
Orta Doğu’da yaşanan son gelişmeler “ateşkes” teriminin literatürdeki anlamının çoktan değişmesi gerektiğini ciddi ispatlarla ortaya koyuyor. Bunun sebeplerine geçmeden önce birkaç otoriter siteden ateşkesin ne anlama geldiğini aktarmak istiyorum. Bakınız, ateşkesin anlamını sorguladığımızda kaynaklardan hangi sonuçlar çıkıyor.
Evrensel bilgi kaynağı “Wikipedia sitesi” ateşkesi “Savaşan taraflar arasındaki her türlü saldırının geçici veya kalıcı olarak durdurulması” olarak tanımlarken, Britannica Ansiklopedisi’nin tanımına göre ateşkes “İki veya daha fazla savaşan taraf arasındaki aktif düşmanlıkların sona erdirilmesine yönelik bir anlaşma” olarak izah ediliyor. Türk Dil Kurumu’nda ise ateşkesin sözlük anlamı “Savaşan iki kuvvetin karşılıklı olarak savaşı durdurması” şeklinde geçiyor. Üç otoriter kaynağın “ateşkes” tanımı da, savaşın, cinayetlerin ve katliamların durması/durdurulması gerektiğine dair kesin ve ortak bir kanaat ortaya koyuyor.
Son günlerde Filistin ve Lübnan’da yaşanan elim hadiseler, savaş suçlusu İsrail’in ateşkes kavramına bambaşka bir tanım kazandırdığını gösteriyor. Peki nedir bu tanım? İsrail’in yeniden tanımladığı ateşkes terimi; “savaşı ve soykırımı, kimsenin onayına ve vetosuna gerek duymaksızın, keyfi istediğinde başlatıp keyfi istediğinde durdurma işlemi” olarak kayıtlara geçebilir.
Malumunuz İsrail rejimi, özellikle son iki yılda Orta Doğu’da son yüzyılın en büyük vahşetini sergiledi. Gazze’ye ve Lübnan’a tüm gelişmiş silahlarıyla soykırım operasyonu başlatan Siyonistler, her iki İslam ülkesinde 100 bine yakın Müslüman’ı şehit etti. Hiçbir insani değer ve hukuk kuralı tanımayan bu terör oluşumu, önünü alamadığı küresel protestolar sonucunda 27 Kasım 2024’te Lübnan’la, 5 Ekim 2025’te de Filistin direnişiyle ateşkes imzalamak zorunda kaldı.
Hâlihazırda Filistin’de ve Lübnan’da yaşanan acı olaylar, “Bu nasıl ateşkes?” dedirten bir sonuç ortaya çıkarıyor. Geçtiğimiz hafta Lübnan’da ateşkesin birinci yıl dönümüydü. Resmi açıklamalara göre İsrail, binlerce kez ihlal ettiği ateşkes süresince 335 Lübnanlıyı katletti, 973 kişiyi ise yaralayarak hastanelik etti.
Gazze’deki durum ise Lübnan’dakinden daha da ağır;
Gazze Şeridi'nde 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını her gün ihlal eden İsrail ordusu, Filistinlilere yönelik saldırılarına aralıksız devam etti. Gazze'deki hükümet, İsrail ordusunun ateşkesin ilk 50 gününde 357 Filistinliyi şehit ettiğini duyurdu. Gazze’nin dört bir köşesinde eşkıya düzeni kuran İsrail, çocuk, kadın, yaşlı, engelli demeden önüne gelen bütün Filistinlilerin yaşamına kastetmeye devam ediyor.
Kış geldi; Gazzeliler hâlâ yırtık, derme çatma çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Gazze’ye girmesi gereken insani yardım tırlarının yüzde 10’u bile girebilmiş değil; ekmek yok, elektrik yok, içme suyu yok, ilaç yok, tıbbi ekipman yok. Ne hazindir ki tüm bu yardımların sınır kapılarından Gazze’ye girebilmesi için lanetli İsrail’in keyfi bekleniyor.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi Sözcüsü Jens Laerke, Gazze’deki mevcut durumla ilgili şöyle diyor: “Ateşkes olduğunda silahların susması ve bombaların düşmemesi gerekir. Bu gerçek bir ateşkes mi? Hayır, değil. Bombalar düşmeye ve ateşlenmeye devam ediyor. Yani hâlâ aynı, tam savaş koşulları altındayız ve bu saldırılar hâlâ Gazzelilere insani yardımları ulaştırmamızı olumsuz etkiliyor. Bu aynı zamanda Gazze Şeridi'nde her hareket ettiğimizde İsrail makamlarından izin almamız gerektiği anlamına geliyor.”
Peki bu durum karşısında, ateşkesin garantörleri ne yapıyor? Trump’ın ABD’sinin İsrail’den yana tavır alması tabiatın kanunu, ona yapacak bir şey yok. Peki Türkiye, Mısır ve Katar, İsrail’in sürekli olarak ateşkesi bozması karşısında neden etkili yaptırımlar ortaya koyamıyorlar?
Ateşkes kavramının bir ağırlığı, bir saygınlığı olmalı; böyle ateşkes olmaz, olmamalı. Arabulucu ülkeler Türkiye, Mısır ve Katar, Filistin’i boğulmaktan kurtarmak için, anlaşmadaki “garantörlük” haklarından faydalanarak daha fazla inisiyatif, daha fazla aksiyon almak zorunda.
Elinizde envaiçeşit devlet imkânı varken bu aksiyonları alabilmeniz gayet mümkün. Hadi hemen seferber olun, bâri bu sefer kurtarın Filistin’imizi…