Seçimlere az bir süre kalmış olmasına rağmen seçim
havasına henüz gerilemediğini söylemek yanlış olmaz. Cumartesi günü İstanbul da
idim. Geçmiş seçimlerde seçim havası sokak ve caddelere çok fazla yansıyordu.
Bu defa ya parti teşkilatları arka arkayla yapılan seçimler dolayısıyla çok
yoruldu ya da maddi bakımdan ortayla çıkan sıkıntılı durum sokak ve meydanlara
yansıyor. Parası olan partiler arasında reklâm panoları paylaşılmış, oralarda
boy gösteriyorlar. Parası olmayanlar ise seçmenle doğrudan temas sağlayarak
mesajlarını topluma ulaştırmaya çalışıyorlar. İktidar partisi bir de buna
açılışları ekleyerek reklâmını sürdürüyor. Melis te temsil edilen dört partinin
dışında kalan partilerin televizyonlarda da görünemediklerini düşündüğümüzde
her seçimde olduğu gibi bu seçimde de partiler arasında topluma ulaşma
noktasında eşitsizliğin devam ettiğini, bu seçimlerde bu eşitsizliğin daha da
arttığını söylemek gerekiyor.
Her seçim önemlidir. Olayı Kılıçdaroğlu nun söylediği
gibi Bu seçimler sıradan değil, çok önemli şeklinde bir vurgulama daha önce
yapılmış bazı seçimlerin önemsiz olduğu, 1 Kasım da yapılacak olan seçimin özel
bir öneme sahip olduğunu söylemek sadece seçmenin dikkatini çekme gayretinden
ibarettir. İster mahalli, ister genel seçimler olsun toplum iradesini ve
tercihini ortaya koymalarının yolunu açar. Zaten demokrasi denen şey de
belirgin olarak seçimler yoluyla ortaya konulan tercihtir. Netice itibariyle bu
seçimlerde ortaya konulan irade geçmiş seçimlerden çok daha önemli olacak
demek, bazı seçimlerde seçmenin yanlış tercih de bulunduğu gibi bir yaklaşımı
akla getirebilir.
Kısacası, her seçim ülke ve insanımız için önemli
olmasaydı seçimlere gerek kalmazdı. Bu seçimlerin önemini vurgulayan siyasiler
eğer 7 Haziran seçimlerinin ardından terörün artmış olmasına vurgu yapıyorlarsa
ülkemiz ve insanımızın 30 yılı aşkın bir süreden beri terör belası ile başı
dertteydi. Bu bakımdan seçimlerin sıradan olmadığını söyleyenler eğer 1 Kasım
seçimlerinin terör belasından kurtuluşun kapısını açacağına inanıyorlarsa,
bunun nasıl olacağını, bir diğer ifadeyle terör belasından insanımızı
kurtarmaya yönelik politikalarını toplum ile paylaşmak durumdandır. Bu hususta
yaptıkları hazırlıkları ortaya koymalı, milletin de ona göre hareket etmesini
sağlamları gerekir. Özellikle dış politika bu noktada büyük önem arz ediyor.
Söz gelimi bir yandan terörün silahının dost ilan edilen bazı ülkelerden
geldiği biliniyor ev bu ifade ediliyorsa o dost bilenen ülkeler bundan sonra
nasıl bir ilişki sürdürüleceğini ortaya koymadan sadece şikâyetçi olmak yeterli
olmaz. Bu arada daha kısa bir süre önce AB ülkelerine giden buralarda
konuşmalar yapıp oradaki Türklerden oy isteyen iktidar ve ana muhalefet
liderleri tüm bu terör olaylarına ve can kayıplarına rağmen değişmez
hedeflerinin AB normlarına ulaşmak olduğunu söylediler, ülkemizdeki
sığınmacılarla ilgili müzakerelerde en önemli konuyu AB de dolaşım serbestîsi
ve yeni fasılların açılması oluşturuyorsa bunca terör eylemine rağmen dost
tarifinde bir değişikliğin olmadığı, yine ulaşılması gereken hedefin AB
normları olduğu görülür. Bir yandan ülkemiz ve bölgemizdeki terör örgütlerini
bazı dost ülkelerin(!) sağladığını söyleyecek ama dost ilan edilen ülkeler
listesinde bir değişiklik olmayacaksa Meclis te temsil edilen partilerden
hangisi önümüzdeki seçimlerden kazançlı çıkarsa çıksın dış politikamızda bir
değişiklik olmayacak demektir. Böyle olunca da terörün durdurulmasında
düşmanlıkları kesinleşmiş ülkelerin desteğini almak için çaba sarf edeceğiz
demektir. Böyle olunca da seçim sonuçlarının değişmesi ile ülkemize yönelik
planlar ve hesaplar konusunda dost bildiğimiz düşmanların durumunda bir
değişiklik olmayacağına göre bizim duruşumuz ve dost tarifimiz geleceği
belirlemek durumundadır. Bu bakımdan her seçim önemlidir. Sadece bu seçimlerin
sıradan olmadığını söylemek seçimleri önemli kılmaz.