25 Eylül 2017’de yapılması planlanan referandum, Irak’ın Kuzey’inde kurulması düşünülen Kürt Devlet’i için atılmış en önemli adımdır.

Barzani için biçilen siyasi ömrün ise; ölene kadar değil, bölene kadar ayakta kalabileceğini düşünmekteyiz.

Gelin, biz, başlıktaki soruya cevap arayalım:

Önce, şunun bilinmesinde yarar var; mesele, Kürt Devleti filan değildir.

Karar verilecek konu; İsrail’in Türkiye’nin sınır komşusu olup olmayacağı meselesidir. Yani, şu meşhur Arz-ı Mevud hikâyesi. Herkes bunun farkında mı, bilemeyiz. Ancak, bildiğimiz bir konu var; o da, önceden yapılan hataların bedeli çok ağır olur!

Ayrıca, bu kapsamda, bir konunun daha, iyi düşünülmesi gerekmektedir:

Suriye ile barış...

- Efendim, Esat kötüdür.

- Ee, İsrail Esad’dan daha mı iyi?

Yalnız, bir konu daha var ki, asla unutulmamalıdır; bağımsızlık adına atılmakta olan bu adımlar da yeni bölünmeler, kan ve gözyaşını beraberinde getirecektir. Günümüzden 100 sene evvel ortaya atılan haritalar nasıl bir işlev gördü ise, bugün de aynı fonksiyonu icra edecektir. Hâlbuki, Müslümanların bölünmeğe değil, birleşmeye ihtiyacı var.

Bir de, Siyonizmin hedeflerini, Büyük İsrail planlarını asla unutmamak lazım.

Hadi, işi, masumane boyutuyla ele alalım ve şu soruya birlikte cevap bulalım:

Yugoslavya’nın parçalanması, iyi mi oldu?

Efendim, her milletin kendi geleceğini tayin etme hakkı varmış.

Kim söylüyor bunu?

BM Anayasası.

İşte, tabir yerindeyse zurnanın zırt dediği yer, tam da burası.

Sene 1966...

BM Ek protokolüne bu maddeyi yazıyor ve üye ülkelerden buna imza koymalarını talep ediyor. 2000 yılına kadar hiçbir hükümet bu işe yanaşmamasına rağmen; 2000 yılında, DSP lideri Bülent Ecevit’in başbakanlığında, MHP lideri Devlet Bahçeli ve ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın Başbakan Yardımcısı oldukları bir dönemde; Volkan Vural Büyük Elçi olarak gönderilmek suretiyle BM Anayasasına imza atılıyor. Bu vebal onlara yeter!

Birinci aşaması bu şekilde tamamlanan «Milletlerin kendi kaderini tayin etme» tiyatrosunun birinci perdesi kapanıyor. İkinci aşama ise, malum, bu sözleşmeye imza atan ülkeler, kedi parlamentolarından geçirmek suretiyle bu işe yasal bir zemin hazırlamaları gerekmektedir.

Peki, işin yasalaşması kime nasip oluyor dersiniz?

Sıkı durun; birçok konuda yanıldığını veya yanıltıldığını söyleyen Sayın Erdoğan’ın Başbakanlığı dönemine...

Yukarıda saydığımız ve değinmediğimiz bazı hatalar yüzünden iş bu aşamaya geldi.

Biliyoruz tekrar ettiğimizi; ama biz, bir kez daha hatırlatmak isteriz:

Maksat, sadece Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak falan olmamalı. İş, bununla sınırlandırılamaz. Asıl hedef Büyük İsrail’dir.

Ayrıca, maksat, Kürtlere devlet bahşetme hiç değildir. Bu büyük oyunda Kürt’ler, piyon olarak düşünülmekte. Yoksa Osmanlı’nın parçalandığı ve oyun dışına itildiği dönemlerde, Kürt Milletine fevkalade devlet verilebilirdi. Ama görüyoruz ki; Küresel güçler, hiçbir zaman bu işe tevessül etmediler.

Osmanlı’nın parçalanıp, oyun dışında bırakılmasının akabinde, devreye, yeni haritalar sokuldu. O zaman da egemen güçler, Müslüman coğrafyayı paramparça etmişler idi. Şimdi yapılmak istenen ise; daha önce kendi kurdurdukları devletleri parçalamak ve yeni, şehir devletleri inşa etmektir.

Bu durumun; daha çok parçalanmayı ve birçok sıkıntıyı beraberinde getireceği açıktır. Şu misal, sanırım, meseleyi özetler mahiyettedir. Acaba, Kıbrıs’ı birleştirmek için uğraşan güçler, adına Ortadoğu dedikleri coğrafyadaki devletleri niçin bölmeye çalışırlar?

Kürtlerin de bir devleti olmalı mı, sorusuna bu zaviyeden bakılarak cevap verilmesi sanırım daha doğru olur.