Her bölgenin delisi de velisi de bir başka oluyor. Hamdolsun
milletimizin İslam’la müşerref olmasından bu yana her zaman Allah’ın sevgili
kulları hep aramızda varlar ve biz onların farkına varamasak da onlar
kendilerine özgü halleriyle hayatımızın bir parçası oldular.
Çocukluğumuzda hep bu mahallenin delisi de velisi de boldur
lafını duyardık. Ne olduğuna pek anlam veremesek de hatta bazen deli deli diye
alay ettiğimiz olsa da hayatımızın renk katardı onlar. Aklımız ermeye
başladığında onların meczupluk yönlerinin dışında başka hallerine de tanık
olurduk. Dara düşenlere tam da darlıklarını çözecek yardımı yapandan tutun da
ezilmesine ramak kalan çocukları elinde tutup kurtaranları duyardık.
Onların halleri bir başkadır gerçekten. Adamla adam gibi
çocukla çocuk gibi olurlar. Yaptıkları hareketlere, konuşmalara gülerken şöyle
bir kendimize geldiğimizde o konuşma ve davranışların arkasında ince bir
hikmetin yattığını fark ederiz.
Geçmişten günümüze o Allah dostlarının neredeyse tamamına
deli gözüyle bakılmıştır. Her deli veli değildir elbette ama her velinin bize
deli gibi görünmesine şaşırmalıyız aslında.
Nenesinin bebesi
Globalleşen dünyada hedef aile olduğundan, aileler önce anne
baba ve çocuklardan oluşan çekirdek aileye dönüştürüldü. Daha sonra da çekirdek
aile kendi içinde bölünerek bireylere ayrıştırıldı. Her bir ferdin kendi
hayatını sürmesi gerektiği anlatıldı sürekli insanımıza. Bu da giderek içine
kapanık, iletişim yoksunu nesilleri karşımıza çıkardı.
Bir zamanlar psikolog bilmeyen insanlarımız hatta Amerikan
dizilerinde psikologdan randevu alan aktrislere hayret ederken şimdi çağımızın
vebası stres ve onun beraberinde getirdikleri yüzünden psikologların kapısında
ayrılmaz oldular.
Sorunlu bireyler beraberinde sorunlu bir toplumu da getirdi.
Hiçbir şeyden haz etmeyen, kısmi doyuma ulaşmış insanlar zamanla o kadar
yalnızlaştılar ki artık toplantı vb. yerlerde bile mutlu olamıyor birbirine çok
yakın olsalar da sosyal medya üzerinden irtibat kurar hale geldiler.
Oysa nenesinin, dedesinin kucağında büyüyenlerin böyle bir
dertleri yok. Bu şekilde büyümüş olanlar varsa çevrenizde dikkatli bakın hal ve
hareketlerine. Onların ‘Oy nenen yesin seni’ cümleleri içerisinde geçen
hayatları belki farkında olmasalar da onlara en iyi psikologdan daha iyi terapi
uygulamakta ve her nene, dede dediklerinde sırtlarının sıvazlanması, kucağa
alınıp sevilmeleri duygu dünyalarında depremler meydana getirmekte; bu da pek
çok onulmaz sanılan yaranın günümüzde en kolay ve basit ilacı olmakta. Bizlerin
içerisinde hâlâ nenesi, dedesi hayatta olan ve ulaşma imkânı olanlar gitsinler
ve onlara içten, candan bir ses ile sarılsınlar. Hele çocuklarımız mutlara
onların ellerini öpsünler ve hayır duasını alsınlar. Görecekler ki hayat bizim
sandığımız kadar kötü ve dayanılmaz değil!
Minik bir tebessüm
Cennetin yolu
Bir gün bir papaz Trabzon’a gider ve kiliseyi aramaya
başlar. Yolda bir çocuk görür ve sorar:
- Evlat kilise nerde
Çocuk tarif eder. Papaz babacan bir tavırla:
- Sen iyi bir çocuğa benziyorsun. Yarın kiliseye gel de sana
cennetin yolunu tarif edeyim.
Çocuk:
- Papaz efendi! Sen daha kilisenin yolunu bulamıyorsun,
cennetin yolunu nereden bileceksin!..
Kıssadan hisse
Çocukları etkilemek bazen o kadar zor olur ki. Düşünceleri
yetişkin bir insandan daha olgunca olabilir. Onların zekâsına hayran kalmamak
elde değil doğrusu.
İlgilisine notlar
• Espri yapmak zekâ işidir. Espriden anlamak da zekâ işidir.
Espriyi ciddiye almak zekâ özürlülerin işidir.
• Boş boş konuşarak moralinizi bozanları takmayın!
Unutmayınız ki boş tenekeden çok ses çıkar…