20 Temmuz…
Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıl dönümü…
O günleri yaşayanlar Kıbrıs’ta yaşanan felaketleri hatırlayacaklardır. Uzun yıllar süren katliamlar nihayet 1974 yılında başlatılan Kıbrıs Barış Harekâtı ile son bulacaktı.
Harekâtın yıl dönümünde, tam 51 sene sonra…
Kutlamalar yapılırken bir tarafta açlıktan ölen bebeklerin görüntülerini izliyorduk. Yetersiz beslendikleri için değil; açlıktan ölüyordu çocuklar. Soykırım öyle bir seviyeye ulaşmıştı ki, doktorlar hastalara müdahale edemiyor, insanlar açlıktan bayılıyordu. 21. yüzyılda yaşanmayacağını düşündüğümüzden belki de bu kadar umursamazdık.
Evet… Ne yazık ki gerçek olmaması gereken şeyler yaşanıyordu Gazze’de.
Kıbrıs’ta, Srebrenitsa’da yaşananlardan hiçbir farkı yoktu.
Bir savaş filminde bile izleyemeyeceğimiz sahneler Gazze’de yaşanıyordu…
Biz yaşarken...
Ve biz, yaşadığımızdan utanmıyorduk.
Utanmak?
Eski Türkçede “küçülmek”, “ufalanmak” demek… Ama hiçbirimiz küçülmüyorduk. Utançtan yerin dibine girmemiz gerekirken bir dondurma almadığımız için kendimizi yüceltiyorduk. “Helal be sana! O kadar sıcakta yanarken almadın o dondurmayı!” diye gurur duyuyorduk kendimizle.
O sırada insanlar ölüyordu…
Bir yudum su için… Bir çuval un için…
“-di’li geçmiş zamanla anlatınca daha kolay oluyor değil mi?”
Sanki her şey olup bitmiş gibi…
Sanki Kıbrıs’ta, Srebrenitsa’da yaşanan katliamlar gibi Gazze de “tarihte kalmış” gibi…
Ama biz hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam ettiğimiz için hiçbir şey düzelmiyor.
Peki, Kıbrıs nasıl kurtulmuştu? Harekât günlerinde neler yaşanmıştı?
Hatırlayalım…
“20 Temmuz 1974 tarihinde başlatılan şanlı harekâttan sadece altı gün sonra Bakanlar Kurulunda alınan kararla birlikte İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk’ün talimatıyla Amerikan üssü İncirlik kapatıldı ve üsteki Amerikan bayrağı indirilerek yerine Türk bayrağı asıldı. İçişleri Bakanı Asiltürk’ün üslere el konulmasıyla ilgili, “Türkiye’de ikili anlaşmalarla faaliyet gösteren üsler Türk denetimine ve kumandasına alınmıştır. İncirlik de buna dâhildir. İkili anlaşmalar geçerliliğini kaybetmiştir.” sözleri, tarihe altın harflerle yazılacaktı. Türk Silahlı Kuvvetlerinden yapılan açıklamada, “TSK, Bakanlar Kurulu kararına uyarak Türkiye’deki bütün üs ve tesislere el koymuştur. Buralardaki yönetimin başına yüksek rütbeli Türk subayları getirilmiştir.” ifadeleri kullanılmıştı. Asiltürk’ün içişleri bakanı olduğu dönemde alınan bu önemli ve asil karar, Amerika Birleşik Devletleri’nin şımarıklığına karşı hakikatli bir cevap olmuştu.” (Hakşinas, Oğuzhan Asiltürk)
Kıbrıs, iktidar ortağı olan Refah Partisi’nin aldığı tavizsiz kararlarla kurtulmuştu. Bugün ise 24 yıldır tek başına iktidarda olanlar, “Filistin kırmızı çizgimizdir” diyerek sadece kınamakla yetiniyor. Halk olarak bizlerse hâlâ bir dondurmanın, bir kahvenin hesabını yapıyoruz…
Oysa Gazze’de insanların iki haftalık ömrü kalmış.
İktidarın İncirlik’i kapatacak, Kürecik’in gözünü kör edecek gücü yok.
Bizim, halk olarak iktidarı buna zorlayacak irademiz yok.
Hiç değilse insani yardımın girmesi için elimizden gelen bir şey olsun!
Hiç değilse yöneticilerimizi bu konuda harekete geçirecek bir hevesimiz olsun!
Ve yöneticilerimizde bunu yapacak bir vicdan, bir irade olsun!
Bu kadar zalim olunamaz.
Bu kadar sessiz de kalınamaz.
