Malumunuz, dünyada küresel korsanlığa soyunan bir ülkenin başkanı kendi ülkesinden yaklaşık 10.000 km uzaklıkta bulunan kadim bir şehrin yani Kudüs’ün statüsü hakkında bir karar verdi. Bu kararın kabul edilebilir bir yanı olmadığı gibi kesinlikle yok hükmünde sayılması gerektiğini de peşinen söylemek gerekir. Kudüs’ün statüsünün ne olduğuna tek başına karar vermeye çalışmak, tarih bilmezlik, cehalet ve ihanet emareleri taşır. Bu karar, hukuksuzluk ve devlet eli ile korsanlık yapmanın bir örneğidir. Sağduyulu insanlar olarak biz biliyoruz ki; dünyanın herhangi bir köşesinde bir gözyaşı var ise arkasında ABD VE SİYONİST işbirliği vardır. Müslüman ülkelerden herhangi birinde bir karışıklık var ise biliniz ki o ülkede ya ABD üssü yahut ABD büyükelçiliği vardır.

Böyle bir kararın alınması Kudüs sevdalılarının yeniden birleşmesine ve özgür bir Kudüs için küresel intifadanın başlamasına vesile olmuştu, fakat İslam İşbirliği toplantısı sonrası yayınlanan bildiri bu birleşmeyi başlamadan bitirmiştir. Dağ fare bile doğurmamıştır. ABD Başkanının böyle bir açıklama yapması bizleri şaşırtmamıştır. Asıl şaştırtması gereken kişiler Müslüman liderlerdir. Bundan dolayı İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI’na katılan Müslüman liderlerden BANA NE AMERİKA’DAN diyebilmelerini beklerdik. Ancak alınan kararlar ne yazık ki bizlere hayal kırıklığı yaşatmıştır.

Ne demek sadece Doğu Kudüs Filistin’in başkentidir. Bu açıklamanın ABD’nin açıklamasından ne farkı var? ABD elçiliği Batı Kudüs’e taşısa karşı çıkmayacak mıyız? Bizler Kudüs’ü ne doğu ne batı olarak tanımlamayı kabul edemeyiz. Her kim bunu kabul ediyor ise de ret ediyoruz. Kudüs batısı ile doğusu ile Kudüs’tür. Ve Kudüs her yönü ile her metre karesi ile her taşı ile bağımsız Filistin devletinin başkentidir. Kudüs İslam’ındır. İslam’ın batısı doğusu olmaz.

Şu bir gerçektir ki Kudüs tartışmasız olarak İSLAMIN’DIR. Bu konu tartışma konusu bile değildir. Bu duruş siyasi yönetimler tarafından çeşitli suni nedenlerden dolayı ifade edilemez ise de Müslüman halklar tarafından kabul edilmiş bir gerçektir. Çünkü Kudüs bizler için varlık meselesidir. Tarih, işgalci İsrail’i devlet olarak kabul etmek için can atan liderleri değil BANANE AMERİKA’DAN diyen liderleri unutmayacaktır. Ümmetin bir ferdi olarak, Kudüs sevdalıları olarak, normal bir vatandaş olarak bizlerin İsrail’i devlet olarak tanıma yarışına giren liderlere değil; gönlü ile dili ile söz ve eylemleri ile BANA NE AMERİKA’DAN diye haykırabilen liderlere ihtiyacımız vardır.

Uzun yıllar İslam milletine başşehirlik yapmış olan, Sultan Abdülhamid Han’ın payitahtı, Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından D8’in kurulduğu kutlu şehir İstanbul’da bulunan tüm İslam ülkeleri liderlerinden beklenen şey daha reel daha somut adımlar atmaktı. Ancak her şeyde olduğu gibi bu nokta da sözde kalmak ince seçim hesapları yapmakla yetindiler.

Siyaset hamaset kaldırmaz. Hamasetten arınmaksızın siyaset yapmayı öğrenmek zorundayız. “Ey İsrail gelirim oraya” narası atmak sadece gaz alma ve oy toplama operasyonlarıdır. Bunun farkına varmamız ve somut adımlar atılmasını teşvik etmemiz gerekiyor. Somut adımlar atamamamın birçok nedeni var. Birincisi; kuşkusuz hükümet son 15 yılda dış politikada yapmış olduğu zikzakları ile hamle şansını ve kuvvetini kaybetmiştir. Artık kendi devletinin bekasının tartışıldığı bir düzleme gelmiştir ki bu düzlemde ancak naralar atarak siyaset yapılabilir. İkincisi ise; sivil toplum örgütlerinin bir şey yapıyor gibi yapma hastalığına tutulmalarıdır. Bir şey yapmak ile yapıyor gibi yapmak farklı şeylerdir. Bir şey yapmak hakikattir, bir şey yapıyor gibi yapmak algıdır algı ise çağımızın münafıklık alametidir.

Çok şeyler yapmaya gerek yok sadece bir şey yapmak bir tepkiyi projelendirip eyleme dönüştürmek gerekiyor. Son dönemlerde böyle bir yapı ile ne yazık ki karşılaşamadık. Bir şey yapabilen yaptığı şeyi projelendirebilen bir yapıya ihtiyacımız var. Seçilmiş cümleler sıralanmış cümleler, korku ile kurulmuş ikircikli cümleler bütün konuşmalarda bu yapı hâkim. Varlığınız başkasına bağlı ise bağlı olduğunuza karşı olamazsınız bir bakarsınız ki sizin var olmanız gerektiği fikrinden vazgeçmiş sizde yok olmuşsunuz.

Özgürlük, bağımlı olmama muhalefet yapmanın ilk şartıdır. Muhalif olmaktan kastımız sürekli bir eleştiri ağı kurmak değil daha doğruyu daha güzeli göstermektir. İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında bir karar alınmadı bir şey de yapılmadı, sadece yapılıyor gibi yapıldı. Nedeni çok basit katılımcı listesini şöyle bir inceleyin kaç devlet başkanı hür ve bağımlı değil. Kendi koltukları tamamı ile başkalarının elinde olanlar o başkaları hakkında nasıl karar almaları beklenebilir ki.

BANANE AMERİKA’DAN diye haykırabilmen için göbeğinin ABD’ye değil Mekke’ye Medine’ye bağlı olması gerekir. Mekke ve Medine’nin şahsında emir komuta zincirinde gavur değil bizzat Müslüman bir silsile olması gerekir. Bu yüzdendir ki bizler hakkı ile “bir şey” yapana kadar bu dünyada bir şey değişmeyecek. Bir şey yapabilmek için ise özgürlüğümüzü ve onurumuzu tartışma konusu bile yaptırmamız gerekmektedir.

Bir olup Bir şeyi oldurup Bir şeyler oluşturup Bir çözüm geliştirip Bir adalet nizamı kurmamız gerekiyor. Aksi durumda naralar ata ata binip kır atımıza Endülüs’ü terk eden son kral gibi gözyaşı dökeceğiz kaybettiğimiz şehirlere ve değerlere…