Millî Gazete bir mekteptir. İçinde fikir öfkesini taşıyanların düne, bugüne ve yarına dair ne varsa ortaya koymaya çalıştıkları, en azından bunu dert edindikleri bir mektep.

Mektebin kurucusu dertli bir adamdır; derdi kaf dağı kadar olan. Başını bir davaya satmış kahraman gibi kafa tutmuştu Siyonizm’e ve Haçlı zihniyetine. “Allah müminlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığında satın almıştır” ayeti gereği satmıştır bütün ömrünü bu mübarek davaya. Ayetin devamındaki “ne güzel bir alışveriş bu” fermanına da inanmıştı gönülden. Eğer inanmasaydı O da akranları gibi suya sabuna dokunmadan, siyasetin kıyısından köşesinden nasiplenir giderdi elbet. Ancak O’nun için bu, zilleti kabul etmek demekti. “Tarihin en şerefli milletiyiz” diye haykıran bir lider elbette zilleti kabul etmezdi. “Ey Muhammed ümmeti! Siz beşeriyet içerisinden çıkartılmış en hayırlı ümmetsiniz” İlahi emrinden haberli bir Müslüman zilleti kabul eder miydi hiç?

Bezm-i elestte Rabbinin “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” sorusuna “Kalu belâ” diyerek Yüce Yaratıcı’ya söz veren ve kulluk antlaşmasına imza atan insanın, kulluğun gereklerini yerine getirmek için çalışması, didinmesi ve mücadele etmesinden doğal ne vardır ki. İşte içindeki fikir öfkesini hiç söndürmeyen ve hayatı boyunca iyiyi, güzeli, gerçeği, değişmez ve pörsümez doğruyu kısacası hakkı ve adaleti tesis etmek; bundan da öte Rabbin rızasını kazanmak için uğraş veren bir mücahidin temellerini attığı gazetedir “Millî”.

Kurucusu tarafından adı, logosu, sloganı hatta çıkış tarihi en ince ayrıntılarıyla düşünülmüş; İslâmî öğeler gazeteye adeta nakşedilmiştir. Adını Kur’an-ı Kerim’deki “millet-i İbrahim/İbrahim’in dininden alan “Millî”, logosuna “Hak geldi, bâtıl zâil oldu” (İsra, 81) ayetini nakşedilen bir gazete. Bu ayetin seçilmesi de tesadüfi değildir elbet. Bununla İslâm’ın mutlaka galip geleceğine olan inanç vurgulanmış; Müslümanların bir gün Haçlı ve Siyonistlere galebe çalacağı “Kınayanın kınamasından korkmadan” (Maide, 54) nakşedilmiştir. Bunun için Millî Gazete’deki 24 Ekim 2016 tarihli ilk yazımı şu cümlelerle bitirmiştim: “Bugünkü Müslümanlar, cüz’i iradeleriyle bazı şeyleri başarmak istiyor. Batıl ideolojiler ise her tarafı kuşatmış, hareket alanı bulamıyor. Böyle olunca da “Amerika yenilmez”, “İsrail’le baş etmek mümkün değil” zehâbına kapılıyor. Oysa İslâm’da ümitsizliğe düşmek yoktur. Hicr Sûresi’ndeki “De ki, Rabbinin rahmetinden, hak yoldan sapanlardan başka kim ümit keser ki?” ayeti ümitsizliğe düşmeyi yasaklamıştır.

Bizim görevimiz çalışmak, zaferi verecek Allah (c.c)’tır. Sel felaketi, deprem, kasırga, salgın hastalık, iç karışıklık gibi aklımıza gelmeyecek, cüz’i irademizi aşan binbir türlü yollarla da olsa Rabbimiz güçlü görünen kavimleri dağıtır. Ad, Semud, Lut kavimlerinin helâkı bunlara misaldir. “Mağlubiyet Psikolojisi”nden kurtulmamızın anahtarı, İsra Sûresi’nin 81’inci ayetindeki şu emirde saklı: Yine deki ki: Hak geldi, bâtıl zâil oldu! Şüphesiz ki bâtıl, yok olmaya mahkûmdur.

Merhum Necmettin Erbakan Hoca tarafından kurulan ve 12 Ocak 1973’teki ilk sayısında “Yahudi Kongresi”ni eleştirebilen; logosuna “Hak geldi bâtıl zâil oldu” ayetini yazan bir gazete ve ona inanmış okurlar elbette “Mağlubiyet Psikolojisi”ni yenmişlerdir. İşte bunun için buradayım”.

O gün bahsettiğimiz Müslümanların “Mağlubiyet psikolojisinden kurtulması için Allah’a güvenmesi gerektiği, ‘Amerika yenilmez, İsrail’le baş etmek mümkün değil’ görüşünün yersizliği, Allah-u Teâlâ’nın “sel felaketi, deprem, kasırga, salgın hastalık ve iç karışıklık” gibi aklımıza gelmeyecek, cüz’i irademizi aşan binbir türlü yollarla güçlü görünen kavimleri dağıttığı tezi bugün gerçekleşti. İnsanoğlu salgın hastalık koronavirüsle mücadele etmekten aciz kaldı. Bu zorlu dönem, elbette insanoğlunun kendini sigaya çekmesi, muhasebe yapması, yerlerin ve göklerin hâkimi Allah-u Teâlâ’nın hâkimiyetine boyun eğip onu razı etmesi için bir fırsattır. Bu zor günlerde insanlar evlerine hapsolmuş ve çaresizdir. Bu salgından kurtulmak yine Allah-u Teâlâ’nın yardımıyla olacaktır.

Millî Gazete Genel Yayın Yönetmenimiz Mustafa Kurdaş Bey, birkaç gün önce “Bir zor zaman yazısı” başlığıyla bu dönemde gazetelerin tiraj kaybettiğini, bundan Millî Gazete’nin de etkilendiğini detaylarıyla anlattı.

Gün, “İslâm’ın Dünya Görüşü”nü yayma misyonunu yüklenmiş Millî Gazete’mize sahip çıkma günüdür, vesselam…