Bismillahirrahmanirrahîm!

MİLLET olarak, 11 Kasım 2025 günü, iyi yetişmiş 20 askerimizin bir kaza sonucu şehit olmasıyla sarsıldık. Elem verici olay hepimizi derinden üzdü. Askerlerimiz, Azerbaycan’daki görevini tamamlayıp Gürcistan üzerinden geri dönerken, dağlık bölgede C-130 tipi askeri uçak aniden irtifa kaybı yaşadı. Telsiz bağlantısı kesildi. Düşen uçak sebebiyle, büyük bir uçak faciasıyla karşı karşıya kaldık.

Yaşanan facia ciddi bir sınavımızdı. Allah’a şükür bu acı sınavdan yüz akıyla çıktık. Alanında yetişmiş uzman askerlerin kaybı milletimizi birleştirdi. Hepimizin yürekleri dağlandı. Yüreklerimizi yakan şehitlerimizden her birinin manevi yönü zengin hayat hikâyeleri vardı. Onların Ankara’ya getirilmesi, cenaze törenleri ve taziyelerde göz yaşartıcı, yürek parçalayıcı pek çok olay yaşandı.

Astsubay Kıdemli Çavuş Ahmet Yasir Kuyucu’nun kız kardeşi, uçağın düşmesinden birkaç saat önce bir rüya ile uyanmıştı. Vakit geçirmeden gördüklerini cep telefonu mesajıyla ağabeyiyle paylaştı. Kız kardeşi, “Abim!” diyordu: “Rüyamda gördüm ve çok ağladım. Sabah namazını kıldım! Hemen sonra sen şehit olmuşsun!”

Ağabey Ahmet Yasir, Azerbaycan’dan kız kardeşine teselli mesajı yazdı. “Hayırlara gelsin gardaşım!” diyerek şöyle devam etti: “Üzülme gardaşım! Keşke öyle bir şey olsa! Ama nerdeee!” Bu mesajlaşmalardan kısa süre sonra bildiğimiz facia gerçekleşti. İşte, Anadolu insanı bu! Böylesine duyarlı insanlarla neler yapılmaz ki! Hepimiz, ülkemizdeki güzel insan cevherlerini çok iyi tanımalıyız.

ASİL MİLLETİMİZ!

UÇAK faciası şehitlerinden Emre Altıok’un da cenazesi Ankara’ya getirilmişti. Kız kardeşi Gamze Süngerli şehit ağabeyini havaalanında karşılamaya gelmişti. Tabutunu görünce öyle asil bir asker selâmı vermişti ki! Gamze kızımızın bu asalet, tevekkül ve metanetini görmeliydiniz!

Şehit cenazelerinin Türkiye’ye getirildiği gün Malatya İnönü Üniversitesi’nde asalet ve milletimizdeki “tarihî adalet sevdası”nı yansıtan bir olay yaşandı. Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya kürsüde konuşuyordu. “Öyle yaşayalım ki, vakti geldiğinde Hazreti Allah bizi kimsenin hakkından…” derken boğazı düğümlendi; konuşamadı; duygulandı. Devamla: “Ben bu lâfa geldiğimde korkuyorum” dedi. Hâkimliği de, “Bir tarafı cennet, diğer tarafı cehennem” olarak tanımladı. (14 Kasım 2025)

Uçak kazası vesilesiyle fark ettiğimiz, içinde Ahmet Yasir Yazıcı ve kız kardeşi gibi “manevi derinliği” olan insanlar; Gamze Süngerli gibi asil ve metanet sahibi bacılar; Kadir Özkaya gibi adalete sevdalı, hak bilir hukukçuların bulunduğu bir toplumun sırtı “asla” yere gelmez. Böylesi insanlarla düşündüğünüz her güzelliğe ulaşabilirsiniz!

Siz okuyucularımla bir şeyi daha müzakere etmek isterim: Türkiye’miz, özellikle son senelerde öyle büyük felâketlerle karşılaştı ki! Bunların yaşanmasında bizim de kusurlarımız var mı?, diye düşünüyorum. Rabbimiz; “Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle kazandığınız günah, ihmal ve kusurlar yüzündendir” (Şûrâ, 30) buyurur. Depremleri, yangınları, sel felâketlerini, kazaları ve benzerlerini bir de bu açıdan bakmaya ne dersiniz?

KARDEŞLER OLALIM!

HER felaket sonrası tedbirsizlikler, ihmaller, eksiklikler sayılıp dökülüyor. Günlük telâşlar, gelişen yeni olaylar her şeyi unutturuyor. Tekrar başa dönüyoruz. Son uçak faciasından sonra, Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan TBMM Grubu’ndaki konuşmasında, soru işaretli konularda ilgili olarak hükümeti uyardı: “Bu elîm kazanın nedeni, hiçbir şüpheye yer bırakılmayacak şekilde araştırılmalı; sonuçları milletimizle paylaşılmalıdır.” (12 Kasım 2025)

Sağlam bir mayaya sahip bu aziz milletin evlatları birbirini sevmeli; saygı, sevgi, nezakette kusur etmemelidir. Küslük, kavga ve düşmanlıktan daima uzak durmalıyız. Tarih boyunca dünyaya edep, ahlâk ve insanlık öğretmişiz. Yöneticiler, eğitimciler, hocaefendiler bu konuda topluma rol-model olmalıdır. Nesillerimiz bu anlayışla yetişmelidir.

Hele siyasiler! Rakiplerini ekin biçer gibi tırpanlayan örnekler görüyoruz. Bazıları birbirine karşı öylesine acımasız davranıyor ki! Hep, bir süreliğine makam ve mevkide kalabilmek için! Böylesine nobranca davranışlar siyasilere yakışıyor mu? Bunun topluma yansımasını hiç düşündünüz mü? Çete, şiddet, mafya, terör ve cinayetlerin varlığını sebepsiz mi sanıyorsunuz?

Ey siyasiler! Ülkemin güzel insanları! Kibar, nezaketli, efendi olmak bu kadar zor mu? Küslük, kavga ve düşmanlığın kazananı olmaz. Siz de kazanamazsınız, millet de! Tarih bir gün hükmünü verir. İçinden bunca “şehit” çıkmış bir milletin fertleri birbirinin kıymetini bilmelidir. Huzurlu bir toplum olmalıyız. “Birlik” olursak aşamayacağımız engel yoktur. Ne dersiniz? Hazır mıyız?