“The Organisation of Islamic Cooperation (OIC)/İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)”, adına İslâm ülkeleri denilen halkı Müslüman yönetim şekilleri ve yöneticileri tamamen Batı’nın güdümünde ülkelerin bir araya gelmesiyle kurulan bir teşkilat. Teşkilatın ilk ismi İslam Konferansı Teşkilatı’ydı. 2011 yılında İslam İşbirliği Teşkilatı olarak değiştirildi.

Uluslararası hukuk tüzel kişiliğine haiz bu teşkilatın hiçbir fonksiyonu yok maalesef. Adı “İslam İşbirliği Teşkilatı” ancak Müslümanların derdine derman olacak, zulmü ortadan kaldıracak hiçbir iradeye sahip olmayan bir dernek gibi düşünün bu kuruluşu.

Bu pasif teşkilat, kendisine bağlı kuruluşlar, enstitüler oluşturmuş. Bunlardan birisi de “Islamic Solidarity Games Fan’s Page (ISSF)/İslami Dayanışma Oyunları Spor Federasyonu”.

İslâmî hassasiyetten uzak, İslâm’la bağdaşmayan, yüce dinimizin ismini istismar eden bu kuruluş, beş yılda bir düzenlediği bu aktivitelerinin ilkini 2005 yılında Suudi Arabistan’da düzenlemiş. İkincisi 2009 yılında İran’da düzenlenecekken anlaşmazlık çıkması sonucu iptal edilmiş, üçüncüsü 2013 yılında Endenozya’da, dördüncüsü 2017 yılında Azerbaycan’ın başkenti Bakû’de yapılmış. Beşincisi ise 9 Ağustos 2022 tarihinde Türkiye’de Konya Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde ve McDanald’s’ın sponsorluğunda başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılışını yaptığı spor etkinliği 18 Ağustos tarihinde son bulacak.

İslâm’la bağdaşmayan her türlü aktiviteyi “İslâmî Dayanışma Oyunları” adıyla topluma sunmak tekâhül mü yoksa bilinçli bir tercih mi? Eğer birkaç bedevinin işgüzarlığıyla bu isim verilmişse bu tekâhül düzeltilmedir. Yok, bilinçli bir şekilde bu isim konulmuş ve İslâm ismine zararı göz ardı edilmişse Türkiye’nin isme itiraz etmesi, yeni isim önermesi gerekir. Eğer itiraza rağmen düzeltilmezse oyunlardan çekilmelidir.

Türkiye buna itiraz eder mi? Muhtemelen etmez. Yıllarca “Türkçe Olimpiyatları” adıyla statları doldurup ifsatlara imza atan ve bu şamatalara övgülerle destek olanların bugün farklı bir isimle İslâm’ın içini boşaltma girişimine karşı durması mümkün gözükmüyor.

Kadınlı-erkekli grupların İslâmî kurallara mugayir aktiviteleri, yine İslâmî hassasiyetten uzak giysilerle icra ettiği ve adına “İslâmî Dayanışma Oyunları” verdikleri bu şamataya itiraz ettiğimizde, “Ne var bunda, Müslümanların dayanışması sizi neden rahatsız ediyor?” diyenler oldu. Müslümanların dayanışmasına elbette itirazımız yok. Ancak, Haçlı-Siyonist ittifakının Allah-u Teâlâ’nın arzında fesat çıkartıp her türlü fitneyi yaydığı, Müslüman halkların yaşadığı coğrafyayı kan gölüne dönüştürdüğü bir hengâmda sesini çıkartmayan, bir araya gelmeyen, birlik ve beraberlik görüntüsü vermeyen halkı Müslüman olan ülkeler (İslâm ülkeleri değil) İslâm’la bağdaşmayan bir şamatayla, oyunla oynaşla meşgul oluyorsa buna elbette itiraz ederiz.

İtirazımız hem isme, hem içeriğine, hem de Müslüman coğrafya kan ve gözyaşıyla tedip edilirken oyunla oynaşla meşgul olunmasına. İçerik isimle uyumlu yapılmıyorsa en azından ismin değiştirilmesi gerekir. Zira kimsenin yüce İslâm dinini istismar etmesine, kavramları itibarsızlaştırmasına, sıradanlaştırmasına müsaade etmemeliyiz. Bu oyunlar devam edecekse en azından “Kardeş Halklar Dayanışma Oyunları” gibi bir isimle yoluna devam etmelidir.

Siz hiç, Hıristiyan yahut Yahudi Dayanışma Oyunları adı altında bir şamata duydunuz mu? Adamlar “Olimpiyat Oyunları” adı altında da pekâlâ dayanışma yapabiliyor, değerlerini tüm dünyaya empoze edebiliyor.

Bu şamatanın İslâmî olmadığını, Batı’nın değerlerini İslâm kılıfıyla insanlara sunmanın tam da zavallı ve mağlup halkların yapabileceği bir icraat olduğunu görmek gerekir. Daha önce Suudi Arabistan ve Türkiye’nin aktif olduğu adına “İslâm Ordusu” verdikleri bir birlik vardı? Ne oldu o orduya? O ordu, İsrail, Gazze’yi bombalarken, Mescid-i Aksa’da kan dökülürken nerede? Siz, bir orduya “İslâm Ordusu” adını veriyorsanız İslâm’ın izzetini yere düşürmemelidir. Osmanlı Devleti’nin yıkılma hengâmında Yeniçeri Ocağı’nın lağvedilip yerine kurulan orduya “Asâkir-i Mansure-i Muhammediye” yani “Muhammed’in muzaffer (galip gelen) askerleri” ismi verilmişti. Bu ordu, yenilgiler aldı. Mesele, bir kuruluşa İslâmî isim vermekte değil, asıl mesele ismiyle müsemma bir yapı oluşturmaktır.

Bugün Müslümanlar, iç karışıklıklar ve dış müdahalelerle baş başadır. Halkı Müslüman olan ülkelerin başlarında müstemleke yöneticiler mevcut. İslâm’ın izzetini, Müslümanların haysiyetini gözetecek tek bir lider yoktur. Müslümanlar kendi aralarındaki iç karışıklıklara müdahale edecek güçte bile değil mi ki ABD’nin müdahalesine ihtiyaç duymaktadır? İslâmî Dayanışma Oyunları adı altında bir araya gelebilen halkı Müslüman ülkeler, Filistin için, Doğu Türkistan için, Suriye’deki ve Libya’daki iç karışıklığı sonlandırmak için neden bir araya gelmez? Halklar uyutulmuş, yöneticiler müstemlekedir de ondan.

Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de, “Eğer inananlardan iki grup birbiriyle savaşırsa onları barıştırın. Eğer biri diğerine zulmederse (barışa yanaşmazsa) Allah’ın emrine dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever” (Hucurat, 9) buyurmakta. Kendi aralarındaki sorunları çözmekten aciz devletler topluluğunun İslâm’la bağdaşmayan bir şamatada bir araya gelmesine alkış mı tutalım?