Hakim paradigmaya hizmet etme misyonunu kuşanmış medya

zihniyetinin ilk ve birincil görevi toplumu bu yönde değiştirecek enstrümanları

ortaya koymak, zihinlerde algı değişikliklerini gerçekleştirmek ve kendilerine

göre steril olan, dokunulmaz olan ortamlar oluşturmaktır. Manipülasyon sanatı

işte burada başlar Masa başında topluma kendilerince deli gömleği giydirmeye

kalkışan toplum mühendisleri, her türlü ince ayarı verdikleri haberlerle,

yorumlarla, değerlendirmelerle insanların beyinlerine nakış nakış farklı

kisveleri yerleştirmeye başlarlar. Bir şekilde rıza üretirler Küçük

operasyonlarla narkozlayarak, insanların sürekli derin bir uyku modunda

olmasını sağlarlar. İri tirajlı medyanın genel karakteristiği bu felsefe

üzerine kurgulanmıştır. En küçük haberlerinde bile kendi steril ortamlarına

dokunulmayacak, erişilmeyecek bir operasyon, ameliyat vardır.

Şu anda seçim ortamında değiliz Ama önümüzde yerel

seçimlerle ilgili bir süreç var. Daha şimdiden, adına ne derseniz deyin kamuoyu

araştırma, anket şirketlerinin Bugün seçim olsa şeklindeki yutturmacalarını

gazetelerde okuyoruz İnanın, bu manipülasyon zirvesi anketleri okudukça gülme

krizine giresimiz geliyor. Toplumu biçimlemek, zihinlerde bazı şeylere karşı

yönelme harekatı sağlamak için, neleri kullandıklarını, hangi soruları sorarak

bir şeylere varmak istediklerini görmek, bizleri hem güldürüyor, hem

sinirlendiriyor.

Medyanın görevi bu olmamalı Medya, yalın gerçekleri

ortaya koyarak insanların bilgi ihtiyaçlarını gidermeli. Yorumlar elbette

olacak, bir kanaatin ortaya çıkması yönünde kamuoyunun önünde yürüyen,

kamuoyunu aydınlatması gereken kanaat önderleri ve yazarlar elbette çıkacak.

Ama bu yorumlar ve kanaatler asla ve asla kamuoyunu biçimlemek arzusuyla

gerçekleşmeyecek.

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalında Reha

Muhtar ı seyrediyorum Konu, Alman yayın organı Der Spiegel in Taksim Gezi

Parkı olaylarıyla ilgili Türkçe yayın yapması ve Türkiye yi etkilemeye çalışıp

çalışmaması meselesi Reha Muhtar kızmış, öylesine sert bir yazı kaleme almış

ki, yazıyı okuduğunuzda kendisine hak veriyorsunuz. Diyorsunuz ki, Ey Der

Spiegel in yayın koordinatörleri veya yazı işleri Sen nizamat vermek

istiyorsan, öncelikle kendi ülkenden başla

Bu işin bir tarafı Gelelim diğer tarafına Reha Muhtar,

bu yazıyı kaleme alırken, hiç aynaya baktı mı Kendisiyle yüzleşti mi

Türkiye de gazetecilik ve televizyonculuk yaptığı dönemle ilgili hiç nefis ve

vicdan muhasebesinde bulundu mu

Hep aynı örneği veriyorum ama, tam yeridir 28 Şubat

sürecinde Show TV nin anchourmani olan Reha Muhtar ı televizyon ekranlarında

izlerken, inanın biz dehşete düşüyorduk Bir korku imparatorluğunun

saraylarının dehlizlerinde kaybolup gidiyorduk. Her an, o saniye, hatta yarın

bir darbe olacakmış, tanklar yürüyüp sokaklardan geçecekmiş gibi bir intibaya

kapılıyorduk. Der Spiegel e, Türkiye ye ve Türk insanına nizamat verdiği için

kızan Reha Muhtar ın, o dönemleri hatırlaması ve kendisinin de onlardan hiçbir

farkı olmadığını söylememiz gerekiyor. Manipülasyonu ve toplumsal dönüşüm operasyonunu,

ameliyatlarını ha Almanya dan Türkiye ye doğru yapmışsınız, ha Türkiye de

kendinize ait refah klanları oluşturmak için laikliği eğip bükerek farklı

algılar oluşturmaya çalışmışsınız

Ne fark eder

Tarih her şeyi not ediyor Yaptığınız hiçbir şey karşılıksız

kalmıyor. Demokrat geçinebilirsiniz ama, yüzünüze taktığınız sahicilik maskesi,

tarihsel süreçle tel tel dökülüveriyor.