BUNDAN neredeyse 27,5 sene geçmiş. Ağustos sıcağında lige yeni çıkmış Aydınspor, Kadıköy’de Fenerbahçe’yi 6-1 yenmişti. Bu, tarihi bir skor idi. O günlerde Fenerbahçe’nin başına GuusHiddink diye bir Hollandalı getirilmişti. Ne olacak, ne yapacak diye merakla beklerken, bu Hollandalı takımı sahaya 3’lü defans ile çıkartmıştı. Ben de şaşıp kalmıştım. Maçı şimdi rahmetli olan Necmi Tanyolaç ve Allan uzun ömürler versin Hıncal Uluç’la yan yana izlemeye başlamıştım. Daha maçın ilk beş dakika içinde ustalara dönüp, “Bakın Fenerbahçe bu maçı çok farklı kaybederse, sakın şaşırmayın” demiştim. Necmi usta, “Ne o Kemal bir şeyler mi duydun gene” şeklinde takılmıştı bana... Hıncal usta da, “Amma attın ha...” diyerek dalga geçmişti ama maç 5-1 olunca ikisi de elimi sıkarak stadı terk etmişlerdi.

Ben buraya nasıl gelmiştim peki... Gelmiş çünkü Fenerbahçe takımı sahaya elindeki futbol kadrosu ile hiç de oynamaya uygun olmadığı 3’lü savunmayla çıkmıştı. Ve bugün yorumculuk yapan İlker Yağcıoğlu belki de son defa orta alanda oynarken tam üç gol atmıştı. Sonra Fenerbahçe’de hep sağ bek oynatıldı çünkü... Ve Hiddink denen zat sezon bitmeden yolcu edilmişti ama yıllar sonra biz onu Milli Takım’ın başına bile getirmiştik...

Biz öyle büyük futbol bilginlerinin bulunduğu bir ülkeyizdir ki... Galatasaray’a Rijkaard’ı getirdik. Rıdvan Dilmen dördüncü hafta sonunda, “Şampiyon belli, biz ikinciye bakalım” derken, bendeniz bu dört maçta 12 puanlı Galatasaray ancak sekizinci olabilir demiştim. Öyle de olmuştu. Rijkaard gitti de nerelere acaba? Yine Galatasaray Riekerink diye bir başka Hollandalı takımın başına getirdiğinde yine, “Yazık olur” demiştim. Hem de iki kupa kazanmasına rağmen, bu ülkede bu lafları edebilen tek kişiydim. Çünkü bir günlük skor tabelaları insanı aldatır gerçeğini vardı...

Yine bu Advocaat geldiğinde bu ülkede tek başıma, “Emekli bir Hollandalı Fenerbahçe’ye ne verebilir ki? Bu büyük bir hatadır. Yazık” diye yazmış ve ekrandan söylemiştim. Ama ne yazık ki benim spor medyam bu hocanın marifetlerini sıralamada yarışa girmişlerdi. Şimdi ise neler yapıyorlar, neler söylüyorlar.

Asıl önemlisi... Bendeniz bu Hollandalı hocalar orada, burada kulübede ellerinde kâğıt kalemle not almaya devam ettiklerinde, takımlarının sahada ne yaptığını görme özürlü oluyorlardı. İngiltere’den de şutlandılar. İşte ta o günlerden beri, “Ben olsam bu ülkeye bir tane Hollandalı sokmam” diye yazan, konuşan ben değil miyim?

Bakınız maçtan çok şey yazmadım. Gaziantepspor, Afrika ve onun Avrupalı patronlarının çöplüğünden kıyamet gibi oyuncu getirmiş. Sadece Fatao ve her şeye rağmen Gilas işe yarar. Gerisi mi? Takım oyununda olamazlar. Hadi bir de stoperi koyalım içlerine... Fenerbahçe işte bu takım gibi oynaması çok zor topluluğa da puan kaptırdı. Hatta son saniyelerde bomboş kaleye topu dışarı atan siyahî yerine bir başkası olsaydı, yenilgi bile gelmişti. Savunma, hadi kaleci zorunlu idi, iki beki ile devamlı oynanıyor. Alper çıkıyor durum 1-1 iken, savunmacı Sousa giriyor. Teknik direktör diyor ki, kafa topları için aldım. O zaman adama sormazlar mı, Fernandao’yu neden 71’de aldın diye...

Neyse... Siz emekli hoca getireceğinize, kendiniz artık emekli olsanız ya...