Bismillâhirrahmanirrahîm!
“TERÖRSÜZ Türkiye söyleminin başlamasından beri yaşananlar toplumu endişeye sürüklemeye devam ediyor. Her şey Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’te, Öcalan’ın TBMM DEM Grubu’nda konuşturulup “PKK’yı lağvettiğini” açıklaması, “kendisine umut hakkı verilmesi” teklifini seslendirmesiyle başladı. Yaşananları birlikte izledik. “Terörsüz Türkiye” söylemi kulağa hoş geliyor, milletin arzularına tercüman oluyordu. Süreç içinde yaşananlar gün geçtikçe endişelerimizi artırdı.
Müstafi Tümamiral Prof. Dr. Cihat Yaycı Paşa’nın açıklamaları endişelerimizi daha da artırdı. Yaycı Paşa, PKK konusunda şunları söyledi: “Dağılma yok, silâh bırakma yok. PKK/SDG’nin lağvedilmesi yoktur.” Sayın Yaycı, Suriye’deki Şara yönetiminin ortaya koyduğu yeni planın ek maddelerinin Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek boyutta olduğunu açıklayarak tehlikeleri şöyle sıraladı:
* 70 örgüt mensubu Suriye ordusunda komutan oluyor.
* Genelkurmay 2. Başkanı, Savunma; İçişleri bakan yardımcıları SDG/PKK’lı oluyor.
* Petrol ve doğal gaz sahaları örgüte veriliyor. Bu, sadece bir güvenlik projesi değil; bir devlet inşa etme projesidir. Bu devletin jeopolitik yönelimini anlamak zor değildir.
Cihat Yaycı Paşa, bundan sonra, planın “Türkiye’yi kuşatma” tehlikesini şöyle açıkladı:
* ABD’nin kontrol ettiği; İsrail’in stratejik hedefleriyle uyumlu; PKK/SDG’nin yönettiği yeni bir kuşatma hattı kurulmaktadır.
* Suriye’deki bu yeni düzen, Türkiye’nin bölgesel etkisini kırmayı, sınır hattını baskı altına almayı, ileride daha büyük müdahaleler için zemin oluşturmayı hedefleyen bir mimaridir. (Millî Gazete, 27.12.2025)
KÜRESEL TUZAKLAR
“TERÖRSÜZ Türkiye” söyleminin savunucuları, bazı küresel güçler veya onların etkisiyle oluşan tereddütleri cevaplamamakta ısrar ediyorlar. Meselâ, İkiz Sözleşmeler adı verilen, Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar ve BM Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’ni hiç gündeme taşımadılar. Niçin?
Türkiye’nin 37 yıl kabul etmemekte ısrar ettiği İkiz Sözleşmeleri, 2000 yılında Ecevit - Yılmaz - Bahçeli Hükûmeti’nde, Devlet Bahçeli’nin başbakan yardımcısı olarak görev yaptığı dönemde; Sayın Bahçeli, ısrarlı çalışmaları ile, Hükûmet’e “İkiz Sözleşmeleri” imzalatmayı başardı. İkiz Sözleşmeler üç yıl sümen altı edildi. Çünkü, “İkiz Sözleşmeler, Türkiye’nin intiharı olur” görüşü seslendiriliyordu.
İkiz Sözleşmeler AKP Hükûmeti’nin 1. yılında, 2003’te TBMM’ye getirildi. AKP ve CHP’nin oyları ile 4 Haziran 2004’te “İkiz Yasalar” olarak kabul edildi. İkiz Yasalar, farklı etnik köken veya mezheplere “geleceklerini tayin etme” hakkı veriyordu. Bu durumun, Türkiye’nin üniter devlet yapısına zarar vereceği gerekçesiyle, İkiz Yasalar’a “ihanet yasaları” diyenler oldu.
Halkımız merak ediyor: Bugünkü “terörsüz Türkiye” söylemleri, sözünü ettiğimiz önceden yapılan bu hazırlıkların sonucu mudur? Bu süreç başlatılmadan önce, Türkiye’de “eyalet sistemi” veya “federatif devlet yapısı” konularının konuşulması; “Yaşananlar, ‘İkiz Sözleşmeler’ ve ‘İkiz Yasalar’ çalışmalarının devamı mıdır?” sorusunu akla getiriyor. Geleceğimiz adına bunların tartışılması gerektiğini düşünüyorum. “Bir şey olmaz” demeyin! Çünkü olursa iş işten geçmiş olur.
ÜRPERTİCİ SÖZLER
“TERÖRSÜZ Türkiye” sürecinde öyle sözler duyduk ki, bazen duyduklarımıza inanamadık. Çünkü aynı konuda birbirinin tam zıddı sözler ediliyordu. Sayın Bahçeli, bir zamanlar, “Türkiye’de her vatan evlâdı cumhurbaşkanı olabilir; terörle iltisaklı olduğu için bir tek Recep Tayyip Erdoğan olamaz” diyordu. Kısa süre sonra çark etti; “teslimiyetçi tavırlar” sergilemeye başladı.
Aynı Bahçeli bir zamanlar asılması için ip gönderdiği terörist başı Öcalan için, şimdi “kurucu lider” demeye başladı. Bahçeli’nin; “Öcalan’a özgürlük mitingi” yapılacak olmasına, “Ne var bunda! Mitingin mahsurlu tarafı yoktur” (18.12.2025) demesi karşısında ürperdim. 30 bin kişinin katili konusunda, “Bunları da mı duyacaktık?” demekten kendimi alamadım. Bahçeli, tutarsızlıklar içinde! Bundan sonra neler söyleyeceği bilinmiyor!
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “terörsüz Türkiye” süreci için Hükûmet’i şöyle uyardı: “Biz, Millî Dayanışma ve Kardeşlik Komisyonu’na Türkiye’nin huzuru için destek verdik. Ancak süreç kapalı kapılar ardında yürütülüyor. Süreci şeffaf yürütün! Kamuoyunu doğru bilgilendirin!” (3 Aralık 2025)
Yaşanan süreç karşısında, istihbarat analizcisi Mahir Kaynak’ın şu meşhur sözlerini hatırladım: “Eğer devlet bir gün Türkiye’de dini ortadan kaldırmak isterse, bunu İslâmcı bir partiyle yapar. Eğer şeriatı getirmek isterse, bunu CHP eliyle yapar. Eğer Kürdistan kurmaya karar verirse de, bunu MHP’nin eliyle yapar.” Düşündürücü değil mi?