Bismillahirrahmanirrahim;
Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’a hamd, Peygamberimize, âline ve sahabelerine salât ve selam ederiz.
Allah insanı kendisine kul, yeryüzünde ahkâmı uygulayacak halife, teklif edilen İslam emanetini yüklenen, yeryüzünü imar edecek bir kimse olarak yaratmıştır. Allah ile kulu arasındaki münasebet, “işittik ve itaat ettik” esası üzerine kurulmuştur. Bakara 285: “Allah'ın Resulü, Rabbinden kendisine indirilene, Kur'an'a iman etti. Müminler de iman ettiler. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, Resullerine iman ettiler. ‘Biz; O'nun peygamberlerinden hiçbirini diğerlerinden ayırmayız, yine; duyduk ve itaat ettik. Senin bağışlamanı diliyoruz, ey Rabbimiz; dönüş de sanadır’ dediler.” İman edilen esaslar, Allah’ın peygamberi aracılığı ile insanlara bildirdiği itikadi, ahlaki, ilmi, iktisadi, sosyal, hukuki, idari ve siyasi hükümlerdir. Bu hükümlere hürmet etmek, hayatı bu hükümler üzerine ikame etmek Allah ve Resulüne itaatin gereğidir. Hac 32: “Evet, her kim Allah’ın şiarlarına, hükümlerine saygı gösterirse, hiç kuşkusuz bu, kalplerin takvasındandır.” Bir kimse, hem Müslüman, hem de materyalist, liberal ve kapitalist olamaz. Çünkü İslam haktır, diğerleri ise batıldır. İslam’da hakkı batıla karıştırmak olmaz. Bakara 42: “Hakkı batıla karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.” Bu, her Müslüman’a yönelik mutlak bir emirdir. Nisa 105: “Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye bu kitabı gerçekleri içeren bir kitap olarak indirdik. Sakın hainlerin savunucusu olma.” Akıllı ve şuurlu bir mümin bu bilgiye itibar eder ve kesinlikle, batılı hakka tercih edenlerin savunucusu ve destekçisi olmaz. Tevbe 23: “Ey iman edenler! Eğer imana karşı küfrü yani Allah'tan gelen gerçekleri örtbas etmeyi seviyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar ve yakınlar bilip yönetme yetkisi vermeyin. Çünkü içinizden kimler onları yönetme yetkisini verdiği veli edinirse, işte onlar haktan batıla sapmış zalimdirler.” Zamanın değişmesiyle, İslam’ın temel kuralları değişmez. İslam adalet ve hüküm dinidir. Bunu değiştirmeye kalkışmak, Müslüman’ı inkâra, şirke ve münafıklığa düşürür. Müslüman için, kitap ve sünnet hayattır. Haşr 7: “Allah'ın o fethedilen bölgeler halkından, peygamberine ayırdığı ganimetler Allah, peygamber, peygamber yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Bu paylaştırma böyle yapıldı ki, o ganimet malları içinizden zengin olanlar arasında dolaşıp duran, bir servet haline gelmesin. Bu sebeple peygamber size ne verirse ve ne getirirse ve ne de emrederse onu alın ve sizi neden sakındırıp yasaklarsa ondan geri durun ve Allah'tan ittika edin, çünkü Allah'ın azabı çetindir.” İslam’da refah, sermayenin tabana yayılmasıdır. Değişmez gerçek şudur. Tevbe 33: “Allah'a ortak koşanlar istemese de, hak dini bütün dinlerden üstün kılmak için Peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.” Görevimiz, bu dine inanmak ve düzen olarak yaşamaktır.
BU ESASLARA GÖRE
Bilelim ki, ülkemizde Kur’an ahlakı yerine Batı ahlakı ikame edilmiştir. Adil Düzen yerine faizci kapitalist düzen benimsenmiştir. Milletimizin evlatları, İslam ile değil, materyalizm ile eğitilmektedir. Adalet, rafa kaldırılmıştır. İslam’ın yasakladığı ne kadar kötülük varsa, yaygın olarak emredilmekte, emrettiği ne kadar iyilik varsa yasak kılınmıştır. İnsanlara itikat ve düzen olarak İslam unutturulmuştur. İslam konuşulmaz hale getirilmiştir. Şirk, toplum hayatını esir almıştır. Faiz, ticaret gibidir anlayışı itibar kazanmıştır. Helal kazanç yolları kapanmıştır. Yalan, doğruluğu katletmiştir. Yalana kulak verenler, hidayetin aydınlığını yalanlarıyla karanlığa çevirmeye çalışıyorlar. İktidar; Milli Piyango, Spor Toto ve benzeri kuruluşlar üzerinden kumar oynatıyor, ikaz eden yok. Batı medeniyetinin şiarları; haç, faiz, domuz, eşcinsellik gibi pislik işler, çağdaşlık adı altında pazarlanıyor, ne oluyor diyen yok. Avrupa Birliği, bize her şeyi ile girmiş, nereye gidiyoruz diyen kimse kalmamıştır. Müslümanların elinde son Cuma namazı farzı kalmıştı, koronavirüs bahanesiyle Siyonizm’in önemli kuruluşlarından Dünya Sağlık Örgütü’nün “uygun değildir” fetvasıyla onu da kaybettik, rahatsızlık duyan yok. Cuma kılınsın da insanlar ölsün mü savunması, bir farzın edasını ortadan kaldırmanın bahanesi olamaz. Devletin görevi tedbir almaktır. Tedbir de farzdır, Cuma namazı da farzdır. Eğer hesap gününe inanıyorsak, bunun da hesabının sorulacağını bilmemiz gerekir. Virüsle bizi Müslümanlık testinden geçiren Allah’tan hâşâ öç alınıyor sanki! Biz bu hatırlatmaları düşmanlıktan dolayı yapmıyoruz. Sahip olduğumuz inancın gereği yapıyoruz. Biz nereye gidiyoruz? Bunun muhasebesini herkes yapmalıdır.
GELİYOR YAKLAŞMAKTA OLAN
Biz, biz olmak istiyorsak; Avrupa kültürü ile hesaplaşmak zorundayız. Bundan kurtuluş yok. Biz kararımızı bu hesaplaşmaya göre vermek durumundayız. Biz, Batılı ve Avrupalı değiliz. Biz İslam milletinin evlatlarıyız. O zaman hesabımızı ve çalışmalarımızı bu farklılık üzerine yapmalıyız. Yeryüzünün en ideal insanları, en aydın en ilerici insanları şüphesiz Müslümanlardır. Müslüman olmak zaten bu dünyadaki en büyük ayrıcalıktır. Biz gerçekten Müslüman olmaya mecburuz, başka türlü ayakta duramayız. İster batı, ister doğu, hangi din ve düzen olursa olsun artık ahir ömürlerini yaşamaktadır. Ne yaparsa yapsınlar; hangi oyunları oynarlarsa oynasınlar bütün batıllar ve işbirlikçileri yok olup gideceklerdir. Ve Allah nurunu onlar istese de istemese de tamamlayacaktır. Önümüzdeki yıllarda bütün dünyada en gür seda hakkın ve hakka inananların sesi olacaktır. Zaman İslam’ca düşünmek ve Milli Görüş’e dönmek zamanıdır. Zaman, Saadet Partisi’ni iktidara taşıma zamanıdır. Biz Milli Görüş’e dönmez isek, içinde bulunduğumuz kölelik zilletinden, efendilik izzetine ulaşamayız. Bizi efendi yapacak ise Kur’an ve sünnet medeniyetidir. İslam bize uymaya mecbur değildir. Ama biz her zaman, İslâm’a uymak mecburiyetindeyiz. Çünkü İslâm, dünya ve ahiret saadetinin tek ilacıdır. Selam hidayete tabi olanlara…