"Gecikmiş adalet, adalet değildir" diye bir deyim vardır. Ki gecikmenin pahalıya mal olduğunu vurgulamak için söylenir genellikle. Geciktiğine göre gelmese/yerini bulmasa da olur gibi bir mânâyı yüklemeden adaletin yollarını gözleyen o kadar çok insanımız var ki bu ülkede. Evet biz haklıydık, demek tatminini yaşayacağı günlere erme umudu içindeler hâlâ.
Biz de ne istiyorsak, vaktinde istemeliyiz. Sonraya bıraktığımızdan dolayı muhasebemizi, hesaplaşmamızı hep güç kaybediyoruz ve zamanla suçlanıyoruz üstelik. Elin oğlu bunu bir de hukuk adına yapmaz mı; iç kanamamız daha bir acıtıcı oluyor.
Kırk yıl hatalarını görmezden geldiğimiz, birbirimize dahi söylemekten çekindiğimiz insanlarımızın son hataları bizi bir girdabın ortasına ittiğinde, enerjimizi kurtulma programlarında harcarken, kaybettiğimiz zamanın da farkında olmuyoruz ve çok gerilerde kalıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin heyecanı, beklentiyi doruklara taşıdığı şu günlerde insanımıza baktığımızda Özal gibi birini isteriz dediğini duymak, gelecekten umutlu olmak isteyen insanlarımızı üzmez mi
Özal ne yapmış da gibi olan ne yapacak
Şimdi Özal gibi biri, sonra Demirel gibi biri... Dön baba dön! Yanında da Cindoruk gibi bir fedai olursa...
Cindoruk dedik; Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili söylediklerini neden bir CHP li hukukçu söylemedi de ihale Cindoruk beye kaldı
Öğündüğü Yassıada avukatlığını sorgulamadığımız için. Başarısızlığını vaktinde yüzüne okuyamadığımız için...
İdam ediciler dahi onun müvekkili Polatkan ı asmakla hata ettik demişken, biz Cindoruk beye hiç sormadık: Neden müdafaayı gerektiği gibi yapmadığını
Kendisi bir TV kanalında anlatmıştı: Dolmabahçe de bekliyoruz, Yassıada ya gideceğiz. Bizi oyaladılar. Sonra oradaki komutan gelen motordaki esmer vatandaşlarımızı göstererek dedi ki: Seninkinin işi bitmiş!
İdamla yargılanan bir bakanın avukatına bakın. O nerde, sehpa nerde
Hesap sorma dedik; bize göre değil. Ödül vermeyi daha iyi beceririz. Gelsin Meclis Başkanlığı... Bu bir misal, işte!