Şehirlerin karantinaya alındığı salgın hastalıklar

geçmişte kaldı. Konu hakkında yazılmış bir roman var, romanda salgının ne denli

hayatları kararttığı anlatılır.

Veba romanı, ölümle hayat arasında gidip gelen hayat

hikâyeleri dile getirilir. Salgın hikâyesi Cezayir in Oran şehrinde yaşanır.

Yazar, Oran şehrini betimlerken, çarpık, ruhsuz, kasvetli sıradan bir kent

olduğunu vurgular. İnsanların zorlanma karşısında psikolojilerinin nasıl

değiştiğini anlatır. 

Romanın başkarakteri Dr. Rieux, salgına karşı pes etmeyip

mücadele başlatır. Halkı sorumlu davranmaya ve hastalığa karşı direnmeye davet

eder. Soğukkanlı bir şekilde yenilgi psikolojisine girmeden mücadele vermeye

öncülük eder.

Bu arada Oran la ilgili birkaç bilgi verelim. Şehir

Fransızlar tarafından işgal edildikten sonra onlar tarafından inşa edilmiştir.

Bağımsızlığını kazandığı 1962 de şehrin yarısından fazlasını teşkil eden

gayrimüslimler ülkeyi terk ederler.

Konumuz salgın hastalık olmadığı gibi, kitap tavsiyesi de

değil. Vurgulamak istediğimiz toplumsal anlamda karşılaşılan sorunlar

karşısında insanların aynı durumdan nasıl etkilendikleri.

Günümüzde karantina gerektirecek bir hastalık yok fakat

küresel çapta yayılan virüsler var. Bugün boyut değiştiren salgınlar ortaya

çıktı. Biyolojik silah olduğu tartışılan hastalıklar dünyayı sarsıyor. Sars

virüsü gibi sarsıcı virüsler dönem dönem ortaya çıkıyor.

Ruhları daraltan, can sıkan ve huzursuzluk yayan öylesine

sorunlar var ki biyolojik virüsten daha etkili. Küresel çapta ilerleyen yeni

yaşam biçimi ruhları esir alıyor.

İnsan mutlu olmaya çalışırken istemeden bedel ödemek

zorunda. Çağın mutlu edici alametleri can yakıcı. Bireye yakın olan ailesi,

akrabaları ve çevresinin etki gücünden öncelikli bir güce sahip. Kişiye en uzak

olan dış daire en yakından kuşatıyor. Küresel çapta cereyan eden

tektipleşme,  ebeveynden, eşten ve

çocuktan daha yakın. Kişiyi yanı başında kuşatmaya hazır bir yeni model.

Aile üyelerini birbirine yabancılaştıran bu durum

karşısında manevi dinamiklere sahip olmak önemli bir dayanak.  Küresel aile modelini önümüze getiren medya

araçlarına karşı gençler savunmasız. Kuracakları aile yapısı hakkında dini bir

değeri pergelin iğneli ucu olarak acizler. Manevi bağı pergelin iğneli ucuna

yerleştirmeyen ailelerin çizgileri zikzaktan ibaret.

Haz odaklı benlik yapısı aile üyelerini farkına varmadan

kuşatırken,  dini değerlerin hayatı

organize etmesi için özel gündemler gerekli.

Üzerinde yol alacağı bir eylem planı olmayan her aile

tektiplileştirme modelinin bir kurbanı. Aile üyelerinin, karı koca ve çocuk

rolünün birbirine yaklaştığı bir modeldir bu. Aileyi organize eden değerlerin

fütursuzca terkedildiği ve birbirine karşı üstü örtülmüş bir gerginliği

barındıran bir süreç.

Küresel aile modeli aynı zamanda tüketime hizmet veren

sektörlerin değirmenine su taşır. Bu sürecin bitmemesi için dünya çapında dev

sektörler birey üzerinde bir sömürü çarkı kurmuştur.

Tanımlanmayan bir huzursuzluk hali, bir dünya insanı

etkiliyor. Küresel aile modeli sinsi bir şekilde aileyi dönüştürüyor. Biyolojik

salgın hastalıklara gösterilen duyarlığın çok ötesinde bu konuda bilinç kaybı

var.

Adeta sarhoşluk etkisi veren, bir kendinden geçme

haliyle, mesele hala gerçek öneminde tartışılmıyor.

AİLE SORUNUNUZ NE

KADAR ÖZEL

Tektiplileştirmeye uyum gösterdikçe ailelerde uyumsuzluk

artıyor. Çünkü değerlere bağlı kültürleri dönüştüren, doğasını değiştiren bir

yapı bu.

Bir davranış, bir hitap küresel modele uydukça ertelenmiş

çatışmalara zemin hazırlıyor. Yeni aile modeli birbirine karşı tutumu oldukça

kırılgan kişilerden oluşuyor. Benlik değirmenine sosyal ağlardan taşınan su ile

döndürmeye çalışan bireyler var. Sanal ortamdan gerçek ortama geçince duvara

toslayan bir kuşak. Sosyal ağlardan devşirilen benliklerle kurulan evlilikler

için destek birimleri gerekli.

Bütün aileyi geren, süresiz olarak huzursuz kılan,

kendini beğenmiş narsisist bir aile üyesi, küresel modelin bir temsilcisi

olarak tek başına aile dokusunu bozmaya yetebilir.

Eşlerde gelince ben merkezli yaşama kültürü herkesi

dönüştürdüğü gibi eşleri de dönüştürüyor. Küresel yapıdan etkilenen çiftlerin

aralarında kendini kontrol edemediği kırıcı bir dil var.  

Erkeğin ve kadının cinsiyet rolleri bir önceki kuşak gibi

değil. Kadınlık ve erkekliğin doğası dünyada dumura uğradığı gibi Müslüman

coğrafyaları da etkiliyor. Özel sorunlardan daha etkili yaygın sorunlar bunlar.

Değiştirilmeye çalışılan onca davranışla uğraşılırken

temel mesele gözden kaçıyor. Yitik değerlerin manevi bir hijyenle yol tutuşu

sağlamak varken, parçalar üzerinde değişimin getirisi bütün için yeterli değil.

Her sorun kendi mihverinde çözülür, aile yeniden geleneksel kodlarında kendini

aramalı ve bulmalı.

AİLE İLETİŞİMİNDE

ANLAYIŞ AMA NASIL

Birbirine anlayış gösteren aile üyelerinin niçin anlayış

göstermeleri gerektiğini bilmeleri gerekir. Yetişme tarzından kaynaklanan, farklı kültürlerden gelen eşlerin

birbirlerini anlamaları gerektiğine inanılan bir algı var.

Modern yaşamdan etkilenen ailelerin sorun biçimi

geleneksel aileden farklıdır. Geleneksel aile sorunları daha özgün bir

karaktere sahiptir. Modern aile kronik bir karakterde olmayan daha çok

öğrenilmiş bir iyilik halinin yolunda gitmemesidir. Buna göre hayata damgasını

vuran şey bugün içinden geçtiğimiz ben lik yarışıdır.

Gündeme gelen her sorunun bir nedeni vardır. Baktığımızda

aile yapısında bir sorun farklı şekillerde ele alınabilir.

Genetik faktörden kaynaklanabilir. Ego merkezli bir

uyumsuzluk olabilir. Yetişme tarzından kaynaklanan çatışma çıkabilir. Ya da

evliliğe yüklenen anlam farkı aile üyelerini karşı karşıya getirebilir.

Bunların yanında yaşanılan çağın getirdiği bir sorun

olabilir. Küresel aile, hazlar ve benlikler üzerinden şekillenirken hiç te

farkında olunmayan bir neden aileyi kuşatır.

Birbirine anlayış gösterirken, anlaşmazlığın nedeni aile

üyeleri tarafından açığa kavuşturulmalıdır. Öteki nedenler daha anlaşılır

olduğu halde, küresel etkileşim daha derin problemler barındıran ama yüzeyde

etki gücü görünmeyen bir karakterdedir.

Aile, hem toplumla birey arasında benliği geliştiren ve

sosyal bir korunak hem de bireyi zorlayan onun kişiliği üzerinde çok yönlü bir

etkiye sahiptir. Bireyi korumak toplumu korumaktır. Küresel gelişme hayır

getirmedi, bu nedenle aileyi donanımlı kılarak topluma maya çalmalı.