Gazze, Arakan, Doğu Türkistan, Mısır, Yemen, Tunus, Sudan, Bosna Hersek ve daha nice İslam beldelerindeki Müslümanlar, çeşitli sıkıntılar içinde var olma mücadelesi veriyor.
Bu sebeptendir ki, uzak diyarlardan aldığımız haberler hep kara, içimiz hep buruk, moralimiz hep bozuk.
Yine de ‘Müslüman ümidini kaybetmez’ kaidesi gereğince, Rabbimizden, bizi İslam düşmanlarına karşı muzaffer kılması için mücadele ve dua halindeyiz.
Manzaranın karanlığına inat gönül coğrafyamızda nadiren de olsa tebessüme vesile olan gelişmeler yaşanmıyor da değil.
Bunlar, Müslümanlara moral veren, umut vaat eden nitelikte gelişmeler.
İki gün önce, 5 Ağustos’ta birinci yıl dönümü kutlanan Bangladeş devrimi gibi.
Zira geçtiğimiz yıl 5 Ağustos’ta diktatör Şeyh Hasina Vecid’i etkili bir ayaklanma ile devirmeyi başaran Bangladeşliler, devrimin birinci yılını büyük bir coşku ile kutluyorlar.
Hindistan’a kaçmak zorunda kalan Başbakan Hasina’nın elinden ne zulümler görmedi ki Bangladeş’in çilekeş halkı.
Açlık, yoksulluk, işkence, cinayetler, cezaevlerinde çile dolu mahkûmiyetler ve idamlar.
Erbakan Hoca’nın, “Zulüm ebedi olamaz, kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır” sözüyle beyan ettiği üzere, Bangladeş’te tam anlamıyla bir zulüm düzeninin imhası gerçekleşti 5 Ağustos 2024 tarihinde.
Sevinin, kutlayın, yüreklerinizin derinliklerinden gelen coşkuyu cömertçe meydanlara serin, yılların mazlumluğunu üzerinizden atın, bütün sevinçler bütün güzellikler hakkınızdır, Bangladeş’in güzel Müslümanları.
Mazlumlara, mustazaflara ebediyen zulmedeceğini zanneden diktatörlere güçlü bir mesaj olsun “Allah-u Ekber” nidalarınız.
Bangladeş’te 15 yıl başbakanlık yapan Hasina Vecid, lideri olduğu Awami Birliği’nin zulüm politikalarına muhalefet eden Cemaat-i İslami başta olmak üzere bütün siyasi oluşumları düşmanlaştırdı, onlara şiddetin ve şirretliğin her derecesini uyguladı, “biz de insan gibi yaşamak istiyoruz” diyen Bangladeşlileri, boğazlarına çöken bir karabasan gibi adeta nefessiz bıraktı.
Bangladeş’in en etkin Müslüman topluluğu olan Cemaat-i İslami Partisi, liderleri ve tüm mensuplarıyla birlikte, Hindistan’ın İslam düşmanı rejiminin yönlendirmesiyle Hasina hükümeti tarafından hedef tahtasına oturtuldu.
Cemaat-i İslami Hareketi’nin liderleri ve mensupları, 1971 Bağımsızlık Savaşı’nda Pakistan’la iş birliği yapmak suçlamasıyla mahkûm edildiler.
Bu bir nevi ‘vatana ihanetle’ eş değer bir suçlamaydı. Olayın aslı ise tamamen Hindistan düzmecesi bir siyasi davadan ibaretti, zira hiçbir şiddet olayına dâhil olmayan Bangladeş Cemaat-i İslami’nin ana gayesi Pakistan ve Bangladeş Müslümanlarını bir arada tutmak, bölünmeyi önlemekti.
Teşkilat, bu birleştirici tutumuyla gerek Hindistan için gerekse Bangladeş’in laik idarecileri için açık bir tehdit oluşturmaktaydı. Zira bölge Müslümanlarının bölünüp parçalanması ve zamanla yok olması Hindistan rejiminin ana gayesiydi.
Cemaat-i İslami’nin onursal lideri Gulam-ı Azam, 2014 yılında cezaevinde şehit olduğunda 92 yaşındaydı. Cemaat-i İslami’nin öncü liderleri olan Abdulkadir Molla, Mir Kasım Ali, Muhammed Kamaruzzaman, Ali İhsan Mücahit ve Motiürrahman Nizami de, 2013-2016 yılları arasında Hasina rejimi tarafından idam edilmek suretiyle şehadet şerbetini içtiler.
Bangladeş’teki mevcut devrimi bir ‘İslam devrimi’ olarak okumak doğru olmaz lâkin diktatörlerin zulümlerinden çok çeken Bangladeş Müslümanları için bir ‘huzur dönemi’ olarak değerlendirmek isabetli bir tespit olabilir.
Son bir uyarı; devrimi gerçekleştirmekten daha zor bir şey varsa o da devrimi kalıcı hale getirmektir. Teyakkuzda kalmalı, zira Mısır ve Tunus örneklerinde olduğu gibi devrik diktatörlerin devlet kademelerine sinmiş kalıntıları ‘karşı devrim’ hamlesi için her an hazırda bekliyor olabilir.
Şehitlerin aziz ruhları huzurla dolsun, İslam yurdu Bangladeş, Müslümanların ilelebet huzur içinde yaşayacağı nice baharlara ulaşsın.