Çocukluğumda büyükanneme, süslü bir elbise almış ve bu
renkli giysilerle on yaş daha gençleşebileceğini söylemiştik de, büyük annem
yaşının verdiği olgunlukla başını kaldırmış ve yetmişime merdiven dayadım,
kemiklerim zayıfladı saçlarım ağardı bu elbise bunları örtebilir mi evladım
diye çıkışmış ve yaşının adamı olmayan insan kusur işlemeye açıktır,
yetmişimde on beşimde görünmeyi istemem demişti. Bu sözü o zamanlar pek
anlayamamıştım. Ama bugün, ilerlemiş yaşına rağmen gençlerle yarışa çıkan ve bir
genç gibi oturup kalkan ergen yaşlıları görünce büyükannemin ne kadar manalı
bir söz söylediğini anlayabiliyorum.
Bugün insanlarımızın ret ettiği, yok saydığı bazı
kavramlar var ki, yaşlılık bu kavramların başında geliyor. İnsanlar, yaşlılığı
büyük bir kayıp ve zarar olarak görüyor ve adeta kaçıyorlar. Bir yarışın
içindeler. Yaşlılığın izlerini silmek ve torunları ile aynı kulvarda koşturmak
istiyorlar. Karşınızdaki kişiye yaşınız kaç diye sorsanız cevabı Sence kaç
gösteriyorum oluyor. Bu durumda karşı tarafın duymak istediği şeyi hissediyor
ve göründüğünden çok daha genç bir yaşta olduğunu ifade ediyorsunuz. Yani
kandırıyor ve egosunu şişiriyorsunuz. Be kardeşim, istediğin kadar yüzüne
botokslar yaptır, ayda bir güzellik merkezlerine git, kaşın gözün kirpiklerin
kırışıklıkların için gitmediğin yer kalmasın. Peki bütün bunların sonucunda ne
olacak İfade edeyim, yaşlanıyorsun ve öleceksin !
Günümüz insanının endişelerini tetikleyen üç şey var.
Yaşlılık, yoksulluk ve ölüm Özellikle yaşlanma korkusu ile hayatı kendine
zehir eden hanımlar, vaktin büyük bir kısmını güzellik merkezlerinde geçiriyor,
biraz daha genç görünebilmek için bütün çarelere başvuruyor. Botokslar
yaptırıyor, anti-agig ürünlere yöneliyor ve asli özelliklerini kaybediyorlar.
Çünkü yaşlanmak onlara, ölümü ve dışlanmayı beğenilmemeyi çağrıştırıyor. Bu da
insanlarımızın en korktuğu şey
Eskiden yaşlı deyince olgun ve bilge kimseler akılımıza
gelirdi. Bu hanımlar, yüzlerindeki çizikleri hatıralarını taşıyan birer iz,
beyazlayan saçlarını Allah ın bir rahmeti, güç yitimi ve yorgunluk hallerini
ise ölümün ayak sesleri olarak görür ve Allah a sığınırlardı. O yüzden
yaşlılarımız daha sabırlı, daha anlayışlı daha bilge olurlardı ve biz onların
yüzlerine baktığımızda Allah ın rahmetini görürdük. Çantalarında kazaya kalan
namazlar, helallik alınacak isimler ve yapılacak hayır hasenatın listesi
olurdu., Ama artık, ak saçlı nur yüzlü ve Allah korkusu ile yaşayan o bilge
yaşlılarımız yavaş yavaş kayboluyor. Modern yaşlılar yaşlarının verdiği
olgunluğu taşımak yerine on beşinde gençlerle boy ölçüşmek, ölümden ve
kendilerinden kaçmak istiyorlar.