53’üncü yılın ilk günü bugün…

Yarım asırlık heyecanın, sevincin günü…

Bugün Milli Gazete’mizin, “Hak geldi batıl zail oldu” düsturunu gazetecilikte nakış nakış dokumaya başladığı gün…

Milli Gazete’miz tam 18770 nüsha ve eşsiz manşetleriyle bugüne geldi. Her gazete için manşetler, birinci sayfalar özeldir. Hatta her sayfa her sütun o sayfaları yayına hazırlayanlar ve içerik üretenler bakımından ayrıca değerlidir. Milli Gazete’mizin manşetlerini, birinci sayfalarını, diğer bütün sayfalarını paha biçilmez hale getiren yegâne bir etken daha var ki, o da, “Hak Geldi Batıl Zail Oldu” ölçüsüdür. Sadece gözün nuru, elin emeği, mesleğin icrasıyla değil; aynı zamanda ihlâsla ve Allah’ın rızası gözetilerek hazırlanmış olmasıdır Milli Gazete’mizi her yayının üzerinde tutan. Öyle olmasaydı, yarım asırlık ambargolar, baskılar, engellemelere rağmen Milli Gazete’miz bugün de bir kutup yıldızı gibi parlıyor olamazdı.

MADDENİN DEĞİL MANANIN, DEMİRİN DEĞİL KALBİN GÜCÜ…

Bazı başarılar sadece maddi imkânlarla birlikte düşünülür… Hayır! Başarının dinamiğinde maddi imkânlar ve ölçütler değil, insanın yaptığı işe yüklediği anlamlar ve edindiği şiar vardır. Başarıların çoğu manevi imkânların seferberliğiyle ancak gerçekleşebilir çünkü. Nitekim insanlık tarihi mananın demirin gücünü erittiği sayısız örneklerle doludur. Mana maddeye karşı ara sıra değil, çoğunlukla galebe gelir. Hatta “nihayet” ölçüsünde er ya da geç mana maddeye karşı her zaman üstünlük sağlar. Milli Gazete’nin temsil ettiği, demirin gücü değil kalbin gücüdür… Milli Gazete, maddenin büyülü cazibesine kapılmamış, çağın sahte alkışlarına talip olmamış, egemen gücün dağıttığı payelere heves etmemiş; zor da olsa, külfetli de olsa, çileli de olsa mananın omuzladığı sorumlukları yüklenmiştir.

İKTİDARLARIN RIZASI, GÜCÜ VE MENFAATİ PUTLAŞTIRIR

“Ben ne yaptıysam Allah rızası için yaptım, Allah rızası için yaptım” diye bütün dünyaya siyaset anlayışını Meclis kürsüsünden haykıran Erbakan Hoca’mızın liderliğindeki Milli Görüşçü her kardeşim, gazetecilikte Allah’ın rızasının peşine düşmenin ne anlama geldiğini bilir. “Gazetecilik” ve “Allah’ın rızası” arasında bağ kurmaya zorlananlar da var elbet… Oysa her sahada ve özellikle de gazetecilik mesleğinde tartışılması gereken “Allah’ın rızası” değil, “iktidarların rızası”dır… İktidarların rızası, gücün nüfuz alanıdır ve gücü putlaştırır. İktidarların rızası devletleri, kurumları, vicdanları, toplumları ve değerleri yavaş yavaş çürütür. Niçin çürür insanlık? İktidarların rızası, kulun ebediyetini çalar ve dünyaya hapseder. Dünyevileşen her insan, her kul namaz kılıyor olsa dahi ötelerin ötesi yokmuşçasına yaşamaya başlar. Dünyevileşme insanı manadan alır, maddeye indirir. Bugün dünyanın ve insanlığın en büyük krizi medyanın küresel emir-komuta esareti altına alınmasıdır. İktidarların rızasının güdümüne giren medya ise vicdanları karartır, zulmü besler ve böylece süregelen sömürgeci, emperyalist küresel düzeni ayakta tutar.

“YAHUDİ KONGRESİ” MANŞETİ NE ANLAMA GELİYORDU?

Tam da burada “Milli Gazete ve Gazze” parantezini açmak istiyorum. 53 yıl öncesinin 12 Ocak’ına gidelim. İlk soluğumuz, ilk manşetimiz neydi? “YAHUDİ KONGRESİ”. Günün şartlarında bir haberi manşete çeken iki kelimeden ibaret değildi bu başlık. Bu manşet yarım asır sonra bugün Gazze’de kendisini gösterecek olan işgalci, yıkıcı, soykırımcı bir zihniyete karşı girişilecek olan büyük bir mücadelenin deklarasyonuydu bütün dünyaya. Londra’da yapılmış olan Yahudi Kongresi’nin içeriğinin haberleştirilmesi ve milletimizin bu konudan haberdar olmasını sağlama maksadını da aşıyordu ilk manşetimiz. Güçlü bir çıkış, güçlü bir manşet güçlü bir habercilikti. Fakat bir haber verme olayından çok Milli Görüş adına bir meydan okuyuştu bu. Yahudi Kongresi’ni tertip edip bir takıp kararlar alan Siyonizm’e karşı bir meydan okuyuş: Biz Siyonizm’i biliyoruz. Biz sizin ne olduğunuzu, ne yapmak istediğinizi, insanlığı sömürü ve ifsat projelerinizi çok iyi biliyoruz. Siz insanlık için tehlikelisiniz, tehditsiniz. Sizi hep takip edeceğiz, ifşa edeceğiz ve bütün dünyaya sizi anlatacağız. Siz insanlığı ifsad edici projelerinizi yürütüyorsunuz ama başaramayacaksınız.. Çünkü Yeni Bir Dünyayı kuracak çalışmalarını yapacak olan inananlar var, Milli Görüşçüler var…

Tekrarda fayda görüyorum… Muhteşem, güçlü, hafızada yer tutan sayısız manşetimiz var biliyorum. Fakat bütün bu manşetlerin içerisinde gazetemizin o ilk manşeti, ilk nefesi “YAHUDİ KONGRESİ” hâlâ bizim kutup yıldızımız. Bir gazete için elbette her manşet her nüsha, her yayın günü kıymetlidir. Ama o ilk gün, ama o ilk manşet bugüne kadar atılmış en güçlü manşetidir Milli Gazete’mizin. Bu manşet aslında Erbakan Hoca’mızın seneler sonra söyleyeceği, “Ey Milli Görüşçüler ilk hedefiniz ikinci Yalta Konferansı’dır” mücadele kapısını açan manşettir.

GAZZE… SUSKUNLUKTA HAYKIRIŞ, KARARTMALARDA IŞIK, ALGILAR DEHLİZİNDE HAKİKAT FENERİ OLDUK…

Dünden bugüne gelelim…

53 yıl önce “Yahudi Kongresi” manşetini atan Milli Gazete’mizin, 450 gündür de Gazze’yi, Filistin’i tam anlamıyla sahiplenen tek gazete olması boşuna değil. Bir yılı aşkın zamandır Gazze ile yatıyor, Gazze ile kalkıyoruz. Türkiye’de birçok gazete, başka başka konu ve manşetleriyle çağın en büyük zulmünü, İsrail’in katliamlarını, soykırımını görmemeye ve göstermemeye çalışırken Milli Gazete her gün ama her gün Türkiye’de Gazze gündemini diri tutmaya çalıştı. Kimi zaman moral manşetleri attık, kimi zaman çağrılarda bulunduk, kimi zaman müjdeler verdik, kimi zaman da acılarımızı paylaştık.

Daha da önemlisi İsrail lobisinin etkilerini Türkiye’de Milli Gazete kırmaya çalıştı. İsrail ile işbirlikçiliğin her türlüsünün karşısında dimdik durduk. Suskunlukta haykırış, karartmalarda ışık, algılar dehlizinde hakikat feneri olduk. İsrail ile ticaretin kesilmesi için baskı manşetlerini sadece Milli Gazete atabildi. Limanlarımızda gençlerimizle birlikte Milli Gazete nöbet tuttu. İsrail’in küresel tedarikçisi ZIM konteynerlarının ve İsrail gemilerinin limanlarımızdaki işgalini Türkiye’ye Milli Gazete duyurdu. HAMAS’ın bir terör örgütü olmadığını bütün çevrelere ısrarlı yayınlarımızla biz kabul ettirdik. 8 Ekim 2024 Aksa Tufanı manşetimiz Türkiye’deki manşetlerin yüz akı oldu. Hiçbir zaman Gazze’ye sahip çıkıyormuş gibi yapmadık. “Gazze biz, biz Gazze’yiz” mesajını her gün ve en etkili şekilde vermeye çalıştık.

MİLLİ GAZETE’NİN GAZZE YILI…

Şimdi de, 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı’ndan bugüne kadarki Gazze yayınlarımızdaki istatistiklerimize bakalım:

  • 1 Gazze özel sayısı (7 Ekim 2023),
  • 12 özel tasarımlı kapak sayfa,
  • 8 tam sayfa Gazze,
  • 276 manşet,
  • 168 sürmanşet,
  • 118 bölünmüş manşet,
  • 205 ikinci manşet (manşet altı).

Sadece 1. sayfalar bazında istatistiklerimiz böyle. Diğer sayfalarımız, köşe yazılarımız, milligazete.com.tr haberlerimiz, Maaile ve Milli Çocuk dergilerimizdeki yayınlarımız bu istatistiklere dâhil bile edilmiş değil. Bu vesileyle Milli Gazete’mizin geride bıraktığımız 52’inci yayın yılını MİLLİ GAZETE GAZZE YILI olarak tarif edersek yanlış yapmayız. Bu vesileyle başta İsmail Heniye, Yahya Sinvar, Aruri olmak üzere bütün Gazze şehitlerimizin her birini rahmetle, minnetle ve büyük mücahitler olarak anıyoruz. Biliyoruz ve inanıyoruz ki her biri “Hak Geldi, Batıl Zail Oldu” hakikati uğruna canlarını vermiş kahramanlar…

“KANAYAN BİR YARA GÖRDÜM MÜ YANAR TÂ CİĞERİM”

Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez…

Milli Gazete’miz, “Hak geldi, batıl zail oldu” ışığını vermeye, her şart ve zeminde, her konjonktürde her zorlukta hakkı tutup kaldırmaya devam edecek Allah’ın izniyle… Bu inancı Erbakan Hoca’mızın Milli Gazete gecelerinde heyecanla okuduğu İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un şu dizeleriyle taçlandırmak isterim:

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdımı, hatta boğarım!..

-Boğamazsın ki!

-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.

Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;

Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!

Adam aldırmada geç git! diyemem aldırırım.

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!

Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...”

HER GECEYE BİR SABAH VAR…

Zor bir yıldı… Yaşadık…

Biliyoruz ki, zor yıllar bitmedi ve bitmeyecek!

Yine biliyoruz ki, her zorluğun yanında bir kolaylık var, her geceye bir sabah var…

Bu hakikatler ışığında inancımız ve duamız odur ki: Gazze’nin, Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünü manşet atacağımız o günler de yakın… Allah’ın (C.C.) vadidir:

“De ki: Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”