Ecevit in cenazesinde, cenazeye saygı unutuldu, Türkiye lâiktir, lâik kalacaktır sloganları atıldı. Hangi konuda olursa olsun, taassub, son derece zararlıdır, gerçeklerin net olarak görülmesine engel olur.
İnsanın, adam olması için lâik olması gerekiyormuş. İnsan olmanın diğer bütün şartlarının ve unsurlarının önemi yokmuş gibi bir yanlış algılama var bazı çevrelerde. Şimdi soruyoruz:
-Fransızlar lâik olduğu halde, Cezayir de yüzbine yakın Müslümanın katliama tabi tutulması önlenebildi mi
-ABD lâik olduğu halde,ABD-İsrail ikilisinin Filistin de, SabraŞatilla da, Lübnan da, Irak ta ve Afganistan daki katliamlar önlenebildi mi
-Lâik oldukları halde İkinci Dünya Savaşı na giren ülkeler, Yahudilerin, savaş dışı olan silahsız halkların, meselâ Katin Ormanlarında 10.000Polonyalı subayın katliamlarını önleyebildiler mi
-Çinlilerin, Doğu Türkistan halkına, Rusların Çeçenistan halkına karşı halen devam eden katliamları önlenebiliyor mu
-ABD liler lâik oldukları halde, Kızılderililerin nesillerini hemen hemen tükettiler. Üstelik bu zulümlerine, bir de esir aldıkları zencileri eklediler. Bu katliamlar önlenebildi mi
Bu kadar çarpıcı misal kâfi. Şimdi bir de bizim medeniyetimizden misaller verelim:
-Haçlı savaşları esnasında, Kudüs ü ele geçiren Hıristiyanların bir çırpıda 70.000 Müslümanı katlettiklerini tarihler yazıyor. Ama Haçlı savaşlarına karşı büyük zaferler kazanan Selahaddini Eyyubi, Kudüs ü ele geçirdiği zaman hiç kimsenin kılına bile dokunulmamıştı.
-Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan Gazi, Malazgirt te, Bizans İmparatoru Romen Diyojen i yendiği zaman, hiçbir katliam yapmayarak, üstelik Diyojen in sağ salim İstanbul a dönebilmesi için gereken tedbirleri almıştı.
-Fatih Sultan Mehmed Han,İstanbul u fethettikten sonra, İstanbul da mevcud gayr-i müslimlerin din ve ibadetlerinde serbest olduklarını ilan etmiş ve onların mallarını, canlarını, ırz ve namuslarını güvence altına almıştı.
-Ecdadımız, Viyana kapılarına kadar ele geçirdiği ülkelerin halkını, 6 asır yönetimi altında tuttuğu halde, onlara, insan haklarının gerektirdiği bütün hak ve özgürlükleri tanımıştı. Onların mallarına, canlarına, ırz ve namuslarına asla dokunulmamıştı. Ve bu ülkeler bizim yönetimimizde oldukları sürece katliamlardan uzak kalmışlar ve kendi yönetimlerine kavuştukları zaman, eski durumlarını, eski özelliklerini, örf ve adetlerini korumuşlar, kimseye dininin değiştirilmesi için asla baskı yapılmamıştı.
Bu misalleri çoğaltabiliriz. Maksadımız, insanın, insanlık seviye ve derecesini artırmak ve yüceltmek için, sadece lâikliğin yeterli olmadığını, insan haklarını yüceltecek ve koruyacak İslâm ahlâkında mevcud sayısız insanî meziyet ve faziletlerin de lüzumlu olduğuna dair tarihi gerçeklere işaret etmektir.
Maksadımız, sadece noktasal slogan üretme kolaycılığıyla, bir devletin ve bir milletin yönetilemeyeceğini vurgulamaktır.
Maksadımız, tarih boyunca bizim toplumlarımızın, bizim medeniyetimizin her bakımdan Batılılara üstün olduğunu belirtmek azda olsa ve aşağılık hissine kapılanları uyarmaktır.
Gözüken odur ki, kimilerinin taklit ettiği batılılara gerek insan hakları, gerek sosyal adalet ve gerekse uluslararası ilişkiler konusunda, ecdadımızın uyguladığı, adil sistemleri ve üstün ahlâk ve fazilet ölçülerini kendilerine örnek olarak, haksızlıkları, çarpıklıkları, zulüm ve katliama cevaz veren uygulamalarını düzeltmedikçe, gerçek mânâda medenîleşemeyeceklerdir.
Başka delil aramaya hacet yoktur. Birleşmiş Milletler Teşkilâtı ndaki adalet dışı kuralları ve tatbikatı gözden geçirmek kâfidir. ABDve yandaşları katliam yapacak veto sonucu mazlumlar ezilecek, ya da 5 büyükler keyfî kararlar alacak, 6 buçuk milyar insan bu adalet dışı kararlara boyun eğecek. Olmaz böyle şey.
Evet, sadece sloganlaştırılmış ve noktasallaştırılmış bir lâiklik dayatması ile devlet ve millet yönetilemez. Bizim medeniyetimizde ise lâikliği de içine alan ve o ilkeyi aşan, lâikrahe fiddin gibi, din, vicdan ve fikir hürriyetlerini tamamlayan, insanlığın insanlığını arşa varıncaya kadar geliştiren hatta ondan da öteye götüren bir sistemler manzumesi vardır.