İçinde bulunduğumuz gerilim çağının bütün dayanakları çıkar ve ekonomik olgulara dayanır. Yapılan savaşlar, verilen mücadeleler bu eksen üzeredir. Bu oluşu ayakta tutacak, sürdürecek en temel olgu da bunlara besin sağlayacak unsurların olmasıdır. Medya günümüzde yöneticileri ve kitleleri yönlendiren, etki altında tutan başlıca unsurdur.
İslâm ı diğer oluş ve unsurlardan ayıran en temel vasfı insan doğasına, adalete bağlılığıdır. İslâm ın fetih düşüncesi, fütuhatı da insanî olgulara dayanır. Gideceği yerlere hak ve adalet götürme ilkesine sadıktır. İnsanları sömürmek değil, insanlara eşit ve âdil dağıtmayı öngörür. Böyle bir durum, insanlar arasındaki hoşnuda neden olur. Osmanlı nın, Selçukilerin, Endülüs ün ruhundaki bu olgu bir büyük medeniyet bütünlüğünün oluşumunu sağlar. Bu devletler medeniyetleriyle birlikte yücelirler. Düşüşleri içlerine düşen fitne, adaletsizlik ve hakkaniyetsizliktir. Çöküşlerinin nedeni zulüm değildir.
Günümüzün batıcı düşünceleri kendi olgu ve gerçeklerine olan uygunlukla kavga ruhludurlar. Biz bunu zaman zaman yazılarımızda vurgularız: "Mafyalılık ruhu" diye. Abede bunun prototipidir, örneğidir.
Türkiye İttihat ve Terakki ruhuna ve çizgisine saptığından beri bu hastalıklı ruhu taşımaktadır. Milletimize kendi ruhunu kabul ettiremediği, köleleştiremediği için silâh gücünü kullanagelmektedir. Bu, öldürücü silâhlar olabileceği gibi, medya gibi önemli bir gücü de silâh olarak kullanmaktadır. Kavgacı bir ruha sahiptir.
Kavgaya kavga ile karşılık vermek de bir hastalık.
İslâm asıl özüyle tebliğ ruhludur. Yetiştiricilik vardır. Sohbet vardır, insanlarla sıcak ve iyi ilişkiler vardır. Çağrı vardır. Efendimizin Topkapı Sarayında gösterime açılan kutlu emanetlerinden Kral Necaşi ye gönderdiği ceylan derisine yazılan mektup da var. Bu bir çağırıdır, bir davettir. Sorumluluk bunu gerektirir. Dönemin krallarına yazılan mektupların ruhunda da bu vardır.
Kavga ve öfke nefret arttırır. Ardından ilenç getirir. Ardından savaş getirir.
Kavgada zarar gören taraflardır. Ama güçlü olan kalır, diğeri gider. Yara alan bunu bir daha onaramaz, gideremez. İzi kalır.
Büyük düşünce hareketlerinin başarısı kendi özleriyle hareket etmelerinden kaynaklanır. Özlerine ve ruhlarına uygun hareket edilirse başarılı olunur. Yanlış yerde durarak, yanlış adamlarla, yanlış ilişkilerle başarı gelmez.
Dünyayı yönetme hakkını kendinde bulan milletlerle dans etmek bir sonuç getirmez. Onlarla dans ederken bile, bir eğlence olsun diye değil, seni kendine meftun ederek, ruhunu kendine esir ederek yapar. Bir hayranlık ve bir bağlılık duygusu oluşturur. Bu da bir kavga türüdür. Bu kalemin sahibi önemli bir vurguda bulundu bu yakın zamanda: "Yahudiler kadınlarını niçin kullandırırlar " diye. Cemal Paşa nın Suriye cephesinde içine düştüğü durum ortadadır. Sara önemli bir Yahudi ailesinin önemli bir kızı. İngiliz istihbaratında çalışmış biri. Daha önceki bir makalemizde bunun ayrıntılarını verdik. Cemal Paşa nın yatak odasına girerek bütün sırları İngiliz istihbaratına ulaştırması, Kanal Faciasının oluşunu sağlaması olayı unutulmamalı.
Bir mücadelenin önderiyseniz, ayak bağlarınız var ise başarılı olamazsınız. Osmanlı sultanlarının mülk edinememe ilkesine dikkat etmeliyiz. Evliliklerini daha çok cariyelerden yapmalarının bir nedeni var. Osmanlı sultanlarının bacanakları yoktur. Damatlar da özel bir konuma sahip değildirler.
Kavgaya hazırlıklı olmak için ayak bağsız olunmalı.
Kimi holdingler, kurumlar, kişiler zenginliklerine kavga ile geldiler. Bunu salt dalaşma olarak görmemeliyiz. Bir kurumu batırmak da bir kavgadır. 28 Şubat sürecinin ideolojisinin temel ruhu da budur. Yeşil sermaye adıyla çökertilen Anadolu sermayesinin temelinde çıkar ideolojisinin kavgasıdır.
Batı ruhu taşıyan bütün oluş ve kurumlar varlıklarını kavga ile ayakta tutarlar. Kavgasız yaşayamazlar.