"Görenle kör bir olur mu, düşünmez misiniz" (Enam 50)

İslam medeniyeti, Kur’an’ın ifadesiyle tefekkürü görmek, tefekkürü bırakıp "atalarımızı ne üzere bulduysak biz ona tabi oluruz" mantığıyla tefekkürü terk etmeyi ise körlük olarak vasfetmiştir.

Rasulüllah Efendimiz, uydum kuru kalabalığa diyen fikirsizlerden olmama hususunda uyarmıştır. Kimlik ve kişiliği oluşturan şeyin tefekkür ve muhakeme olduğuna işaret etmiştir.

İslam, fikir ve tefekkür hürriyetinin bir ötesinde fikretmeyi ve düşünmeyi teşvik etmiş, hatta Rasulüllah'ın ifadesiyle bir saat tefekkürü bir yıl nafile ibadetten daha üstün kılmıştır. Fikir hürriyeti hakkında İslam’ın ortaya koyduğu prensipleri ve geçmiş uygulamaları, bugün insanlığın muhtaç olduğu bir değerdir. Günümüzdeki yanlış uygulamaları sadece tenkit boyutunda kalmadan, sadece karanlığa lanetle yetinmeyip özlediğimiz aydınlığın zuhuru için mücadele etmeliyiz.

Hep geçmiş olumsuzluklar ve günümüzde yaşadığımız bazı sıkıntılar içerisinde boğulmadan, ümitsizlik aşılayan gürültülerden kurtulup aydınlık geleceği planlamanın adımlarını atmamız gerekmektedir. Bu din, inancı koruma altına almıştır.

Kur’an’da pek çok ayet, inanç özgürlüğünden bahsettiği halde; İslam devleti için istibdad algısı oluşturulmaya çalışılırken; bu dinin devletinin inanç hürriyeti merkezli olduğunu açıkça ifade etmek lazımdır.

Geçmişte yapılan yanlış uygulamalarda boğulmadan, İslam medeniyetinin gerçek prensiplerini tekrar gündemde tutmamız gerekmektedir.

İslam dininin Orta Çağ kilise merkezli yapısı gibi inanç ve fikir hürriyeti kısıtlayan bir din olmadığını haykırmamız gerekmektedir.

İslam devleti, inanç ve fikir noktasında zorlama ve zorbalığı değil, delillerle ikna metodunu düstur edinmiştir.

Tabii bu hürriyet, bazılarının suistimaline fırsat vermeyecek ve sınırı belli kanun ve edep ölçeğindedir. Günümüzdeki gibi insanlığı sapkınlığa götüren mutlak bir ferdi hürriyet asla değildir.

Adil devlet, genel geçer değerleri koruyan bir devlet olmalı, yok edici değil; mal, inanç, namus, akıl ve yaşamı koruyan.

Emin olan ve eman veren bir devlet.

Bu, İslam devletinin hüviyetidir.

Azınlıkların da eman bulduğu, harici mustazafların da sığındığı bir devlet...

Yıkıcı ve sapkın olmayan fikirler, elbette hür bir şekilde ifade edilmeli, yayınlanabilmelidir.

Doğal olan, karşıt fikirlere yasakla değil, fikirlerle karşılık vermektir. Hakkın doğallığında etki altına alma vardır; etkilenme değil.

Fikir hürriyetinin sınırları, İslam devletinde net bir şekilde ifade edildiği için keyfi engellemeler olmayacaktır.

Fikir hürriyetinin İslam devletindeki kaydı AHLAK, İFFET VE İNSAFTIR.

İstediğin gibi düşün, yaz, yayınla, medyada film ve dizilerini yap ama bir usul takip et. Tahkir ve insanları kışkırtma basitliğine düşme. Hatta ölçüsünü korumak şartıyla tenkit bile yap. Fikrini yay çünkü biz, Hak üzere olduğumuz için fikirlerden korkmayız; fikirlere çok sağlam kaynaklarla cevap vermesini biliriz ama ahlâk sınırlarını aşıp fikir olmaktan çıkarsa ve alay ve ahlaksızlık boyutuna ulaşırsa buna asla müsaade edilmez.

Ahlak ilkesini ihlal edince; yalan, iftira, hakaret ve tahkir devreye girmiş olur ki; bu asla kabul edilemez.

Evet, İslam medeniyeti; fikir ve inanç özgürlüğü medeniyetidir yeter ki ahlaķi olsun...

Canı gönülden Allah'a, Rasulü’ne ve İslam’ın ilkelerine inanan mümin, karşıt fikirlerden korkmaz. Çünkü bizim fikrimiz, fıtratın doğallığında HAK'tır.

Dinimizin akli, ahlaki ve en güçlü fikir yapısına sahip olduğuna inanmışken; her fikir sahibi çıksın meydana biz de fikrimizle çıkarız fikir meydanına. Daha önceki dönemlerde İslam âlimlerinin din düşmanlarına karşı münazara ortamında hep galebe çaldığı gibi.

Fikir, yeni ve faydalı bir görüşe ulaşmak için aklı en iyi şekilde kullanmaktır. Bu tutarlı ilke manzumesi, İslam devletini ifrat ve tefritten uzak tutacaktır. Bu sebeple sadece kuru yasakla hiçbir yere varılmaz, alternatifi olan güzellikler üretmekle de meşgul olmak lazımdır. Hatta günümüzde hepimizin fark ettiği hakikat; internete konulan yasakla da gençlik yanlış akımlardan korunamamaktadır. Ancak internette alternatifler üretmek ve ahlaklı nesil yetiştirmekle bu koruma mümkün olacaktır...

Ahlakı ihlal etmediği sürece, tahkir ve sapkınlık içermediği müddetçe gazete, dergi, yayın, sesli ve görüntülü muhtelif farklı seslerin olması İslam devleti tarafından engellenmez...

Fikri sağlam olanlar, başka fikirlerden korkmaz; İslam, tamamen sağlam fikirler üzere tesis edildiği için farklı fikirlerden korkmaz.

Kanun ve ahlakı tahrip etmedikçe; fitne ve ifsat olmadıkça İslam devleti fikirlerin peşine düşmez.

Ulema da aynen fikrini ifadede özgür olmalıdır.

İslam devletinde hakikati arayan ulemaya ve fikir sahiplerine asla baskı olamaz. Doğrudan ve dolaylı bir şekilde muhaliflere imkânlarını yok etme ve kısıtlama yoluna da gidilemez.

Medeniyet hareketi, ancak fikre fikir, delile delil mantığıyla oluşur ve diri kalır.

Medeniyetler, fikri olgunlukla beraber maddi ve manevi birikimlerin ürünüdür.

Fikir yoksa medeniyette yoktur.