Destan yazarımız Mehmet Akif Ersoy, toprağı sıksan

şüheda fışkıracak şüheda demektedir. Gerçekten de İslam toprağı şehitler

yurdudur. Tarihi de şehitler tarihidir. Kur an-ı Kerim in ifade ettiği gibi

Kur an dan önce İncil ve Tevrat da cihadı ve ilayı kelimetullah uğruna

şehitliği vurgulamıştır. Şehitlik yani canıyla hakka adanmışlık her zaman ve

tarih boyunca olmuştur. Bundan dolayı toprak şüheda diyarıdır. Toprak şüheda

fışkırdığı gibi tarih de İslam fışkırmaktadır. Meşhur müfessir Alusi, İslam ın

ulaşmadığı diyarların bir nevi fetret diyarı sayılabileceğini söylemiş ve

Kızılderilileri veya Amazon Yerlileri ni ve sairleri örnek göstermiştir.

Bununla birlikte, Müslüman tacirler ve mücahitler balta girmemiş ormanlara ve

cangıllara uzandıkları gibi aynı zamanda ulaşılmayan kıtalara da uzanmışlardır.

Asya steplerine ve boylarına baktığınızda burada İslam ın Hazreti Osman dönemi

kadar geriye uzandığını görebiliyorsunuz. Sonrasında fatihler ve cengâverler

Hazreti Osman ın izini izleyerek bu bölgeleri yeniden İslam adına

çalkalamışlardır. Gazneli Mahmut, Seyyid Ali Reis gibi sultanlar ve komutanlar

Asya nın dip köşelerinde İslam a ve Müslümanlara köprü olmuşlardır. Bununla

birlikte hadislerde ifade edildiği gibi Müslümanlara vehen isabet etmesiyle

yani ölümden korkmaları ve dünyayı sevmeleriyle birlikte Yahudilere vurulduğu

gibi zillet prangası vurulmuş ve aziz iken zelil duruma düşmüşlerdir.

*

Afrika nın derinlerinde İslam ve Müslümanların izine

rastladığımız gibi aynı zamanda Asya nın içlerinde ve derinliklerinde de

İslam a ve Müslümanların izlerine rastlamaktayız. En son ve şaşırtıcı

hususlardan birisi Müslümanların Hollandalılardan ve İngilizlerden önce

Avustralya ya varmış ve Avustralya yı keşfetmiş ve bu bölgeye uzanmış

olmalarıdır. İngilizler gittikleri topraklara serf kabilinden aracı milletler

de götürmüşlerdir. Malezya ya Hintlileri ve Çinlileri götürdükleri gibi Papua

Yeni Gine de de Hindistan asıllı insanlara rastlamak mümkündür. İngilizler de

güneş batmayan imparatorlukları sırasında dünyayı çalkalamışlardır. Bununla

birlikte Hindistan ve Hint Okyanusu kıyısındaki Afrika ülkeleri ve sahilleri

Müslümanların elinde iken gemicilerinin bu bölgelere ulaşmadıklarını söylemek

mümkün değildir. Bu nedenle Piri Reis Haritası hâlâ bilmece olarak varlığını

sürdürmektedir. Bununla birlikte o gün dar dairede olsa bile bilgi düzeyinde

insanlığın bugüne yakın bir seviyede olduğunu söylemek mümkündür. Bu aynı

zamanda Amerika ve Avustralya kıtalarına Batılılardan önce gidenlerin varlığını

da doğrulamaktadır. Bu yönde yeni bilgi ve belgeler ortaya çıkmaktadır.

Bunların en sonuncusu Sabah gazetesinin Avustralya tarihi baştan yazılacak

haberidir.

*

Bilim adamları Avustralya da bulunan Afrikalı Kilwa

Sultanlığı na ait 900 lü yıllardan kalma beş paranın, ülke tarihini

değiştireceğini söylüyorlar. Yazılı tarihi 1606 da Hollandalı bir denizcinin

ziyaretiyle başlayan Avustralya da bilim adamları, kıtada 1940 lı yıllarda

bulunan Afrika menşeli bakır paraların hikâyesini araştırıyor. ABD deki Indiana

Üniversitesi nden Ian McIntosh, bu paraların binlerce kilometre ötede Hint

Okyanusu nun diğer ucundaki Avustralya ya nasıl ulaştığını araştırıyor. Paralar

II. Dünya Savaşı nda Maurie Isenberg isimli bir asker tarafından ülkenin

kuzeyinde, o zamanlar hayat emarelerinin olmadığı Wessel Adaları nda bulundu.

Daha sonra bu paralar 1979 da Avustralya Müzesi ne gönderildi. Avustralyalı askerin

yıllar önce adanın kumları altından çıkardığı ve 13-16 ncı yüzyıllar arasında

Hindistan a ticaret yapan Afrikalı Kilwa Sultanlığı na ait bu paraların

Avustralya ya nasıl geldiğini araştıran McIntosh, iz sürmek üzere ekibiyle

birlikte bölgeye gidecek. Bugün Tanzanya topraklarında hüküm süren, tarihi

960 lı yıllara dayanan sultanlığın Sahra üstü Afrika coğrafyasının ilk madeni

paralarını bastığı, ancak bu paraların Afrika dışında sadece iki kez bulunduğu

söyleniyor

Evet, galiplerin yazmış olduğu tarihin sil baştan yeniden

yazılması gerekecek. Sadece bölge tarihi değil aynı zamanda dünya tarihi. Dünya

tarihi gün yüzüne çıktıkça gömülü Müslümanlar da yüzeye çıkacaklardır. Tarih

sadece yalan söylemiyor aynı zamanda da gizliyor! Gizli tarih açığa çıktıkça

kayıp atalarımızı ve izlerini keşfediyoruz.