Allah kendisine rahmet etsin Erbakan Hoca’mızın cihatla ilgili sohbet ederken değindiği konu başlıklarından birisi de cihadın farzları konusuydu. "Nasıl ki namazın farzları varsa cihat ibadetinin kabul olması için de yerine getirilmesi gereken farzlar var" sözleri ile başladığı konuşmasında cihadın farzlarını sayarken üzerinde emniyetle durduğu başlıklardan biri "ihsan" olurdu. Hocamız, ihsanı anlatırken; "Her ibadetin kendi ihsanı vardır. Namazın ihsanı Allah'ın huzurunda siz de onu görüyormuşsunuz gibi namaz kılmanızdır. Cihadın ihsanı ise Allah yolunda mücadele için yaptığınız her işi en güzel ve eksiksiz şekilde yapmaktır" ifadelerini kullanırdı. Âcizane kanaatimce bugün gelinen noktada rahmetli hocamızın üzerinde durduğu ihsan anlayışının önemi çok daha belirgin bir şekilde ortaya çıkmış durumdadır. Bugünkü yazımızda 2 milyarlık İslam ümmeti olarak içinde bulunduğumuz durumu âcizane ihsan penceresinden değerlendirmeye gayret edeceğiz.

Kelime anlamı olarak ihsan, yapılması gereken şeyi yüksek bir bilinçle ve güzel bir şekilde yerine getirmek, Allah'a ibadet ve kulluk, her işi en güzel şekilde, önemine binaen hakkıyla ve layık olduğu şekliyle ifa etmek anlamlarına gelmektedir. İhsan, yukarıda ifade ettiği anlamlar bakımından değerlendirildiğinde kendi muhasebemiz açısından kendimize sormamız gereken soruların başında, “Biz İslam ümmeti olarak bu ihsan anlayışının neresindeyiz?” sorusu olmalıdır. Bugün içinde bulunduğumuz ve hepimizin şikâyetçi olduğu durum yaptığımız işlerde ihsanın eksik oluşuyla bağlantılı değil midir bunu sorgulamalıyız. Her birimiz hem ibadetlerimizi hem de mesleklerimizi, görevlerimizi ihsan ile yapmadığımız için hem maddi hem de manevi olarak madun ve eksik olabilir miyiz diye düşünmeliyiz. Hayatımızı bir bütün olarak değerlendirirsek, öğretmen, öğrenci, mühendis, doktor, yönetici vb. tüm görev ve mesleklerden Müslümanlar olarak görevimizi ihsan bilinci ile yerine yetirmiş olsak bugün bambaşka bir konumda olabilirdik gibi geliyor bana…

Hayatımızın bütününde ihsan anlayışının eksik olmasının sonucunu değerlendirmek bağlamında bir örnek vermek istiyorum. Seküler bir arkadaşımızla Siyonist markalara yönelik boykot konusunu konuşurken arkadaşımız; "Hocam tamam Siyonist markaları boykot edelim ama şunu da kabul edelim ki her alanda en kaliteli ürünler, en büyük markalar onların elinde. Yani adamlar işlerini iyi yapıyorlar. Etkili boykot yapmak istiyorsak önce onların ürettiği ürünlerin muadilini, hatta daha iyisini üretmemiz gerekmiyor mu?" demişti. Bu sözler her ne kadar acı da olsa bizim açımızdan önemli bir gerçeği ifade ediyordu. Bugün karşımızdaki düşmanımız kendi sapkın ideallerini yerine getirmek uğruna her şeyi planlı ve programlı şekilde, en iyisini yaparak mücadele ederken bizim bu çalışma usulüne cevap veremiyor olmayışımızla ilgili temel sorunu işaret ediyordu. Bu sorun çerçevesinde bir değerlendirme yaparsak üstlendiğimiz görevleri İhsan bilinci ile yapabilmek düşmanın gücü ve sistemine karşı koyabilmek adına bizim hem insanlığa hem de Allah'a karşı vazifemizi doğru şekilde yerine getirebilmemizin temel anahtarı olabilir. İhsan kelimesinin bir anlamının da iyilik yapmak olduğu göz önüne alınırsa hayatımızın bütününe ve mücadelemize yansıttığımız ihsan anlayışı hem kendimiz hem de insanlık için yapacağımız en büyük iyiliklerin temel taşı olabilir. Allah’ın (C.C.) her Cuma namazında hutbede okunan Nahl Suresi 90. ayette buyurduğu “ihsan” ifadesinin tercümesinde ifade edilen iyilik yapmaktan gerçek kasıt da bu olsa gerek. Allah muhsinler zümresinden olabilmeyi nasip eylesin...