Cahiliye toplumundan örneklikte göklerdeki yıldızlara benzetilen bir topluluğun ortaya çıkması, elbette mahir bir muallimin elinde vahyin bereketiyle yoğrulmuş kaba taşları mücevhere dönüştürme hadisesiydi.

Rasulüllah'ın sohbetinde vahyin bereketiyle yetişen sahabe-i kiramı ümmetin en üstünü yapan TEMEL terbiye unsurlarının bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

1- Allah'ın Rasulü’nü ve müminleri dost tutmaları ve böylelikle cahiliyete ait bütün alametlerden kurtulmaları:

Sahabe, İslam’ın eşsiz ahlakını yaşama noktasında hep birbirleriyle yarış halinde oldu. Onlar, dostlukların belirleyici mihenginin İslam olduğunu canı gönülden kabul ettiler. Bunu da tam manasıyla hayatlarında uygulamaya koyuverdiler. Kardeşliğin ve dostluğun sağlaması ıslah idi; sahabe efendilerimiz, bu boyutu en güzel şekilde yaşayarak bizlere örnek oldular.

2- Onlar imanlarında, amellerinde ve sözlerinde sadık idiler.

Samimiyetle her şeylerini ortaya koyarak şekli ve ruhsuz tavırlardan hep uzak oldular.

Allah, onların hicretteki sadakatini Kur’an’da bizzat zikretmektedir. Allah’a vermiş oldukları sözlerindeki sadakati dillere destan bir hadisedir. Allah’a verdikleri sözlerinde canlarını ortaya koyarak ne kadar samimi olduklarını ispat ettiler. Bu uğurda şahadet şerbeti içmek için birbirleriyle yarıştırlar.

3- Allah'ın ve Rasulü’nün emirlerini tevillere başvurmadan kabul ettiler: Allah ve Rasulü’nden gelen emirleri yerine getirmede taviz vermediler. “Ey iman edenler! Allah ve Rasulü’ne itaat ediniz” ayet-i kerimesini uygulamada ümmete örnek oldular.

4- Tefrikaya düşmeden birliğin temin edilmesi: Vahdetin izzet ve ilahi yardıma nail olma vesilesi olduğunu insanlar içerisinde en iyi anlayan ve yaşayan şüphesiz ki sahabe-i kiram idi. Hem cemaatle icra edilen ibadetlere hem de bir halife komutasında cemaat olmaya en üst düzeyde ihtimam gösterdiler.

5- Din kardeşliği noktasında son derece samimi olmaları ve candan yaklaşımları: Kendileri muhtaç bile olsa, kardeşlerini kendilerine tercih etmeleri hususu Kur’an’da övülmüştür. Medineli ensarın muhacirlere yapmış olduğu tarihte benzeri görülmemiş fedakârlıklar bunun ispatıdır.

6- Tövbe ve istiğfarı asla ihmal etmemeleri: Bu prensip İslam medresesinin diploması, nefislerin terbiye ve tezkiyesini bildiren güzel ahlak sertifikası idi.

Bizzat gelmiş geçmiş günahları bağışlanan Rasulüllah’ın dilinden "Ben günde 100 defa tövbe ve istiğfar ederim" hadisini duymuş olmaları, onların tövbe ve istiğfara daha çok sarılmalarına sebep olmuştur.

7- Dünya ziynetinin peşinde koşturmamaları:

Dünyayı bir imtihan mekânı ve fani bir geçiş noktası gördüler.

Dünya süsü, en fazla kâfirleri ve münafıkları oyalar. İmanın lezzeti kalbe sirayet ettikçe dünyevi lezzetler hakir ve değersiz kalır. Onlar mana ve maneviyatın tadını aldıkça dünyanın zinetinden uzaklaşıp, ahireti kazandıracak amellere yoğunlaştılar.

Dünyaya meyletmemeleri ve ahirete yönelmeleri neticesinde Allah'ın ayetinde bildirdiği üzere dünya hayatını basit bir meta olarak gördüler. Ahiret hayatının ebedi yurt olduğu şuuru üzere bir hayat sürdüler. Salih amellerin çokluğu, ibadetin çokluğu, dünyaya meyletmekle beraber bir azlık kalıverir.

8- Hak yolundaki şecaatleri:

Düşmana karşı cihat ruhu ancak şecaatle oluşur. Korkak insanda olgunluk ve velayet olmaz. Korkaklık, zulüm ve zalim üreten bir bataklıktır ve neticesi zillettir. Şecaat, cihadı; cihad ise izzeti getirir. İşte onlar; anam-babam-canım sana feda olsun diyen, Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan, kınayanın kınamasına aldırmayan Allah erleri idiler.

9- Nefislerini temize çıkarmayıp devamlı nefislerini kusurla itham etmeleri: Herhangi bir sıkıntı vuku bulsa kendi kusurları sebebi ile başlarına geldiğine yorumlarlardı.

10- Allah’ın yardımına son derece güvenmeleri. Mütevekkil olmaları.

Sayıları ve maddi güçleri ne kadar az ve sınırlı da olsa; Allah’ın sınırsız gücüne şeksiz şüphesiz dayanmış idi o diyarın sakinleri...

Tabii ki; güzelliği saymakla bitmeyen bir güzelin terbiyesinden geçmiş güzellerin, güzellikleri saymakla bitmez…

Bitmez güzelin vasfı ağaçlar kalem olsa, deryalar mürekkep..