissederek O’na güvenmek suretiyle niyetini düzeltmiş olsa düşmanlara karşı Allah'ı yâr ve yardımcı olarak bulacaktır.
Niyyet hadis-i şerifinin ışığında özet olarak şunları arz edelim;
1- Bu hadis-i şerif hakkında Abdurrahman Bin Mehdi şöyle demiştir: “Kim bir eser yazmak isterse bu hadis-i şerifle başlasın. Şayet ben konular içeren bir eser yazsaydım; her konunun başına bu hadis-i şerifi yazardım.”
Buhari Şerif’in, İmam Nevevi’nin El-Erbein isimli kıymetli kırk hadisinin bu hadis-i şerifle başlaması da bu manadandır. Alfabetik olduğu halde İmam Suyuti’nin Camiu’s-Sağir adlı hadis külliyatına bu hadisle başlaması bu minvalden hareketle olsa gerek…
2- İmam Şafi, "Bu hadis-i şerif, ilmin üçte biridir" demiştir.
3- Niyyet, ibadetleri birbirinden ayrıştırır ve nice âdetleri ibadetlere dönüştürür.
4- “İnsanlar, niyetlerine göre haşrolunurlar.” (İbn-i Mace)
5- Yahya Bin Ebi Kesir: “Amelleri öğrendiğiniz gibi niyetleri de öğreniniz çünkü niyetler, amellerden daha tesirlidir.”
6- Mutarrif Bin Abdullah: “Amellerin ıslahı niyetlerin ıslahı ile alakalıdır.”
7- İyi niyet, haramları meşrulaştırmaz, temel konulardaki cehalet şeran da mazeret sayılmaz.
8- “Esas muhacir Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak durandır. (Buhari)
9- Abdullah b. Mübarek, "Nice küçük amel vardır ki; niyyet sebebiyle büyür. Nice büyük amel vardır ki; niyyet zayıflığı sebebiyle küçülür."
Niyet, kalbin ameli olduğu için paha biçilmez bir değerdir. Bedeni yapılan amellerin ruhu, kalpteki niyyet ve ihlastır. Tabiin dönemi Müslümanlar, çocuklarını sahabelere arz ederken; "Efendim! Biz, bunlara Kur'an okumayı ve nasıl namaz kılacaklarını öğretiriz, bizim sizden isteğimiz; onlara kalbinizdeki niyyeti ve ihlası öğretin" diye teslim ederlerdi.
O zaman, lafızdan manaya; bedenden kalbe ihlas ve niyet boyası ile boyanmak lazım.
Ömer Arif