Her kim, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’i Kur’an-ı Kerim’den bağımsız değerlendirirse mutlaka çıkmaza girer, sapkınlığa düşer. Bu bakımdan Peygamber Efendimiz (s.a.v) hakkında söz söylemek ve değerlendirme yapabilmek için başvuracağımız en temel referansımız Kur’an-ı Kerim olmalıdır.

Muhammed Aleyhisselam’ı anlamanın, hakkında doğru bilgilere ulaşmanın en kestirme ve en sağlam yolu Kur’an-ı Kerim’e bütüncül bakmaktır. Bu yol aslında, mükemmel yaratıcımızın insanlar arasından seçtiği o kutlu nebiye verdiği değeri görmemizi, ona göre bizim de değer kriterimizi ayarlamamıza yardımcı olacaktır.

Günümüzde, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Kur’an-ı Kerim’i tebliğini, tebyin yani açıklamasını ve bize hikmeti öğretmesini hazmedemeyen oryantalistler ile yerli işbirlikçileri, Kur’an-ı Kerim’den bağımsız, kendi şaz görüşleriyle peygamber portresi çizmektedir. Onlara göre, Peygamber, sadece tebliğle görevlidir. Tebyin yani açıklama görevi yoktur. Hikmetli sözleri ve hükmünün hiçbir önemi yoktur. Bu yüzden, Kur’an-ı Kerim’i tebliğ etmiş ve görevini tamamlamış bir portreyi empoze etmeye çalışmaktadırlar.

Oysa, tebliğ ettiği Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman, bizi Peygamber’e itaat etmeye yönlendirmektedir. Tebyin görevi olduğu, bize hikmeti öğrettiği, hükmünün bizim için bağlayıcı olduğunu hatırlatmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’e bütüncül bakan herkes görür ki, Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Peygamber üstün ahlak sahibidir (Kalem, 4), örnektir (Ahzab, 21), âlemlere rahmettir (Enbiya, 107), fedakârdır, müminlere düşkündür, kâfirlere karşı şiddetli, müminlere karşı merhametlidir. Merhameti, adaleti, cesareti, takvası, stratejik hamleleri, dehası, liderliği, kararlılığı, güvenilirliğiyle O’nda almamız gereken güzel örnekler ve hikmetler vardır.

Allah-u Teâlâ’nın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim’de tanıttığı Peygamber’i, öncelikle Rabbi’nin emrinin dışına çıkmayan çok güvenilir bir portredir. O güvenilirlik o kadar ileri boyuttadır ki, “Peygamber size neyi emrederse onu alın, size neyi yasaklarsa ondan sakının” (Haşr, 7) denilir. Bu, Rabbi’nin izni dışında emir ve yasak koymadığını gösterir. Bundan şüphe edecek olanlara, “Eğer o (Muhammed), Bize karşı, ona bazı sözler katmış olsaydı, Biz onu kuvvetle yakalardık, sonra onun şah damarını koparırdık” (Hakka, 44-46) ayetiyle cevap verilir.

Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman Resulullah’ın hayatını, söz ve fiillerini vahye göre tanzim ettiğini, bunun aksini yapmayacağını, yapmaya muktedir olmadığını, Allah’ın buna izin vermediğini, sürekli kontrol altında ve güvenilir bir hal üzere olduğunu görürüz.

Kur’an-ı Kerim’de bütün insanların Peygamberimiz’e iman etmesi gerektiği hakkında şöyle buyurulmaktadır: “(Ey Muhammed)! De ki: Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. O halde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resulü’ne, o ümmi Peygamber’e iman edin ve O’na uyun ki doğru yolu bulasınız” (A’raf, 158).

İmanın yeterli olmadığı, itaatin de gerektiği hakkında ise şöyle buyurulmaktadır:

“Allah’a ve Peygamber’e itaat edin ki, rahmete erdirilesiniz” (Al-i İmran, 132).

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın” (Muhammed, 33).

“Onlar bilmiyorlar mı ki, kim Allah’a ve Resulü’ne karşı koymaya kalkarsa, ona, içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır! İşte büyük rezillik budur” (Tevbe, 63).

“De ki: Allah’a ve Peygamberi’ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah kâfirleri sevmez” (Al-i İmran, 32).

“(Rasûl’üm), şöyle de: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir” (Al-i İmran, 31).

“O gün, yüzleri ateş içinde kaynayıp çevrilirken ‘Vah bize keşke Allah’a itaat etseydik, Peygamber’e de itaat etseydik’ diyeceklerdir” (Ahzab, 66).

Allah-u Teâlâ, Peygamberine itaat konusunda hiçbir bahaneye mahal vermemek için Peygamberine itaatin kendisine itaat etmekle eşdeğer olduğunu beyan etmekte ve şöyle buyurmaktadır:

Kim Peygamber’e itaat ederse, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (Ey Muhammed) biz seni onların başına bekçi olarak göndermedik! (Onlara hak ettikleri cezayı elbette biz veririz) (Nisa, 80).

Ayet-i kerimede, “Kim Peygambere itaat ederse, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur” (Nisa, 80) buyrularak, vahyin birinci muhatabı, vahye sadakatinin şüphe götürmeyeceği (Hakka, 44-46; Necm, 3) Allah-u Teâlâ tarafından bildirilen ve kendisine vahyedilen hükümlerin en mükemmel uygulayıcısı Peygambere itaattin Allah-u Teâlâ’ya itaatten bağımsız olarak düşünülmemesi gerektiğinden bahsedilmektedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de itaat hakkında şöyle buyurmaktadır: “Bana kim itaat ederse, o Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiş olur. Benim emrime itaat eden, bana itaat etmiş, emirlerime isyan eden de bana isyan etmiş olur” (Buhari, Kitab’ul Cihad).

“Uyanın. Allah’ın Resülü’nün haram kıldığı şey, Allah’ın haram kıldığı şey gibidir” (Ebu Davud ve Tirmizi).