Kur an a iman eden erkek veya kadın herkesin karakterini
Kur an ın oluşturmuş olması gerekir. Bir yandan Kur an ı iman kitabı görüp
diğer yandan Kur an dan uzak bir yaşam içinde olmak çelişki olur. Biz, ona iman
edenler olarak Kur an ı önceki ümmetlerin kitaplarına yaptıkları gibi yapmayı
kabullenemeyiz. Hem iman etmiş olmak hem de sadece değerli tutulan ama
değerleri oluşturmayan bir Kur an olamaz. Ona iman edilen bir kitap olarak Kur an,
değerli tutulmak kadar toplum ve fertlerin değerlerini de oluşturmalıdır.
Beğenmekle iman etmek arasındaki belirgin fark da budur.
Bugün Müslüman kadınlar arasında Kur an ın, çocukluk
yıllarında okuması öğrenilen, ileriki yıllarda da şu veya bu isimli toplantılarda
kalabalık içinde tilaveti yapılan, etrafında dua törenlerinin icra edildiği bir
kitap durumunda olmasını kabul edemeyiz. İman edilen bir kitap böyle tutulamaz.
Erkek de kadın da Kur an a göre, Kur an dan kaynaklanmış bir hayat yaşamalıdır.
Kur an a karşı mesuliyeti ne erkekler kadınların üzerine yıkabilir ne de
kadınlar, erkeklerin sorumluluk alanında diyerek kenara çekilebilirler.
Erkeğiyle kadınıyla Kur an ümmetiyiz. Kur an rehberimiz, kaynağımızdır.
Ölülerimizden önce dirilerimiz ona muhtaçtır. O bir akide kitabıdır. Aynı
zamanda da amel kitabımızdır. Evimizdeki mobilyanın yerleştirilmesinde bile
onun etkisi görülebilmelidir. Mutfağımızda zaten onun ağırlığı vardır. Evimiz
Kur an evi, dükkânımız Kur anlı bir dükkân olmalıdır. O, okunan, hissedilen bir
kitaptır.
Neden Hep Kadın
Genelde nasihat edilirken kadına hitap ediliyormuş gibi
algılanır. Kadını, sorunun merkezi gibi görmekten kaynaklandığında bu
haksızlıktır. Kadın kadar erkek de nasihat almalıdır. Mevcut sorunlarımızı
sadece kadına yıkmak adil değildir. Bunun yanında kadını, insanın aslı olarak
gören takdir için ise kadının önemi, erkeğe göre biraz daha önde durmaktadır.
Kadındaki hatalar da erkeklere göre daha ağır sorunlara sebep oluyor. Bu da
insana dair sıkıntıların konuşulduğu yerde kadından başlamayı, kadın ağırlıklı
konuşmayı getirmektedir. Kadının, yeni neslin yetişmesindeki etkin rolü hatta
alternatifsizliği onun üzerindeki endişeleri daha öncelikli duruma
getirmektedir.
Âyet Âyet Mü min Kadın Kimliği
Nûr suresinin otuz birinci âyeti, mü min kadınlara hitap
ediyor ve onları gözlerini, iffetlerini korumaya yönlendiriyor:
Mü min kadınlara da söyle, onlar da gözlerini
sakınsınlar, cinsel uzuvlarını korusunlar.
Âyetin bir öncesi, erkek mü minlere aynı şeyleri
emretmişti. Özellikle kadınlara da bir başlık açmış ve onların gözlerini,
cinsel uzuvlarını korumalarını emretmiştir. Âyetin, gözü korumayı cinsel uzvu
korumaktan önce zikrettiğine dikkat edilmelidir. Esasen korunması istenen
cinsel uzuv olmakla beraber, gözün korunmaması durumunda diğer organların
korunmasının mümkün olmayacağı tekit edilmiş olmaktadır.
Biz bu âyeti, Kur an ın kadına emirlerinin birincisi
olarak alabiliriz: Gözü ve cinsel organı korumak.
Medyenli İki Kız
Kasas suresinin yirmi üçüncü âyeti ile yirmi altıncı âyetleri
arasında Musa aleyhisselama ait bir olay zikredilmektedir. Mısır dan çıkmak
zorunda kalan Musa aleyhisselam, Medyen suyunun başına vardığında orada
hayvanlarını sulamak isteyen ama kalabalıktan ötürü bekleyen iki kız görür.
Neden hayvanlarını sulamadıklarını sorduğunda da, babalarının yaşlı olduğunu,
kendilerinin de kalabalık erkeklerin arasına giremediklerini söylerler. O da
onların hayvanlarını sular. Sonra da bir gölgeye çekilir. Biraz sonra da
kızlardan biri utangaç bir şekilde yanına gidip babasının kendisini çağırdığını
söyler.
Bu âyetlerin de mü min kadına işareti bellidir: Mü min
kadın hayâ sahibi olacak.
Hayâ denen şeyin, utanma olarak anlaşılması da mümkündür.
Mümkün olmayan veya asla kabul edemeyeceğimiz şey ise
hayâ/utanma/edep gibi anlayışlarımızın ahlâkı yok sayan bir uygarlığın etkisi
altında şekillenmesidir. Dünkü ahlâk/hayâ/edep anlayışının bugünkü seviyesiz
uygarlığının etkisi ile oluşmuş olması bizim için makul değildir. İman
esaslarımızın ahlâka ait değerlerimizin üzerinde görülmesi şarttır.
Ahzab suresinin otuz ikinci âyeti ise kadının kimliğine
bir ölçü daha getirmektedir:
Konuşmanızda çekici olmayınız ki, kalbinde hastalık olan
biri umuda kapılmasın. Ciddi ve yerli yerinde konuşun.
Bu âyet, Peygamber aleyhisselamın hanımlarına hitap
etmektedir. Onun hanımlarına hitap ediyor olması, ümmetinin kadınlarına da
hitap etmesine mani değildir. Âyet, iman eden bütün kadınlara açık bir emirdir.
Nûr suresinin otuz birinci âyeti, mü min kadınların yürüyüşünde bile bir vakar
emretmektedir. Yürüyüşleri bile kadınlara ait dikkat çekici noktalara dikkat
çektirme nedeni olmamalıdır.
Allah ın emri bellidir: Mü min kadın, erkekler açısından
çekici olmayacak, ciddi konuşacak.
Nûr suresinin otuz birinci âyeti ve Ahzab suresinin elli
dokuzuncu âyeti tesettürü emretmektedir. Üzerinde farklı nedenlerle çok yoğun
olarak konuşulan bu iki âyetteki tesettür emrini tahlil etmeye gerek yoktur.
Kadına Allah ın en açık ve bilinen emirlerinden biri şudur: Mü min kadın
tesettürlü olacaktır.
Kadın Sadece Tesettür Değildir
Kadınla beraber ortaya çıkan gündemin tesettürle sınırlı
tutulması yanlıştır. Evet tesettür, kadınla beraber öne çıkmaktadır, bu
doğrudur ama kadının tesettür kadar öne çıkardığı bir konunun da nesil
yetiştirmek olması gerekmektedir. Bu ümmet, kadını kadar nesil
yetiştirebilecektir. Erkekler açısından kabul edilmesi zor bir durum olsa da
hakikat budur. Evlerimizde mutfağın helal yenen bir mutfak olması sadece
erkeklerin helal kazanması ile temin edilemeyecek bir gerçektir. Kısacası
evlerimizin cennete köprü olacak evlere dönüşmesi kadınsız mümkün değildir.
Sabrı ile çocuklara örnekliği ile nezaketi ile huzurun
kaynağı kadındır. Kadın üzerindeki yatırım, en verimli sonuçlar elde etmenin
yoludur. Bunun için de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kadını,
kendisinden sonraki en büyük fitne olarak bıraktığını bildirmiştir. Fitne
imtihan konusu demek olduğuna göre, o Kur an ile bezendiğinde ümmetin önü
aydınlık, Kur an dan uzak kaldığı kadar da sorun içinde sorunla yoğruluyoruz
demektir.