ABD eski Başkanlarından Richard Nixon’un, “Arapların benim dış politikalarım konusunda bazı haklı şikâyetleri olsa da, onların da anlamaları gereken bir hakikat vardır ki; o da, Amerika’daki Musevilerin tüm bilgilendirme ve propaganda mekanizmasını kontrol ettikleri, büyük gazetelerin, film endüstrisinin, radyo ve TV'nin, büyük şirketlerin bir güç olarak nazarı dikkate alınması gerektiğidir” sözleri, Siyonist lobilerin ABD’deki etkinliğini anlatmaya yeter de artar bile…
ABD başkanlarının halkın iradesini değil de Siyonist-Yahudi lobilerin iradesini öncelemesi uzun yıllara dayanmaktadır ancak günümüzde bu ilişki daha fazla göz önünde yaşanır hale gelmiştir. Bir önceki Başkan Joe Biden’ın Gazze katliamına destek için koşa koşa Tel Aviv’e gitmesi, mevcut Başkan Donald Trump’ın İsrail’in katil başbakanının sandalyesini çekerek teşrifat yapması, seçilen her ABD başkanının ağlama duvarında poz vermesi, Siyonist İsrail’e verilen desteğin gizli değil alenen yapılması, ilişkinin geldiği noktayı göstermesi ve dünya kamuoyuna verilen gözdağı mesajı içermesi yönüyle de değerlendirilmelidir.
Sadece ABD yönetimlerini değil Müslüman ülkelerin başına musallat olan yöneticileri de etkileyen Siyonist lobi gücünün Allah-u Teâlâ’nın arzını fesada uğrattığı gerçeğini görmek zorundayız.
ABD’nin bir önceki Başkanı Joe Biden, “Ben bir Siyonist’im ve Siyonist olmak için Yahudi olmanıza gerek yok” demiş, İsrail’in Gazze’deki katliamını var gücüyle desteklemişti.
Gazze’deki Siyonist katliamın başladığı günlerde ABD’nin İsrail’e güçlü desteğini açıklamak için İsrail’i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in, “Bir Yahudi olarak da buradayım” sözleri, ABD’deki Siyonistlerin, sadece lobiyle değil siyasette aktif rol alarak da var olduğunu göstermektedir.
ABD nüfusunun yüzde 2’si bile olmayan Yahudilerin lobi gücüyle ülkeyi ele geçirmesi, halkın yüzde 98’inin vergileri ve emeğiyle oluşturulan bütçe kaynaklarının Siyonist İsrail’e karşılıksız olarak sunulması; ABD’nin 2016-2026 yılları arası için İsrail’e 38 milyar dolarlık askeri yardım kararı alması, halktan alınan vergilerin İsrail’e aktarılması ABD halkına yapılan en büyük haksızlık ve saygısızlıktır.
ABD Başkanı Donald Trump’un “The Daily Caller” adlı internet sitesine verdiği demeçte ABD Kongresi’nde İsrail’e verilen desteğin 20 yıl öncesine göre zayıfladığından bahisle, “20 yıl öncesine giderseniz, size şunu söyleyeyim, İsrail, herhangi bir kuruluş, şirket, kurum veya devletle kıyaslandığında, Kongre’de gördüğüm en güçlü lobiye sahipti. Bugün ise o kadar güçlü bir lobisi yok. Bu inanılmaz” sözleri önemlidir.
Trump’un İsrail’in önceki yıllarda ABD Kongresi üzerinde “tam kontrole sahip” olduğunu hatırlattıktan sonra, bu etkinin zayıfladığını görmenin kendisini “şaşkınlığa uğrattığını” belirtmesi, bir şeylerin ters gittiğini göstermektedir.
Trump’un Siyonist lobinin etkisinin azalmasıyla Gazze’deki fiili durumun bağlantısını anlaması da önemlidir. Trump, Gazze’deki mevcut durumun İsrail’e zarar verdiğinin altını çizmesi ve “Hiç şüphe yok. Savaşı kazanıyor olabilirler ama halkla ilişkiler dünyasını kazanamıyorlar” değerlendirmesi de önemlidir.
Bir başka husus ise, Pew Araştırma Merkezi’nin Mart ayında ABD’li seçmenlere yönelik yaptığı ankette, genç Cumhuriyetçiler arasında İsrail’e destek verenlerin düşüşte olduğunun ortaya çıkmasıdır. Ankete göre, İsrail hakkında olumsuz görüşe sahip olduğunu söyleyenlerin oranının 2022’ye göre %11 artarak %53’e çıkmış olmasıdır.
Aynı ankette 50 yaş ve altı Cumhuriyetçi seçmenler arasında İsrail hakkında negatif düşünenlerin de 2022 yılına oranla arttığı belirtilmektedir. Buna göre 2022’de bu yaş grubunda İsrail’e karşı negatif düşünce %35 iken, bu oran 2025’e gelindiğinde %15’lik artışla 50’ye yükselmiş.
Gerek ABD Başkanı Donald Trump’un ülkedeki Siyonist lobinin ABD Kongresi’ndeki etkisin azaldığını açıklaması, gerekse Pew Araştırma Merkezi’nin anketi ABD’deki Siyonist-Yahudi lobisinin etkisinin azaldığını göstermektedir.
Siyonist İsrail’in Gazze’de uyguladığı katliam ve soykırım vicdan sahibi bütün insanları etkilemektedir. Özellikle Avrupa’daki protestolar önemlidir. Güney Afrika’nın, İspanya’nın net tavırları, İngiltere’nin, Fransa’nın, İspanya’nın, Yunanistan’ın Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıklaması işlerin Siyonistler açısından iyi gitmediğini göstermektedir.
İran’ın İsrail’e verdiği yanıt, açlıkla mücadele eden Yemen’in cesaretli hamleleri de Siyonistlerin canını acıtmaktadır.
Gerek Avrupa, ABD ve dünyanın muhtelif yerlerindeki protestolarla Siyonistler kan kaybetmektedir. Dünyanın değişik yerlerindeki aktivistler ile Türkiye’den Milli Görüş Hareketi’nin organize ettiği “Küresel Sumud Filosu” ile Gazze’deki abluka bitirilmeye çalışılmaktadır.
Bütün bu gayretler önemlidir ancak Siyonist zulmü durduracak boyutta değildir. Başta ABD olmak üzere, Müslüman ülkelerde ve dünyanın farklı yerlerindeki iktidarlara lobi gücüyle tesir eden Siyonizm, halkların bir kısmı başkaldırsa bile muktedir olmaya, zulmetmeye devam etmektedir.