Geçen yazımızda Kıbrıs üzerine oynanan oyunlardan

bahsetmiştik. Bu yazımızda Kıbrıs ile olan candan ilgimizden bahsedeceğiz.

Kelimenin mecâzî değil de hakikat mânâsıyla Kıbrıs bizim canımızdır. Bizim

derken buna hem Anadolu da, hem Kıbrıs ta yaşayan Müslüman halk dahildir.

Kıbrıs ın elden gitmesi demek, tarihteki varlığımızın sona ermesi demektir.

Kıbrıs Bizim olmaktan çıkarsa, Anadolu da Bizim olmaktan çıkar. Kıbrıs la

aramızda on dört asırlık sarsılmaz bir bağ vardır. Kıbrıs şehit kanlarıyla

sulanmış bir İslâm diyarıdır. Şimdi Kıbrıs ın bizim canımız olduğunun

delillerine, daha doğrusu tarihî gerçeklere bakalım:

Kıbrıs, on dört asırlık İslâm yâdigârıdır. İlk olarak

Hicretin 28. yılında ( M. 648 de) İslâm ın hâkimiyetine girmiştir. Bu şanlı

zaferin beratı Larnaka yakınlarındaki Hala Sultan Türbesi dir. Kıbrıs üzerine

açılan sefere iştirak eden Peygamber Efendimizin (asm) süt teyzesi Ümmü Haram

(ra) Kıbrıs ta atından düşerek şehit olmuş ve oracığa defnedilmiştir.

Kıbrıs, Sultan II. Selim zamanında 1570 te Osmanlı

Devleti tarafından fethedildi. Bu fetih esnasında binlerce şehit verildi. O

tarihten 1878 e kadar Kıbrıs mutlak olarak Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Bu

tarihte İngiltere üçkâğıtçılıkla Kıbrıs a el koydu. Şöyle ki: Ortadoğu, Orta

Asya ve Asya üzerindeki menfaat hesaplarını gerçekleştirmek için Osmanlı

Devletini ortadan kaldırmayı kafasına koymuş olan İngiltere, şeytanî planlarını

devreye koydu ve kafasından ziyade gövdesini kullanmasıyla meşhur bundan

dolayı ayı lakabıyla tanınan- Rusya yı devreye koydu. Bu ülkeyi tahrik etti

ve böylece tarihte 93 harbi diye meşhur olan 1877-1878 Osmanlı-Rus harbini çıkarttırdı.

Osmanlı Devleti bu savaşta ağır yara aldı. Rus askerleri İstanbul daki

Yeşilköy e kadar geldiler. İngilizlerin istediği de buydu. El altından,

Rusya ya karşı Osmanlı lehine tavır takınacağı haberini göndertti. Ancak bir

şartı vardı: Kıbrıs ın idaresi geçici olarak İngiltere ye verilecekti. Adı

üstünde bu yönetim geçici olacaktı. Osmanlı Devleti de denize düşen yılana

sarılır diyerek bu teklife sarıldı ve böylece Kıbrıs ta yönetimi bıraktı.

Ancak bu yılan sıradan bir yılan değildi. Bir defa elinizi kaptırdınız mı

kolunuzu da alırdı. Nitekim aldı da. Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı na

fiilen girince İngiltere de 4 Kasım 1914 te Kıbrıs ı ilhak ettiğini ilan etti.

Bu tarihten itibaren Kıbrıs taki Müslümanlar için çile dolu günler başlamış oldu.

Bu çileli hayat 1974 e kadar devam edecekti. Kıbrıs ı ilhak etmek için çalışan

ve bunun için EOKA isimli terör örgütünü kurdurup destekleyen Yunanistan bu

örgütün eğitimi için subaylar göndermekte, bol miktarda silah ve cephane

tedarik etmekteydi. Terör örgütünün saldırılarının artması üzerine Kıbrıs taki

Müslümanlar da kendi aralarında teşkilatlandılar. 1955- 1958 yılları arasında

Adadaki bütün Müslümanlar bu terör örgütünün hedefi oldu. Onlarca Müslüman

hayatını kaybetti.

Terör örgütü EOKA 23 Aralık 1963 te Akritas Planı nı

uygulamak üzere harekete geçti. Bu plana göre Adadaki bütün Türkler 8 saat

içerisinde imha edilecekti. Tarihe kanlı noel olarak geçen bu tedhiş harekâtı

esnasında Müslümanlar 434 şehit verdi. 475 kişi de yaralandı. Müslümanların

yaşadığı 103 köy yakılıp yıkıldı. Sonraki yıllarda Rumların saldırıları,

hunharlıkları arttı. 1974 te Yunanistan Kıbrıs ta darbe yaptırdı. Makarios u

devirdi. Hedef Adadaki bütün Müslümanlardı. O tarihte Başbakan Yardımcısı

olarak hükümette bulunan merhum Erbakan Hoca nın büyük gayreti ve ordunun da

müdahale görüşüne tam destek vermesi üzerine 20 Temmuz 1974 te Kıbrıs a

müdahale edildi. Kahraman askerlerimiz bu harekâtta destanlar yazdı.

Kardeşlerini katliâmdan kurtardı. BM nin devreye girmesiyle Mehmetçiğin

ilerleyişi engellendi. O arada Rumlar, Muratağa, Atlılar ve Sandallar köyleri

sâkinlerini topluca öldürdü, üzerlerine gaz döküp yaktı. Daha sonra da

çukurlara gömdüler. 14 Ağustos 1974 te ikinci harekât yapıldı. Bu iki harekât

esnasında 383 Kıbrıs Türkü ve 498 Mehmedçik şehit olmuştu. Bu canlarımız da

şimdi Kıbrıs ta nöbet beklemektedirler. Herkesin, bilhassa Kıbrıs taki

kardeşlerimizin bu gerçekleri unutmaması gerek.