Sakız ve Çeşme denizin ortasındaki iki pehlivan gibi. Hangisi elense çekecek,feribotlarla gelip geçenler boşuna meraktalar. Sahile inci gibi dizilmiş binalar, lokantalar liman; Çeşme’ye mendil sallarken. Mecidiye Camii ve Kilise, top oynayan çocuklar gibi birbirlerini süzmekte. Ne ki hissetmemek mümkün değildi, evin esas çocuğu Osmanlı Camii mahzun, kiliseler mağrurdu.

O kadar ki Mecidiye Camii’nin içine Nü tablolar bile yerleştirip resim müzesi yapmışlardı. Ege Denizi’nin bu beşinci büyük adası Chios’un kalbindeki hatıraları bize açtığı sıcak bir yaz günü; mazi, ziyadesi ile gönlümüzü yordu. Antik dönemlerinden beri Mastika yani sakızı ile ünlü olması, buranın rahvan hoş havası hüznümüzü dağıtmaya yetmiyor. Roma, Bizans derken, Arap ordularının da asla vazgeçemeyeceği diyar, daha 670’de Müslümanların eline geçer. Bizans gerileyince de, 11. asırda, Selçuklu akınlarına sahne olur, İzmir ve civarının hâkimi Çaka Bey, Sakız’ı ele geçirir. Çaka Bey’den sonra Bizans geri dönmüştür. Daha sonra Latinler, Cenevizliler, Menteşe Beyliği arasında gider gelir, ticareti ve esir pazarı ile tarihte nam salar.

Yıl 1566’yı gösterdiğinde Kaptanıderya Piyale Paşa tarafından fethedilir, adaya kadı, imam, hatip müezzin gönderilir. 1694’e gelindiğinde Venedikliler, Avrupa’dan yardım alarak adayı kuşatır, kaleyi 1370 askerle savunan Silahtar Hasan Paşa, Kaptanıderya Helvacı Yusuf Paşa’dan beklediği yardımı alamaz, ada Venedik’e geçer. Müslüman nüfus, üç gün içerisinde Venedik gemileri ile Anadolu sahiline taşınır. Ne ki Osmanlı sadece birkaç ay sonra adayı tekrar alır. Venedikliler kaçarken, Rumların malını, mülkünü, kiliselerini yağmalarlar. Adanın yerli Rum halkı, Katoliklerin Venediklilere bu yağmada yardım ettiğini söyleyerek şikayette bulunur, Katolik kiliseleri de Rumlar’a verilir.

1. yüzyıla gelindiğinde milliyetçilik cereyanından ada da etkilenir, 1821 Rum isyanından nasibini alır, ada halkı önceleri isyancılara destek vermezken, sonra dışarıdan gelen asilere uyup şiddetli çatışmalara katılırlar. Nasuhzade Ali Paşa’nın gemisi isyancılar tarafından batırılıp paşa şehid edilir. İsyan bastırılır ancak bu sükûn dört yıl sürebilir. 1827’de bu kez Fransız Favier kumandasında 90 gemi Sakız’ı kuşatır, daha şiddetli çatışmalar yaşanır, çok az Müslüman muharip ve gönüllü ile kıtlık, zor şartlar ile mücadele edilir, yaşlı ve çocuklar Çeşme’ye nakledilir. Osmanlı donanması imdada yetişir, asiler geri çekilir. İsyanın bastırılması batıyı ve Amerika’yı derin teessüre uğratır.

Abdülmecid’in de uğrayıp bir cami yaptırdığı ada, 1912 Trablusgarb savaşında Yunan işgalini görür. Lozan anlaşması ile acı nokta adanın yanına bırakılır, Çeşme’nin kan kardeşi, Türkiye’nin burnunun dibindeki Sakız; çok uzaklardaki Yunanistan’a bırakılır. Osmanlı fetih ile adaya hayrat yağdırır; camiler, kiliseler, çeşmeler, sebiller, hamamlar, manastır, havra, tekkeler, zaviyeler inşa eder. Adanın fatihi Piyale Paşa özellikle yüreğini döker; cami, çeşme, su yolu, han, hamam yaptırır. Pek çok paşa yaptırdıkları cami ve mescit, hayır eserleri ile adaya olan hürmetlerini ifade ederler. Ne ki bugün camiler mabetlikten çıkarılmış ya Bizans resim müzesi yapılmış ya harabe haline getirilmiş. Fakat Türkiye’den önemli miktarda turist her gün arası 20 dakika olan Üsküdar Eminönü vapuru gibi motorlara atlayıp Sakız turizmine katkı sunmaktalar. Adadaki bir milyon ağaçtan elde edilen 213 ton sakızdan bir miktar alıp eşe dosta hediye etmekteler.

Adadan dönüşüm hüzündü, Lozan’da verilmedik yer bırakılmayışına olan kederim uzun bir süre geçmemişti, Mecidiye Camii’nin mahzun hali paslı bir hançer gibi yüreğime saplanmıştı.