Önceki yazılarla birlikte okunmasını tavsiye ederek kaldığımız yerden devam…
28 Şubat 1997 neden oldu?
Onu bizim düşünmemiz gerekir. Bizim iktidar olmamız, kendimizi göstermemiz gerekirdi. Necmettin Erbakan’ın teşbihiyle, iktidarımızı Adil Düzen’in kokusu mesabesinde gösterdik. 28 Şubat’ın arkasındaki güç kimmiş, bizi hiç ilgilendirmez, onların hesabını Allah görür. Daha sonra Allah bir partiyi anayasa ekseriyeti ile iktidar etmişse, bunu bilmemiz gerekmektedir; Allah’ın nasıl lütfettiğini bilmemiz gerekmekte...
Yeni bir parti kuruluyor ve iki senede anayasa ekseriyeti ile iktidar oluyor! Bunun kendiliğinden olduğunu düşünmek akılsız olmak demektir. Allah üzerimize uzanan kolu tuttu ve bu nimetlere ulaştık. Sonra yeni saldırılar oldu. Bizimle alakası olmadığı halde sanki biz yapıyoruz diye saldırı hazırlığı yapıyorlar. Ergenekon ve Balyoz operasyonları tamamen böyle meçhul bir kavim tarafından tezgâhlanmaktadır.
Bunlar niçin yapılmakta ve neden olmaktadır?
Askerler hazırlık yaptılar ama müdahale yapmadılar. Sonra onlara ceza verilmek istendi. Madem yapmadınız, şimdi sizi böyle hapishanelere gönderirim diyor o meçhul güç. AK Parti bu işleri yapıyor göstererek yarın herhangi bir hareket olduğu zaman AK Parti’yi de cezalandırmış olacaktır.
Türk ordusu yıpranıyordu. Sonra subaylar korkularından birleşip müdahale yapabilirlerdi. Böylece ordu bölünür, devletimiz kolay yutulur lokma olur.
Bu arada Zaman gazetesi gibi gafil veya hain organlar da oradaki görevliler de orduya saldırıyorlardı. Böyle bir müdahale veya karışıklıkta o görevliler haberdar edilir, Almanya, Amerika, Kanada veya başka yerlere gönderilir. Geçmişte bunları gördük ve yaşadık. Bu arada suçsuz müminler de samimi Müslümanlar da yok edilir.
İşte gizli söz konusu güç bu plan dahilinde bu savaşları sürdürmektedir.
Sonuç olarak eğer Allah’ın istediği hareketleri yaparsak O bizi koruyacaktır, O’nun istediklerini yapmazsak cezamızı çekeceğiz demektir.
“En yubsitû ileyküm eydiyehüm / Ellerini size bast etmek” (Maide 11)
Bir kavim, sizin bilmediğiniz bir kavim size bast etmişti.
“Bast etmek” el koymak demektir; “İlâ” ile gelirse uzatmak olur. Türkçede de “el koymak” tabirini kullanırız. El koymak, ele geçirmek, eline almak, el altında bulundurmak gibi el atmak deyimleri vardır.
“Bast” sergi demektir.
“Bast etmek” yaymak demektir.
“Elleri size bast etmek” demek, içinizi karıştırmak demektir. Yani ellerini içimize yayıp kötülük yapmak isterler demektir. Bize zararlı olan, bizim istemediğimiz işleri yapmak anlamındadır. “Ellerini ve dillerini bast ederler” deyimi de Kur’an’da geçmektedir. Asıl perde arkasında bilmediğimiz bir kavim sizin içinize kötülük yaymak istemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nu yıkmak, böylece İslâm âlemini yok etmek amacıyla yola çıkan bir kavim bunu başarmış ve Sevr’i dayatmıştı.
Allah ne yaptı?
Allah onların bu elini çekti. İlk baktığınızda bu el Avrupa’nın galip devletleri idi; İngiltere, Fransa, İtalya ve diğerleri. Sonra onlar çekildiler. Yunanistan karşımızda kaldı; arkasında İngiltere’yi gördük. Demek ki başka bir kavim vardı. Meçhul bir kavim vardı. Allah’ın onun bu uzanan ellerini çektiğini görüyoruz. Türkiye’de Müslüman bırakmayacağına himmet etmişlerdi ama sonunda ne oldu? Türkiye’de Hıristiyanlar kalmadı.
Buradaki zamir kavme gitmektedir. Başka bir kavmin eli bize nasıl uzanır? Türkiye’de bunu sık sık görürüz, bir bakarsınız benzer olay tüm Türkiye’de yaygın olarak ortaya çıkar. İstanbul’da, Adana’da, Diyarbakır’da aynı günlerde olaylar olur. İşte bu onların elidir yani onların kullandığı kişilerdir. (Devamı var)