Kadını yatak odasına, çocuk odasına ve mutfağa kapatılmış
ev-kölesi olarak değerlendiren; hatta evliliği ücreti ödenmeyen seks gören
modernizim; aileyi ataerkil aileden çekirdek aileye dönüştürmüş daha sonra ise
ailesi olmayan bireyler oluşturmuştur. Kadının iş alanı gözetilmeksizin çalışma
hayatına katılması ve çalışması aileyi zorunlu olarak çözmüştür. Bu çözülmenin
gerek yetişkinlerde gerek çocuklarda en ahlak bozucu sonuçları olmuştur. Nikâh
eşliğinde bir değeri olan kadın ve erkek; nikâhın değersizleştirilmesi ile
birer zevk aracına dönüştürülmüştür.
Modernizm kadın ve erkek algısında ben merkezli hedonist
bir dünya oluşturmuştur.
Eşler arasında sadakat kavramını zedelemiştir. Boşanmanın
kolaylaştırılması ve zihinsel anlamda nikâhın önemini kayıp etmesi ve başta
kürtaj olmak üzere hamileliği önleyici ilaç ve diğer yöntemlerin yaygınlaşması
ve tavsiye edilmesi; nikâhsız birlikteliğin önünü açmış ve zina eğilimli kadın
ve erkekleri cesaretlendirmiştir. Öyle ki cinsel ilişkiler 10 lu yaşlara kadar
gerilemiştir. Hamile kalmak korkusu olmayan kızlar/kadınlar; zevk eksenli
ahlaksız bir dünyayı oluşturmuşlardır.
Modernizmin en görünür yanı din ve ahlaki kurallardan
uzak olmasıdır. Tanrıyı, tarihi ve ahlakı birey özgürlüğü önünde engel gören
modernist algının sapkınlığını hangi şey durduracaktır. Tanrının öldüğünü
söyleyen ve dinin afyon olduğunu iddia eden bu süreçte; Ahlaki bozulmada
sürekli artış; birkaç kuşak önce ayıplanan, kötülenen, yasaklanan, onaylanmayan
ve kabul edilmeyen davranışların zaman içinde yavaş yavaş kabul görmeye
başlaması, hatta bir süre sonra özenilen, yaygın olarak uygulanan bir davranış
haline gelmesi çoğu insanın fark etmediği; son derece önemli bir sorundur.
Eşlerin birbirlerini kolayca aldatabilmeleri ve bunun günah olmaktan çıkarılması;
hatta kimi zaman her iki tarafın bunu kabul etmesi; bir Türk dizisinde rol alan
kadın oyuncunun eşi sanat adına karısının bir başka erkek oyuncu ile yatak
sahnesine izin verebileceğini, söylemesi, boşanmaların artması, yakın zamana
kadar ahlaksızlık olarak bilinen yaşam şekillerinin ve davranışların farklı
seçim , marjinallik adı altında sözde meşru görülüp yaygınlaşması, eşcinselliğin ve ensest ilişkilerin
sapkınlık anlayışından çıkarılıp doğal bir hal gibi görülüp kabul edilmesi
başta kadınlar olmak üzere insan türüne karşı girişilmiş bir suikast boyutunu
üstlenmiştir. Tüm bunlar modernist algının sonuçlarıdır.
Annelik fıtri, biyolojik ve fizyolojik olarak asli bir
vasıftır. Anne olamayan kadınların psikolojik sorunlar yaşadığı bir gerçektir.
Olmayan çocuk sevgisi ve boşluğunu köpek veya diğer hayvanlarla doldurmaya
çalışmaktadırlar. İnsanlık
ürememe/çoğalmama tehdidi ile karşı karşıyadır. Kariyer yapma ve annelik
sorumluğundan kaçma, cinselliği zirvede yaşama adına kadınlar; çocuk yapmaktan
kaçınmaktadırlar. Sperm bankalarının kurulması, spermlerin dondurularak ileriki
yaşlarda anne olabilme seçeneği, taşıyıcı kiralık annelik, çocuk satın alma
veya evlat edinme; hepsinden öte evliliğin önemini kayıp etmesi ve yük olarak
görülmesi insan üremesini tehdit etmektedir.
Modernist akıl kadının ruhunu ve bedenini soymuştur.
Kadın; çıplak hale gelmiştir, ağaç yaprakları bulamayacak kadar. Ahlakını ve
namusunu elinden almıştır. Kocasız etmiş, çocuksuz bırakmıştır. Evinden ve
sıcak yuvasından etmiş; iş yerinin ve eğlence alanlarının materyali haline
getirmiştir.
Modernist algının diğer adı şeytani algı olmalı!