"Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 21)

Allah, eşleri birbirleriyle huzur ve sekinet bulacakları değerler diye ifade ederken nasıl oldu da eşler evlerini birbirlerine çile haneye çevirdiler. Bu çileye daha fazla dayanılmaz deyip boşanmayı kurtuluş yolu seçtiler. Evlilik doğallık boşanma ise istisna iken; boşanmalar nasıl doğal ve sıradan bir hal aldı ve boşanma mahkemelerinin sayısı her geçen gün artmaya başladı. Aslında bu işin aksayan kısımlarını şu haberde geldiği maddelerden anlıyoruz;

“Allah bir aile hakkında hayır dilediği zaman;

Onları dinde fakih kılar, küçükleri büyüklerine saygı gösterir, onlara yumuşak bir geçim lütfeder, ayıplarını kendilerine gösterir ve ayıplarından tövbe ederler.

Allah, onlar hakkında hayır dışında bir şey dilerse onları başıboş kendi hallerine bırakır.” (Kenzül ummal)

Hayrın vesilelerine sarılmayan aile efradı, kendilerine sekinet mahalli olması gereken evlerini zindana çeviriyor.

Resulullah Efendimiz’den bize gelen ailenin saadet anahtarı yumuşak bir geçimdir;

“Allah, bir aile hakkında hayır dilediği zaman; onlara yumuşak bir geçim lütfeder.” (Müsned)

Toplumun sigortası olan aile ihmal edilirse, toplum yangın yerine döner. Ailede baba, aile saadeti için ilk mesuldür. Tabii ki bu annenin ailedeki rolünü ikinci plana itmez.

Aile içinde sorumluluklar hakkında Resulullah bir hadis-i şerifinde şöyle haber veriyor:

“Allah-u Teala muhakkak her çobana güttüğünden soracak. Onu muhafaza mı etti, yoksa zayi mi etti? Ta ki kişiye ailesi hakkında soracak.” (İbn Hibban)

Yani; Allah sana aile gibi bir nimet verdi. Ailenin dünya ve ahiret saadeti için ne yaptın?

Aile fertlerine Allah’ı, peygamberini ve ahireti ne kadar öğrettin.

Sadece dünyalık istikbal derdiyle ahireti unutan, dünyanın malı, makamı ve servetiyle meşgul olup kulluk boyutunu umursamadın mı? Ehl-i iyaline bu vazifesini yerine getirmeyen ebeveynin vay haline vay!

Çocukların eğitiminde aile ilk mekteptir. Temel iman ilkeleri ve İslam’ın güzellikleri çocukların saf ve temiz dimağına aile mektebinde işlenmelidir. Çocuk dillenince Kelime-i Tevhit ile konuşmaya başlamalı ve şu hadis-i şerifteki sevgiler minik kalplere nakış nakış işlemekle işe başlamalı;

“Çocuklarınızı üç haslet üzere yetiştiriniz; Peygamberinizin sevgisi, ehl-i beytinin sevgisi, Kur’an okuma sevgisi.

Muhakkak ki Kur’an ehli hafızlar kıyamet günü Allah’ın (arşının) gölgesi dışında hiçbir gölgenin bulunmadığı o günde peygamberler ve Allah’ın seçkin kullarıyla beraber onun gölgesinde olacaklardır.” (Camiu’l-Ehadis)

Evler, ekranlara teslim edilmemeli, her bir oda ekranların necaset bombardımanından kurtarılmalı. Kur’an ve sünnetin nuruyla aydınlatılmalı. Evlerinizi namaz ve Kur’an okumak suretiyle nurlandırınız.

“Gücünüzün yettiği ölçüde evlerinizi nurlandırınız. Muhakkak ki kendisinde Kur’an okunan ev, ev halkına geniş olur, hayrı çok olur, melekler hazır olur ve şeytanlar o evi terk ederler.

Muhakkak ki; kendisinde Kur’an okunmayan ev, ev halkına dar olur, hayrı az olur, melekler o evi terk eder ve şeytanlar o evde hazır olurlar.” (Darimi)

O zaman bu hadis-i şeriflerin gereği Kur’an kıraati ile evler nura gark olmalı.

Gıybetin ve boş lakırdıların hâkim olduğu, dilin afetlerinin tamamının evlerimize kara bulutlar gibi çöktüğü bu sıkıntıdan kurtuluş ancak Allah'ı evlerimizde çokça zikretmekle mümkündür. Allah'ın Resulü Allah zikredilen ev ve zikredilmeyen evi şöyle misallendiriyor:

“İçerisinde Allah’ın zikredildiği ev ile Allah’ın zikredilmediği evin misali, diri ile ölünün misalidir.” (Buhari)

Evet, evlerimizi kabirlere döndürmemek için Kur’an'a ve Allah’ı zikre sarılmak zorundayız.

“Evlerinizde Bakara Sûresi’ni okuyunuz. Muhakkak ki şeytan kendisinde Bakara Sûresi okunan eve giremez.” (Hâkim)

“Evlerinizde Bakara Sûresi’ni okuyunuz. Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. (Yani Kur’an okumayı terk etmek suretiyle)

Önce gönüller ve kalpler inananlara karşı geniş olmak kaydıyla evlerimizin mutluluğunu sağlayacak unsurları temin etmeliyiz;

“Dört şey mutluluk sebebidir: Saliha kadın, geniş ev, iyi komşu, rahat binit.

Dört şey mutsuzluk sebebidir: Kötü kadın, kötü komşu, kötü binit, dar ev.” (Müsned)

Evlerimizi İslam’ın güzelliklerini yaşama ve yaşatma mahallerine çevirdiğimiz zaman; evlerimiz bizim için dış ortamın fitnesinden ve sıkıntılarından korunma mahalli ve gönül âlemimizi ev halkıyla ihya etme mekânlarına dönüşecektir.

Artık herkes "bu gidiş nereye" diye kendisine sormalı ve kendisini uçurumlara götürecek isyan rotalarından bir an önce geri dönüp felah, sekinet ve saadet mahalli kılacağı evlerine rotasını çevirmelidir.

İhmal edilmiş ailen ve çocukların seni bekliyor.

Hadi evine dön. Ailene dön.