İslam, bir bütündür. Hem kâmil hem de şamildir. Bölünüp parçalanamaz. Herhangi bir senteze muhtaç değildir. Bir kısmı yaşanıp bir kısmı terk edilecek bir din değildir. Bu durum hem inanç hem de amel bakımından böyledir. İslam; inanç, ibadet, ahlak, muamelat ve teşri (hüküm koyma) unsurlarının tamamının adıdır.

Ahir zamanın konfor silindiri altında kalan Müslümanların en çok zayiata uğradığı, yerine getirmekte gevşek davrandığı veya aciz kaldığı temel prensip ve emirleri şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Allah’ın rahmetinden ümitvar olmak

“De ki: ‘Ey kendilerinin aleyhinde (günahta) haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.’” (Zümer, 53)

Kul, kendi hayatında günah deryalarına dalsa, başı isyan bulutlarına dokunsa bile Allah’ın affının ve mağfiretinin daha büyük olduğunu bilmeli; ümitsizlik kervanından ayrılarak kendini umut sahiline atmalıdır. Genel manada ümmetin pür melal hâline şahitlik etse de bunları bir doğum sancısı olarak görmeli ve yeni güzelliklerin her an doğabileceğini beklemelidir. Zifiri karanlığın zirvesinde aydınlığı umutla beklemelidir. Hakiki güç ve kuvvet sahibinin Allah olduğunu bildikçe, adına ‘süper güç’ dedikleri batılın âtıl gücünden korkmak Müslüman’a yakışmaz.

2- Kur’ân-ı Kerim’e saygı göstermek: Helalini ve haramını bilip hükümlerini korumak

“Bir zamanlar Allah, kendilerine kitap verilenlerden, ‘Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz’ diye söz almıştı. Onlar ise bunu kulak ardı ettiler ve onu az bir dünyalığa sattılar. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür!” (Âl-i İmrân, 187)

Tevrat’ı satan Yahudileri haber veren Allah, onların akıbetinin azap olduğunu bildirerek ümmet-i Muhammed’i uyarıyor: Sakın siz de az bir dünya menfaati pahasına Allah’ın ayetlerini, ahkâmını satıp sizden öncekiler gibi cehennemlik olmayın.

3- Dili ve azaları haramdan muhafaza etmek

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (İsrâ, 36)

Şükür, Allah’ın verdiği nimetleri O’nun yolunda kullanmaktır. Azalarımızın tamamı birer nimet ve emanettir. Yaratılış gayesi dışında kullanılan uzuvlar, bizzat sahibi tarafından zulme uğramış demektir. Özellikle dilin afetleri, gözün hain bakışları ve kalbi hasta kılan manevi mikroplar dünya ve ahirette en büyük dertlerdendir.

4- Dine muhalif olan oyun ve eğlenceleri terk etmek

“Onlar bir ticaret yahut bir oyun, bir eğlence gördükleri zaman ona yönelip dağıldılar, seni ayakta bıraktılar. De ki: ‘Allah nezdindeki (sevap), eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.’” (Cum’a, 11)

Dünyanın konforuna, süsüne ve cazibesine aldanıp ahireti unutmak gaflettir. Dünyayı ahirete tercih edip dünyayı mamur ederken ahireti harap etme cahilliğinde bulunmak, telafisi imkânsız büyük bir zarar ve ziyandır.

5- İslam cemaatine sarılmak

“Hepiniz toptan, sımsıkı Allah’ın ipine sarılın. Parçalanıp ayrılmayın…” (Âl-i İmrân, 103)

Müslümanlar, bir halife etrafında İslam cemaatini oluşturmakla mükelleftirler. Bu bir tercih değil, bir vecibedir. Bunun hasıl olması için Müslümanların meşrep bağnazlıklarından ve nostaljilerinden kurtulması gerekmektedir. Bugünkü İslam âleminin en büyük problemi ve sıkıntılarını aşamamasının sebebi, bir halife etrafında cemaat olamamasıdır.

6- İnsanlar arasında adaletle hükmetmek

“Şüphesiz ki Allah size emanetleri ehline vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size bununla ne güzel öğüt veriyor! Şüphe yok ki Allah, hakkıyla işiten ve hakkıyla görendir.” (Nisâ, 58)

Adalet denince Hz. Ömer akla gelir. Onun dillere destan uygulamaları hatırlanır.