Sağır ve dilsiz... / Evet, onlar sağırdırlar. Kırk yıldan
fazladır Kur’an düzenini insanlara haykırıyoruz ama duymuyorlar. “Adil
(Ekonomik) Düzen” aleyhinde bulunuyorlar. Söylediklerimize kulak vermiyorlar.
Yanlışlarımızı ve eksiklerimizi gösteremiyorlar.
“Ellezîne keferû…” Bu âyette bilinen küfür tarif
edilmiştir. O da Kur’an’ın insanlığı aydınlatan âyetlerine, müsbet ilme ve
Kur’an ilmine kulak vermemeleridir. Israrla ve inatla “ADİL (EKONOMİK) DÜZEN”e
karşı çıkmalarıdır, onu duymadan ve anlamadan reddetmeleridir. / Adalet Bakanı
iken Cemil Çiçek dedi ki; “Kimin nesi varsa getirsin, değerlendirelim...” Biz
de bir öneri hazırlayarak ona götürdük. Önerimiz şu idi. Dört yüksek kurul
kuralım: Soruşturma Yüksek Kurulu, Savunma Yüksek Kurulu, Bilirkişiler Yüksek
Kurulu, Hakemler Yüksek Kurulu. Bu kurullar bunları imtihan etsin ve yetki
belgelerini versin. Sonra herkes hakemini seçsin, soruşturmacısını seçsin
dedik. “Bu ‘Adil Düzen’dir, bu partide olmaz!..” dedi. Biz kendisine, “Herkes
bildiğini getirsin demediniz mi ” diye sorduk. “Dedim ama o bizim düzenimiz
içinde olursa dinleriz, sizinki ayrıdır” dedi! İşte bu zihniyet küfürdür.
Doğruluğunu bilseler de kendi düzenlerini yıkacağı için doğruyu kabul etmezler.
Bile bile bir şeyi kabul etmemek küfürdür. Öğrenmemek ve kulakları tıkamak
küfürdür. İşte AK Partili kardeşlerimizin dalaletleri buradadır. Bir gün imana
gelecekler ümidindeyiz...
İnsanların çoğu müslimdir. Dünyadaki çıkarlarını
gördüklerinde âhiretteki çıkarlara talip olurlar. Doğru bir insan olarak çıkarları
içinde yaşarlar. / İnsanların çok azı mü’mindir. Bunlar dünya çıkarlarını terk
etmiş olup Allah’ın emirlerini yerine getirmek için canlarını ve mallarını
vermeye hazır olan kimselerdir. / Buna karşılık bunlar kadar küfretmiş olanlar
vardır. Bunlar da mallarını ve canlarını hak düzenin gelmemesi için hasretmiş
kimselerdir. İşte bunlar küfretmiş kimselerdir ve iman etmiş olan kimselere
karşı savaşmaktadırlar. / Münafıklar da iktidarda kim varsa ona uyarlar.
Onların küfürleri dünya çıkarları içindir, imanları da dünya çıkarları içindir.
Bunlar da münafıklardır. / Çatışma küfretmiş olanlar ile iman etmiş olanlar
arasında cereyan eder. İman etmiş olanlar iktidar olunca kâfirler de dünya
çıkarları için mü’min olurlar. Küfretmiş olanlar iktidar olunca dünya çıkarları
için kâfirler de küfrederler. Bunların dünyaları buna göre oluşur. /
Âhiretlerinde mü’minler için cennet, kâfirler için cehennem vardır. / Demek ki
iman etmeyen kâfirler değil küfretmiş olanlardır. / Bu iki adlandırmayı şimdi
daha iyi anlamış oluyoruz. / Mü’minler de hiçbir zaman küfretmezler, ölürler
ama imanlarından vazgeçmezler. / İman etmenin bir manâsı karşı tarafa güven
vermedir. Yani ben sana saldırmayacağım demektir. Bunu yapan mü’mindir.
Canlılarda birlikte yaşama vardır. İnsan bedeni trilyonlara
varan hücrelerden oluşmaktadır. Herkes ayrı canlıdır. Onların birlikte
yaşamalarını DNA’lardan oluşmuş genler belirler. Her canlı genetiği ile
topluluk kurallarına uyar. İlk yaratıldığı günde hangi kurallar içinde idiyse
bugün de odur. Ne mekân içinde ne de zaman içinde bu değişmez. / Oysa insanlar
topluca yaşama kurallarını kendileri koyarlar. Genetiklerinde kurallar yoktur,
kural koyma yeteneği vardır. Böylece birbirinden farklı kuralları olan ayrı
ayrı topluluklar oluştuğu gibi, zamanla kuralların gelişmesi ile uygarlık
doğar. Demek ki uygarlaşma yeni şeriat kurallarının ortaya çıkması ile mümkün
olmaktadır. / Sözleşmeler anlaşmalarla ortaya çıkar, kuralları sözleşmeler
ortaya koyar. Bu sayede topluluğun kanunları belirir. Doğada yaşamak için doğa kanunlarının
olması gerekir. Ateş bir yaksa bir yakmasa, bir ısıtsa bir ısıtmasa hayat
olmaz. Armut ve diğer yiyecekler bazen zehir olsa onları yiyemeyiz ve açlıktan
ölürüz. / Sosyal kanunlar da böyledir. / Kimin ne yapacağını bilirsem ben
onunla ilişki kurabilirim, bilmezsem nasıl ilişki kuracağım Topluluğun temel
bağı kurallardır, sözleşmelerdir. Sözleşmelere uymayan halkın olduğu yerde
artık düzen yoktur. Kâfirlerin temel vasfı da sözleşmelere uymamalarıdır. /
Bugünkü Müslümanların en büyük hatası sözleşmeye uymayı angarya saymalarıdır.
Kolay kolay söz vermektedirler, ondan sonra da sözlerine uymamaktadırlar. /
Benim hayatımda en çok karşılaştığım zorluk bu olmuştur. Ben ağzımdan çıkan
söze bağlı kalırım ve onu bozmamak için azami gayret gösteririm. On yerden vaat
alırım, söz alırım, ona dayanarak birine söz veririm ama o sözünde durmaz ve
ben de sözünde duramaz duruma düşerim. / İşte bu âyet (Enfal, 56) o
küfredenlerin vasıfları olarak bunları anlatmaktadır.